Son Bakıştı
Otobüsün kalkmasına on dakika kalmış olacaktı. Günün son seferi olduğundan durakta fazlaca insan yoktu. Yalnız, insanın iliklerine işleyen bir rüzgar vardı. Sonbaharın son günleriydi. İnsan sevdiğine sımsıkı sarılmak isterdi böyle havalarda. Belki de ısınmanın tek yolu bu olacaktı.
Kafamda bunları kurarken ben, bir kız yanıma oturmuştu. Kimilerinin ‘ince ince bir kız,’ dediği, uzun boylu, zayıfça, esmer düz saçlı biri olduğunu hatırlarım. Öğrenci olmalıydı bir üniversitede. Değilse bile ben öyle kabul etmiştim. Konuşmak ister gibi bir hali vardı. Biraz sonra yanılmadığımı anlamıştım. Kız; ‘ne zaman kalkacak biliyor musunuz, havada buz gibi değil mi?’ diye soruvermişti. Soğuk olduğunu onaylayacak şekilde başımı hafifçe sallamış ve birkaç dakika kaldığını ifade etmiştim. Bu kadarını hatırlarım. Sonrasında onunla ne konuştuk veyahut o bana neler anlatmıştır aklımda değildir efendim. Gözüm durağın önünden geçenlere ilişmişti:
Kız, oğlana kızmış olacak, elleri iki yanında yumru, hızlı ve yeri döver adımlarla yürüyordu.
<Bazen insanlarda seni görüyorum. En az bir benzerlik buluyorum. İnsanlarda seni mi arıyorum bilemiyorum. Yine birine mi kızdın ne? Ardına bakmadan hızlı adımlarla yürüyorsun. Peşinden geldiği garanti delikanlı, kuracağı cümleyi kuruyor içinde. Ne yapmalı, ne etmelide almalı gönlünü? Oysa bir gün o delikanlı sana çok kızıp ardından gelmemişti. Biraz yürüdükten sonra fark etmiştin ardından gelmediğini. Aramıştın. Defalarca. Üstelik cep telefonu kapalıydı.>
O gün saçlarını hatırlarım. Beni görmeye geldiğin günler saçlarını yaptırırdın. Aralarından rüzgarları savurduğun saçlarını. Hep bana güzel görünmek isterdin. Yüzüne boyalar sürerdin bazı bazı. Bense kızardım sana. Boyanan insanlar bana her zaman hüzün verirdi. Anlamazdım neden.
İtiraf ediyorum. Ardından bakmıştım. Bir kere dönüp baksan gelecektim. Seni kollarından tutacaktım. Bir yere gidemezsin diyecektim. Sonra sımsıkı sarılacaktım. Ama bakmadın. Belki de baktığında bende diğer yöne doğru yürümeye koyulmuştum. Bunu kim bilir? Bekli de böyle yazılmıştı.
Son bakıştı.
Koca şehir, iki kişiyi yutuvermişti. Yürüyordun. İnsanlara çarpıyordun. İnsanlara çarpıyordum. Boğazında bir düğüm, boğazımda bir düğüm vardı. Bir yutkunsan, bir yutkunsam sanki daha rahat nefes alıp vermek mümkün olacaktı.
Son bakıştı.
O gece sabah olduysa, her gün sabaha varacaktı. Her gün, yenileyecekti kendini. Unutmak çözüm olmayacaktı. Zaten unutmamalıydı. Sadece üstü örtülmeliydi sevgilerin. Bir kanepede üstü açık uyuyakalmış gibi, uyandırmadan usulca üstü örtülmeliydi.
Kasım 2010
Mehmet Koçal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.