9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2055
Okunma
‘’< Şu sözlerle; ’Sendedir benim ulaştığım, Sanadır kendimi sürükleyişim.’ Yine: ’Ey Sen, yürekleri(gönülleri) yönlendiren! Seni nasıl yüceltmeliyim, bilmiyorum.’
Cennetin halkı içinde, tekliğe en çok inanan ve en çok tapınan, İblis’ti.
Tanrısal Öz, İblis’in karşısında belirdi. İblis, gönül gözüyle bir kez bile ona bakmaktan alıkonuldu; İblis, sofuca bir yalıtmayla tapınmaya başladı. Sevilen Bir’e.
İkili yalıtmaya ulaşması yüzünden lânetlendi, kesin yalnızlığı istediğinden sorguya çekildi.
Tanrı ona buyurdu;’Secde et!’ O da şöyle dedi; ’Senden başkasına secde etmem.’ Tanrı dedi ki; ’Lanetim senin üzerine yağsa bile mi?’ O da şöyle dedi: ’Benim için bir ceza değil bu.’
’Karşı çıkmamla, senin katıksızlığını onaylıyorum, aklım seni alamıyor, Adem’in sana benzerliği nedir ve ben ki İblis’im, senden farkım nedir!’>
SONSUZ ZAMAN ÖNCESİ VE ÇİFT ANLAMLILIK ÜZERİNE
TA-SİN
Enel- Hak _ Hallacı Mansur’’
Bilinmeyene ve inanışlara olan özel ilgimden dolayı, bir arkadaşımın önermiş olduğu; ‘’Enel- Hak’’ yani ‘’Ben Tanrı’yım’’ diyebilme cesaretini dokuzuncu yüzyılda gösterebilmiş, Zerdüşt dininden gelmiş büyük babasının etkisinde büyümüş olan ve tasavvufun en önemli temsilcilerinden Hallacı Mansur’un yazılı tek kitabı ‘’Tavasin’’den bir alıntıyı paylaşmak istedim sizlerle.
İnternet kitapçılığı dışında elde edemediğim bu kitap sayesinde, neredeyse tüm İstanbul Anadolu yakasındaki eski ve yeni bütün büyük kitapçıları dolaştım ve hatta kitapçı olan bir arkadaşımı da bu kitap için araştırmalar yapmaya, kitabı bulmaya zorladım.
Şimdi kitaplığımın üçüncü rafından bana gülümseyerek bakmakta, kaplamış olduğu o küçücük alana tezat bende bıraktıkları ve bırakabileceklerinin, içimi keşfedebileceğinin eminliği ile.
‘’Enel Hak!... Ben Tanrıyım!...’’
Bu kitabı okuyana kadarki düşüncem, Tanrı neden şeytanı yok etmedi de, onun yaşam sürmesine, kendi bildikleriyle kullarının nefislerine kendi keyfince müdahale etmesine izin verip, onu kullanma yoluna başvurdu.
Mutlaka ki, benim ya da yaptığım bazı araştırmalar sonucu ulaştığım kaynakların bilemediği bir bilgi mevcuttu.
Lakin, bu hipotezler üretmeme, okuduklarım sonucunda yorumlar yaratmama engel değildi.
Tek engelim: vicdanımdı!...
Sırat köprüsü misali kılıçtan keskin, merakımın kurbanı olarak ilerlemeye çalıştığım bu ana yoldan ara, arka sokaklara , karanlık dehlizimden labirentin ölümcül tuzaklarına sapma riskimdi.
Ve bu yola çıkma sebebim: yazılanların doğruluğunu kendi bakış açımla birleştirene kadar kabul etmeyişimdi.
Ki, doğru kişinin bakış açısı idi ve bir başkasına ait bakış açısının evrenselliğini yani sadece çoğulun ortak kararı ile zamanın gerekliliğini temsil ettiğini, kendimce tartışmadan kabule gitmek benim tarzım değildi. Kabullenme kolaylığını gösterenlere daima şüphe ile bakmam da bu yolda bulunma nedenlerimden biriydi.
Ayrıca, hangimiz bir zaman sonra neyin aynı doğrulukla devam edeceğinin garantisini verebiliriz ki?
Bir tek güç dışında! Ki, O’nu tartışmam bile.
Şimdi, gelelim kısıtlı da olsa yapmış olduğum araştırmaların, okumuş olduğum kaynakların ışığında, düşüncelerimin, düşlerimin doğurmuş olduğu ‘hipotez’ ime.
‘’ Konum; Aşk mıdır tek suçlu olan?
Tezim ve sentezim;
Belki de,
<Adem ile Havva birer melektiler!...
Tıpkı şeytan gibi, diğerlerinden farklı melektiler.
Farklılıkları ise, diğer melekler nurdan, şeytan ateşten , Adem ile Havva ise; topraktan yaratılmışlardı.
Ve şeytan, düşünceme göre; Tanrıya duyduğu aşktan dolayı cennetten kovuldu
Tanrıya duyduğu aşk yüzünden!... cezalandırıldı!
Oysa farklı yaradılıştaki Adem ile Havva ise birbirlerine duydukları aşk yüzünden kovuldular cennetten...
Enel Hak diyen ve Tanrı ile aşk yaşanabileceğini ve yaşadığını iddia eden Tavasin’in yazarı Hallacı Mansur’da öncelikle başının kesilmesine, sonra yakılmasına sebebiyet verende o yani Aşk’ı değil miydi?>
Tüme varışım;
<İnsan doğasını, ahlakını, prensiplerini ve fiziksel hormonsal düzeylerini bozan, şartsız teslimiyete sebebiyet veren, tek kişilik yaşanabilmesi mümkün olan ve asla bizi, benliği umursamayan ‘Aşk’ tek suçlumuzdur.> ‘’
Hipotez’in, ‘’ araştıranın incelediği sorunla ilgili olarak araştırmasının başında öne sürdüğü, doğruluğu veya yanlışlığı henüz test edilmemiş önermesi olduğu ve yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda tersi kanıtlanamazsa hipotezin bilimsel bilgi niteliği taşıyacağını, aksi halde terk edilmesi gereken’’ olduğunu unutmamamız dileği ve Hallacı Mansur’un arayışlarını özetleyen bir söz ile bitiriyorum yazımı.
‘’zamansız ve mekansızım’’
bilmem kaç /iki bin yedi tarihi...
Sevgimle kalın...