Keşke inanabilsek; keşkeee...
Rahmetli Mahsuni, daha 1970’li yılların başında “Amerika katil, katil” diye türküler yazıp, haykırmış da, duyan olmamış. Bırakın duymayı, kulak vermeyi; bir de üstüne üstlük ozanı mahkemelerde süründürüp, içeri atmışlar.
Üstelik o türkünün yazılmasından birkaç yıl önce, tüm üniversite gençliği ve işçiler sokaklara dökülüp 6. Filo’nun Türkiye’ye gelmesini protesto edip, ölümler pahasına Amerikan tehdidini halka duyurmaya çalışmışlar.
Tüm bunlar olurken, devleti yönetenler “dost ve müttefik ülke Amerika” nutukları atmış, Amerika’ya karşı her yazılan çizilene, söylenene, protestoya karşı en sert önlemleri alıp, Amerikan emperyalizminin vahşiliğine dikkat çeken insanları vatan haini ilan etmiştir.
Devlet bunu yaparken, aynı zihniyetteki sivil siyasi güçler de, Amerikan karşıtı yazı yazan, afiş-pankart asan, gösteri yapan gençlere saldırmış, katliama varan bir Amerikan yandaşlığı sergilemiştir.
Özellikle Sovyetler Birliği’nin de dağılmasıyla, Dünyada tek süper güç kalan Amerika, işgallerini, sömürülerini, vahşi saldırılarını pervasızca artırmış; ne uluslar arası antlaşmalar, ne sözleşmeler, ne yasalar, ne de insani kurallara hiç değer vermemiştir. Varsa, yoksa Amerika’nın egemenliği, hegemonyası, çıkarları, üstünlüğü olmuştur.
Kanı, canı, özgürlüğü pahasına on yıllar önce, Amerika’nın bu caniliğine karşı çıkanlara karşı; anti-ulusal tavır sergileyenler, bugün göstermelik diklenmeler içindeler.
Bakın Başbakan ne diyor:
"On binlerce kilometreden çıkıp, Irak’ı vururken, kimse kimseden izin almadı. Birilerinin kalkıp da bize Kuzey Irak’la alakalı veya buraya yapılacak bir operasyonla ilgili akıl vermesine ihtiyacımız yok."
Ve bir başka cümlesinde de Amerika dışındaki batı ülkelerine de göndermeler yapıyor: "Batının hala ’PKK’yı terör örgütü ilan ediyorum ama...’ ifadesini lanetliyorum, kınıyorum"
Keşke bu sözlere inanabilsek… Keşke bu sözlerin gereği yapılabilse…
Askerlerin başına çuval geçirildiğinde de 1-2 gün böyle laflar edilmişti… Ama ardından yine “dost ve müttefik ülke Amerika ile, karşılıklı çıkarlarımız” cümlesi hâkim oldu, ilişkilere…
Ve yine Mahsuni’nin “Katil Amerika” diye türkülerle halkı uyarmaya çalıştığı; gençlerin ve vatanseverlerin gösterilerle anti-emperyalist duruş sergiledikleri günlerde; gençlere saldıranlar da sanki bugünlerde Amerika’nın işgalci, saldırgan bir devlet olduğunu fark etmiş gibi tavırlar içindeler. İşçi Partisi’yle kol kola anti-Amerikancı mitinglere katılıyorlar… Keşke bunlara da inanabilsek. Keşke bu duruşlar da samimi ve kalıcı olsa… Keşkeeeee…
“Söz konusu vatan olunca , her şeyin teferruat” olduğu bilincini daha ne zaman kavrayacağız?
18 Şubat 1952’den bu yana NATO üyesiyiz. Hiçbir zaman NATO’nun bizim gibi ülkeleri koruyacağı, yardımcı olacağı düşüncesinde olmadım ve olamam da… Herkes iyi bilir ki; NATO, Amerika’nın çıkarlarını korumak için kurulmuş bir askeri örgüttür. Türkiye olarak Kore’de, Bosna’da, Afganistan’da, Lübnan’da NATO adına şehitler verdik; büyük kayıplara uğradık. 25 yıldır Türkiye’de 10 binlerce insan yaşamını yitirirken; NATO kılını kıpırdattı mı? Kıpırdatmaz, çünkü o, sadece Amerikan çıkarlarını gözetir.
Bakın, ABD’nin NATO Kuvvetler Komutanı General Bantz John Craddock ne diyor :
’’Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine sınır ötesi operasyonunu durdurmak için yapacağımız fazla bir şey yok !..’’
Devam ediyor :
’’Değerli bir NATO ülkesi olan Türkiye’nin Güneydoğu sınırlarında bir sorun vardır. Türkiye’nin PKK ile problemi artık sır değildir. Irak’ın kuzeyini kullanan teröristler, sınırı geçerek Türkiye’ye saldırmaktadırlar. Bütün sorun da budur...’’
Peki ne yaptı NATO 25 yıldır?.. Ya da ne yapıyor şimdi; ne yapmayı düşünüyor? Hiçbir şey… Yapmadı, yapmaz. O, sadece, Amerika’nın çıkarları için Irak’ta yapar, Kore’de yapar, Vietnam’da yapar… Yarın da İran’da, Suriye’de, Türkiye’de yapar.
Amerika’ya, NATO’ya güvenenler; varlığı, geleceği, güvenliği için bunlardan medet umanlar; hep hüsrana uğramıştır. Bunu görmeyen ya da gördüğü halde gereğini yapmayan uluslar da sömürge olmaya, köle olmaya ve yok olmaya mahkûmdur…