- 1799 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ANLAMAMIŞ OLSAN DA..
Ev buz gibi, tıpkı bir buzhane. Kaç gündür yakılmayı bekleyen soba, küskün çocuklar gibi duruyor kenarda. Kalkıp yakayım diyorum, kalkamıyorum. Soğuk odada hasta yatınca insan, hele düşündüğü, çok düşündüğü biri varsa, öylesine de olsa çıkıp gelmesini, "Biraz daha iyice misin?" sıcak, sevecen sormasını bekliyorsa insan, daha mı bir büyüyor yalnızlık?.. Bir başka mı çöküyor insanın içine?.. Kahredercesine, ağlatırcasına..
Tüm bunları sana neden mi anlatıyorum? Bilmem! Düşüncelerimi paylaşırsın diye, yanımda değilken seni düşünmenin seninle olmak gibi güzel olduğunu bilesin istedim belki de..
Sahi, şimdiye kadar sana ne anlattım ki? Belki hiç, belki de pek çok şey.. Anlamamış mıydın bakışlarımın sana çok, ama pek çok şey anlattığını? Anlamamış olsan da sana anlatmak istediklerimi?.. Seninle görüştüğümüz o ilk günü düşündüm bu gün. Sonrasında seni süzdüğümü, teninin kokusunu hissettiğimi, göz göze geldiğimizde bakışlarımı kaçırdığımı, ama o arada içimin eridiğini anlatmamıştım değil mi? Nasıl etkilendiğimi, seni görebilmek için günlerce, hatta aylarca diyeyim fırsat yaratmaya çabaladığımı anlatmış mıydım?..
Geceleri yatınca perdeyi aralayıp gökyüzündeki milyonlarca yıldızdan biri olan, en yalnız Çoban Yıldızı’nı senin gözlerinmiş gibi ona baka-baka, onunla konuşa konuşa uyuyakaldığımı, kimi zaman penceremin önüne kadar gelen Ay’a bakarak yüzünü anımsadığımı, senin ay gibi güzel ve öylesine uzak olduğunu anlatmış mıydım?..
Kimi evlerin yanıp sönen ışıklarını izlerken, kafam sende, ağlamanın bile mutluluk verdiğini anlatmamıştım değil mi? Yağmurlu günlerde içime kadar ıslanırcasına yürümenin, her adım atışımda içime işleyen her yağmur damlacığını hissettiğimde seni düşünmenin bana ne kadar büyük mutluluk verdiğini anlatmış mıydım? Seninle yağmur altında yürümenin mutlulukların en yücesi olduğunu, ama bunu yaşayamadığımı anlatmamıştım değil mi? Anlayamayacağından ya da böylesine davranacığından korktuğum için miydi? Yoksa sevgiyi sende somutlamak istediğimi sezinlediğin ve beni sevmiş olsaydın, hiçbirşeyi anlatmasam da herşeyi anlayacak biri olabileceğini düşündüğümden mi? Yoksa buna için-için inandığımdan mı? Belki de korktuğum için! Ola ki yüreğinde birikmiş sevginin yalnızca bir parçasını bana verdiğin ya da verebileceğin, belki de tüm, tüm bunları sana anlatmamış olsam da beni sevebileceğini düşündüğüm için mi? Seni bir daha görebilmek için zaman bulamadığım ya da fırsatını yaratamadığım için mi? beceriksizliğimden mi dersin? Bilemiyorum, bilmiyorum, ama anlatmadım, anlatamadım!..
Keşke diyorum, şu duvarların, şu aynanın, şu koltukların dili olsa da söyleseler sana bunları bir bir.. Anlatsalar sana anlamasan da..
Suskundum çoğu kez seninle görüştüğümüzde, belki de şaşırdın suskun duruşuma! Oysa öyle çok konuşurdum ki sen yanımda değilken, seninle.. Anlayamayacağından korktuğum için mi susardım yoksa? Bu muydu suskunluğumun gerçek nedeni? Belki onun için sen konuşurken başımı eğiyor, yüzüne bakamıyordum kimi zaman! Bakışlarımı okuyamazsın diye korkuyordum belki de.. Başkaları anlamış mıydı bunu? Anlatmamıştım ki başkalarına!..
Yoo... yanılıyorum. Birilerine anlatmıştım. Yalnızlığımı paylaşan şu odaya, yıldızlara, Ay’a, yağmura, seni tanıyan onlara..
