Bencil kimse devamlı kendi çıkarını düşündüğü için başkalarını düşünmeye ayıracak vakti yoktur.
ekremsama
ekremsama
@ekremsama

CİHAD VE CİHAD FETVASI

11 Kasım 2010 Perşembe
Yorum

CİHAD VE CİHAD FETVASI

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

3496

Okunma

CİHAD VE CİHAD FETVASI

CİHAD VE CİHAD FETVASI



Bu yazımı 11 Kasım 2010 tarihinde kaleme alıyorum.
11 Kasım 1914 tarihinde, yani bundan 96 yıl önce, Osmanlı Padişahı ve Müslümanların Halifesi Sultan 5.Mehmed Han bir cihad fetvası yayınlamıştı. Şeyhülislam Mustafa Hayri Efendinin kaleminden çıkan bu tarihi fetva münasebetiyle, cihad ve cihad fetvası üzerinde bir iki cümle ile durmak istiyorum.
Cihad; İslam nizamının yeryüzüne yayılması veya yürürlükte bulunan mevcut İslam nizamın muhafaza ve müdafaası için yapılan her türlü mücadelenin fıkhi terim olarak adıdır.
Savaş ya da barış, tanıtım, öğretme ya da eğitme, dil ile ya da kalem ile savunma, siyasi ya da kültürel atak yahut savunma..
Bunların hepsi ve benzerleri cihadın türlerini oluşturur.
İslam ilim adamları, “fi sebilillah”, yani Allah yolunda yapılan her türlü faaliyeti cihad diye vasıflandırmışlardır.
Emir komuta ile yapılan cihad, Müslümanlar üzerine farzı kifayedir. Yani cihad etmek Müslümanların üzerinde bir vecibedir. Ancak bütün Müslümanların bizzat yapmaları değil. İçlerinden bir topluluğun cihad etmesi yeterlidir. Diğer Nüslümanlar cihad etmeseler bile, bu vecibe üzerlerinden kalkar. Hiçbir Müslüman cihad etmezse, bütün Müslümanlar bu vecibeyi yapmamaktan dolayı mesul olurlar. Tıpkı cenaze namazı gibi…
Ancak Müslümanların halifesi veya cihad emiri, ya da o toplumda Müslümanların başında kendilerinden olan emir sahibi, gerek görürse bütün Müslümanları cihada çağırabilir. Elbette bir fetva yayınlayarak...
Bu takdirde her Müslüman, kadın erkek ayırımı yapılmadan, cihada koşmak zorundadır. Üstelik bu zorunluluk, sınırlarla daraltılmış bir zorunluluk değildir. Umumi cihad ilan edilmişse, bunu duyan her Müslüman itaat ederek cihada koşmak zorundadır.
Bir İslam devleti olan Osmanlı Devleti’nde, Padişah ve Müslümanların Halifesi, 1.Dünya savaşına girerken, Haçlıların saldırılarına, yani Rusya, Fransa ve İngiltere ile, onlara yardım eden devletlere karşı bütün dünya müslümanlarını cihada çağırmıştır. Bunun için bir cihad fetvası yayınlamıştır. Bu da demektir ki; 1.Dünya savaşında ordumuz fıkhen ve fiilen cihad etmiştir.
Osmanlı Halifeleri bu yola sıkça başvurmamışlardır.
Tarih sayfalarını karıştırdığımız zaman bu olaydan takribi 115 yıl önce de cihad fetvası yayınlandığını görüyoruz. Yalnız bu fetva, umumi bir fetva değil, belirli bir toplumu kapsayan bir fetvadır. Mısır halkına yayınlanmıştır. Olay kısaca şudur:
Avrupa’da ünlenen genç Fransız generali Napolyon Bonapart, kutsal yerler olan Kudüs, Mekke ve Medine’yi ele geçirmeyi ve buradan da orta ve uzakdoğuya geçerek dünyayı avucunun içine almayı hedefleyerek, 1798 de Osmanlı vilayeti olan Mısır’a çıkarma yapmıştır. İleri harekete devam etmek isteyen Napolyon, Kudüs’e gidebilmek için yolunun üzerinde bulunan Akka’a önlerinde, Cezzar Ahmet Paşa isimli ihtiyar Osmanlı Paşası’ndan ummadığı bir tokat yemiş ve Mısır’a geri dönmek zorunda kalmıştır.
Osmanlı Padişahı ve Müslümanların Halifesi Sultan 3.Selim Han, Mısır halkına yönelik bir cihad fetvası yayınlayarak, Napolyon’un icabına bakmalarını emretmişti. Mısır’da başına gelecekleri anlayarak, dikiş tutturamayan Napolyon, ordusunu da bırakarak, zelil bir şekilde ülkesine geri kaçmak zorunda kalmıştı.
Bu da cihad emiri, cihad ve cihad fetvasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Bazı tarihçiler 1914 tarihli cihad fetvasının amacına ulaşmadığını ifade etseler de, dünya Müslümanlarının nasıl tepkiler gösterdiğini, İngilizlerin bu fetva dolayısıyla sokaklara dökülen Hint Müslümanlarını tutabilmek için 200- 250 bin kişilik ordularını nasıl Hindistan’da bulundurmak zorunda kaldıklarını ağzlarına almamaktadırlar.
Dağınık ve emperyalistlerin pençesinde kıvranan Müslümanların, elbette topyekün ayağa kalkmaları beklenmiyordu.
Cihad fetvalarında Müslümanlar cihada çağrılırken, ilgili ayet ve hadisler cihadın gerekçesi olarak zikredilirdi.
Peki bu çağrıya uyulup, olması gerektiği şekilde cihada koşuldu mu?
Uzun bir olay.
Bir kitap hacminde bir olay...
Ama çok enteresan, öğrenilmesi gereken bir konu…

Ekrem Şama

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Cihad ve cihad fetvası Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Cihad ve cihad fetvası yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CİHAD VE CİHAD FETVASI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
UMIT38
UMIT38, @umit38
11.11.2010 17:28:48
Saygıdeğer hocam, ben bir konuyu merak ettiğim için sormak istiyorum.Öncelikle belirtmek isterim ki amacım eleştirmek değil.Profilinizden tarihçi -yazar olduğunuzu gördüm ve bir tarihçiyi eleştirecek kadar tarih bilgisine sahip değilim.
Abbasilerin halifesi, Selçuklu hükümdarından yardım istediğinde ve Selçuklu hükümdarı halifeyi himayesine aldığında niçin kendisini halife ilan etmedi? Niçin siyasi nüfuzu yerle bir olmuş bir kişiye hilafet makamını bıraktı? Acaba bunun sebebi halife olmanın ön şartının Kureyş kabilesinden bir arap soyundan gelmek olması olabilir mi? Ve birinci dünya savaşında yapılan kutsal cihad çağrısına arapların duyarsız kalmasının sebebi Osmanlı Padişahlarında ki bu önşart eksikliğinin bulunması olabilir mi? Her ne kadar araplar yanımızda yer alsaydı da biz savaşı kaybedecektik tezi öne çıksada yıllar boyu Osmanlı İmparatorluğunun , peygamber soyundan gelmesinden dolayı araplara bir çok ayrıcalıklar tanımış olasının sonucunun böyle bir ihanet girişimiyle sonuçlanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Değerli görüşlerinizi bekliyorum.Saygılarımla...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.