- 2104 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Acemi Dedektif
(Tablo: Yozgatlı Ressam İsmail Bağcı’ya aittir)
.....................................................................
ACEMİ DEDEKTİF
İki gün önce söz vermişti arkadaşına, gazetelerini çalan kişiyi bulacaktı. Kendine güveniyordu. Bugün araştırmalarına başlayacaktı. Topu topu yirmi daire vardı şu apartmanda. İkisi kendi ve arkadaşı olduğuna göre şüpheli on sekiz daire vardı. Bir kaç güne kalmaz bulurdu suçluyu. Basitti bu iş.
Küçüklükten bu yana dedektifliğe ilgisi vardı. Belki de okuduğu çizgi romanların etkisinde kalmıştı. Bu tür filmleri hiç kaçırmaz, gazetede gördüğü olayların asıl nedenlerini bile günlerce zihninde çözümlemeye çalışırdı. Polis olmak istemiş fakat boyu yeterli olamamıştı, yoksa arşiv memuru olur muydu hiç?
Arkadaşı posta kutusuna bırakılan gazetelerinin yaklaşık iki haftadır eline geçmediğini söylediğinde bu görev için gönüllü araştırma yapacağını belirtmişti. Arkadaşı sevinmişti, böyle işleri kendisi asla takip edemezdi zaten. Hemen kabul etmişti.
Birkaç gün iş yerinden izin almıştı. Hırsızı bulunca işine hemen dönecekti. Bir kalem ve not defteri alarak koltuğuna oturdu. Önce verileri yazmalı, sonra işe başlamalıydı. Kaleminin arkasını ağzına alıp bir süre düşündü. Sonra yazmaya başladı:
“Apartmanda yirmi daire var, on sekizi şüpheli. Posta kutuları apartmanın girişinde. Her sabah bırakılan gazete, sahibinin eline ulaşmıyor, bu durumda posta kutusunun üzerine gazeteciye bir not bırakarak işe başlanacak.”
Hemen boş bir kâğıt alıp notu yazmaya başladı. Nota gazetenin eline ulaşmadığı ve gazeteyi bırakınca, sekiz numaralı dairenin ziline basılmasını istediğini yazmıştı.
Hemen gitti, notu arkadaşının posta kutusunun üzerine yapıştırdı. Cezmi’nin yüzü gülüyordu. Sanki epeyce yol kat etmiş gibi mutluydu. Dağıtıcı çocuk bir iki saate kadar gelecek, notu okuyacak, gazeteyi bırakınca da Cezmi’nin ziline basacaktı. Böylece Cezmi hemen iki kat aşağıya inip apartman girişinde gezinerek gazeteyi kimin aldığını tespit edebilecekti. Evine çıkıp kapısını açtı. Mutfağa gidip çay koydu ocağa. Akşamdan kalan bulaşık bardaklarını lavabonun içine toparladı, kahvaltı için sahanda yumurta yapacaktı kendisine. Tavaya biraz yağ döküp ocağı yaktı.
Kahvaltısını hazırlarken ve yaparken hep aynı soruyu soruyordu kendisine; “Gazeteleri kim alıyor?” Bu sorunun cevabını en kısa zamanda vereceğine inanıyordu Cezmi. Saatine baktı, bir saat geçmişti ama henüz zil çalmamıştı. Demek ki gazete dağıtıcısı gelmemişti daha. Bulaşıklarını yıkarken kapının vurulduğunu duydu, köpüklü ellerini iyice kirlenmiş mutfak havlusuna silerek hızlı adımlarla kapıyı açtı. Gelen alt komşu Fevzi Bey’di. Şaşkın bir yüz ifadesi ile komşusuna baktı.
“Cezmiciğim,” dedi komşusu, aşağıya bir not yazılmış, onu gördüm de…”
Cezmi gözlerini dikkatle açarak “Evet,” dedi.
“Gazeteci senin zile basıp gitse bile sen duyamazsın, ziller bir haftadır bozuk…”
...........................................................................
..........................................................................
Acemi Dedektif- 2
--------------------------------------------------------------------------------
Cezmi’nin yüz ifadesi değişti, komşusuna teşekkür edip mutfağa döndüğünde düşündü.
Evet bu ilk çalışmasında başarılı olamamıştı fakat pes etmemesi gerekti.Bu işler kolay değildi elbet.Mutfakta işi bittiğinde not defterini hemen eline alıp bir iki cümle daha ekledi.
“Apartmanın zil tesisatının bozuk olduğu tespit edildiğinden yazılan not amacına ulaşamamıştır.Şüpheli sayısı on yediye düştü.”