Birinin onlarla konuşulacak neyi olur? deme! Sen içimdeysen, benim gibi birinin sanılardakilerin dostluğuna ihtiyacı neden olmasın? Hergün seni anlattığım sanal dostlarım aynı mıydı? Aynı yıldız, aynı ay ya da aynı yağmur aynı mıydı? Aynı duvar, aynı eşyalar, aynı ayna mıydı? Ben öyle sanıyordum ya, gerisinin ne önemi var ki?.. Mutluluk sanılarda ise eğer, bırak aldanayım azıcık.. Aldanmak da gerekiyor kimi zaman. Benim dudaklarım karanlıkta sessizce kıpırdanıp seni anlatırken, doğruladı onlar beni.. Tüm bunları anlatamamıştım sana değil mi? Belki denlemezdin! Çünkü yüreğinde ben yoktum ki!
Zaman nasıl da ağır yürürdü, o seni göreceğim gün dururdu sanki! Şimdi daha da durgun, ölgün..
Seni ne kadar iyi tanıdığımı anlatmıştım ama. Sana değil, bu sayfalara, seni herşeyinle içime nakşettiğimi anlatmamıştım.. Seni başkalıran anlatıyormuşcasına, sayfalarca yazdığımı ve kimi zaman yırtıp attığımı, seni yazmak seninle olmak gibi güzel olduğunu, senden kaçmak, seni unutmak, seni görmemek için gösterdiğim çabanın yalnızca kendimi aldatmak olduğunu, yarım-yarım, kaçamak bakışlarınla yaşadığımı, onların gizemi ile yaşlandığımı, sana yazdığım yarım yarım mektupları tamamlamak için ne kadar çaba gösterdiğimi, beni öldüren o son gidişinle ilgili zamanı tersine çevirebilmek için, tekrar aynı yere gelebilmen için ömrümü feda etmeye hazır olduğumu, hiçbirini anlatmamıştım.. Anlatmadan insan bazı şeyleri nasıl anlasınlar ki? Anlatmamıştım çünkü.. Biliyorum hepsini! Hatta çok şeyi öğrenmiştim. Gereksiz konuşmaların bile geçerliliğini öğrenmiştim. Düşlerden sözetmenin, ağlamanın yalnızca gülünç olduğunu da!.. İlkel de olsa güncel konuların çok daha çekici olduğunu, hele yapay bile olsa bir çarpıcılık katmayı becerebiliyorsan.. Ama yapamıyordum bunları, sana anlatamıyordum..
Ya hemen her gün düşlerime girdiğini, gülünç de olsa rüyalarımda seninle olmanın, yaşamın kimi kesitlerini seninle paylaşmanın, sabah uyandığımda tatlı bir mutluluk verdiğini, hele ılık bir bahar sabahında yeni-yeni güveren ağaçların sıralandığı, toprak bir yolda, az önce dinen yağmurun ıslattığı, toprak kokusunu içimize çeke-çeke yürüdüğümüzü, yemyeşil düzlüklerin olduğu yerde elele tutuşarak yürüdüğümüzü, elenin elimde ufaldığını, senin güçlendiğini, sonra.. Sonra arada bir durup uzun-uzun bakıştığımızı, ama uyanınca ortalığın karardığını, karanlıktan sıyrılıp saatlerce o düşleri yaşattığımı anlatmamıştım, hiçbirini anlatmamıştım..
Benimle olsan da, olmasan da hep benimle olduğunu ve benimle olacağını, yüreğimde senden, seni sevmenin verdiği mutluluktan başka hiçbir duygunun yeralmayacağını, yüreğimin öylesine dolu, öylesine yaralı olduğunu anlatmamıştım değil mi?..
Belki beni sevmeyeceğin, sevemeyeceğini, sevginin küçücük bir parçasıyla da sevsen günün birinde unutacağını anlatamadım.. oysa elini tutsam, elimi tutsan, unuturduk korkuları, geçmişi, unuturduk dünyayı..
Tüm bunları anlatmamış ya da anlatamamış olsam da sana, belki de sevdin beni.. Belki! Sahi sevmiş miydin? Başkasını severken sevebilmiş miydin?!
Beni, anlattıklarımı, anlatamadıklarımı, anlamamış olsan da sev beni! Anlatamamış olsam da seviyorum seni...
YORUMLAR
duygu yüklü bir yazı . Kalemi güçlü bir yazarın yazdıklarını okuma şansını yakalamak çok güzel...
"""Belki beni sevmeyeceğin, sevemeyeceğini, sevginin küçücük bir parçasıyla da sevsen günün birinde unutacağını anlatamadım.. oysa elini tutsam, elimi tutsan, unuturduk korkuları, geçmişi, unuturduk dünyayı.."""
Tebrikler...
anlamıştır
biz kadınlar gözlerden okuruz
anlatılmak isteneni
o yüzden emin olarak söylüyorum
anlatmadıklarınızı da anlamıştır
çok güzeldi Abdullah Bey
duygu yüklü satırlar
kutlarım efendim
saygılar