Cezmi, düşündü.Bu durumda ne yapılabilirdi? İlk önce bütün dairelerin kapısını çalarak gazeteyi alan kişiyi görüp görmediklerini sormalıydı.Derhal ayakkabılarını giyerek dördüncü kata çıkıp yirmi numaralı dairenin kapısını çaldı.Sonra kendisini baştan sona başkasının gözüyle inceledi.Zayıf bedenine bol gelen, kemerle iyice sıktırdığı siyah pantolonunun üzerine giydiği mavi çizgili gömleğinin kollarını birkaç kez katlamış ve kıllı kolunun bir bölümü ortaya çıkmıştı.Eliyle saçlarını düzeltti.Uzun ve zayıf suratına endişeli ve heyecanlı bakışlar eklenmişti.Kapı açılınca hafif hafif öksürerek karşısına çıkan orta yaşlı kadına kendini tanıttı;
“İyi günler hanım ablacığım…Ben Cezmi, sekiz numarada oturuyorum.Yan komşum Doğan Bey’in abone olduğu gazeteler posta kutusundan çalınıyor.Sizi bunun için rahatsız ettim, bir bilginiz var mı acaba?”
Kadın şaşkın ve biraz da sinirlenmiş bir halde baktı kendisine.Sesinden de kızdığı belliydi;
“Ne demek istiyorsun sen? Biz mi çaldık yani? Ne bilelim biz el alemin gazetesini! Hasbinallah Bin Velid…” Cezmi de şaşırmıştı, bu kadar sinirlenecek ne vardı anlayamadı.Toparlamaya çalıştı:
“Hayır, estağfurullah, ben sizi suçlamak için sormadım, belki alan kişiyi görmüşsünüzdür diye…”
Kadın biraz öncekinden daha sert bir sesle Cezmi’nin konuşmasını bölerek cevap verdi;
“Ben apartmanın bekçisi miyim, nerden göreceğim alanı, aşağıya indiğim mi var benim?”
Cezmi daha fazla zorlamak istemedi.Teşekkür ederek ayrıldı.Not defterine şüpheli sayısının on altıya düştüğünü yazdı.Yirmi numaranın da bir suçu olmadığı verdiği tepkiden belliydi zaten.Hem gazete okuyacak birine de benzemiyordu bu kavgacı kadın.
On dokuz numaranın kapısını uyuduğu her halinden belli olan yaşlıca bir adam açmıştı.Evde kimsenin olmadığını, gazeteden de haberlerinin olmadıklarını söyleyerek kapıyı Cezmi’nin yüzüne kapatmıştı. On sekiz numarada kimse yoktu, açan olmamıştı.
Cezmi bütün daireleri tek tek dolaştı, verilen tepkileri kendi kafasında yorumlayarak yorumlarını defterine kaydediyor, açılmayan kapı numaralarını da tekrar gelinecek diye işaretliyordu.
Bir tek, altı numaradaki bir ilkokul çocuğu kendisine imalı bir şekilde gülmüştü.Bu çocuk Cezmi’nin kafasını karıştırmıştı işte. Onu şüpheli diye kara listesine almış, takip etmeye karar vermişti.Belki de bu çocuk okula giderken gazeteleri alıyor, apartmanın bodrumuna atıp kaçıyordu.Hatta belki de atmıyor da okula götürüp satıyordu.Bu imalı gülüşün altında mutlaka bir şey vardı. Bir de çocuğun ‘Neden kapıcıya sormuyorsun abi?’ demesine kızmıştı.Bir dedektife nasıl böyle bir akıl verebilirdi ki küçücük bacağıyla. Zaten kapıcı dairesine de gidecekti Cezmi. Onun demesiyle bilmiyordu ki.
Kapıcı da gazetelerden haberi olmadığını söylemiş ardından da Cezmi’ye boş kavanozları çöpe atmamasını kendisine vermesini söylemişti.Eşinin kavanozlardan süs eşyası yaparak satmaya başladığını anlattı sevinerek.Cezmi düşündü, belki de gazeteleri alan kapıcının karısıydı.Evinde kullanabilir ya da temizliğe gittiği evlerde cam silmek için gazeteye ihtiyacı olabilirdi.Belki de o gazetelerin oraya öylesine bırakıldığını sanıyordu kadıncağız.Şüpheli sayısı artıyordu ama bugünlük bu kadar araştırma yeterliydi.Evine gitti.
Dinlenirken düşünüyordu.Evde bulamadığı o beş dairenin sakinleri acaba evde olup da kapılarını açmamış olabilirler miydi? Tabi ki olabilirlerdi.Kapının deliğinden bakıp kendisini görünce açmamış olanların demek ki korktukları bir şey vardı.
Uyandı.Düşünürken uyuyakalmıştı uzandığı yerde.Acıktığını hissetti.Mutfağa gitti.Ayaküstü bir şeyler attı ağzına.Elini cebine attı, not defterine bakıp kayıtlarını okudu.O çocuğun gülüşü geldi yine gözlerinin önüne. Hemen inip apartmanın boşluğuna bakmalıydı, belki de kayıp gazeteler oradaydı. Saatine baktı, akşam olmuştu.Anahtarını alıp çıktı, sessiz adımlarla bodruma indi.
Fatma Çetin KABADAYI
................................................................
NOT: Fotograf - Tablosu: Yozgatlı Ressam İsmail Bağcıya ait olup
Yaglı Boya çalışmasıdır...Kendisine başarılar diliyorum....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.