yesil
Yağmur yağıyordu,kaldırımın etekleri ıslanmıştı,
Koştura koştura kendini bir mağazanın içine attı,ne kadar da çok insan onun gibi aynı şeyi yapmıştı,ıslanmamak pahasına yapılan her türlü saçmalık gibi,
Şemsiye kullanmayı sevmiyordu ıslanmayıda sevmiyordu,hayat aslında korumazsız kaldığımız anlarda bizi gözetse diye düşünürdü hep,ama önlem almadığı her şey gibi gene zararlı olan oydu…
Adı yesil di,
Yaşına rağmen küçük gösteriyordu,zayıftı,çoğu kişi onu önemsemezken içinde kopan fırtınalar dinmek bilmiyordu,düşündüğü şeyler cüssesine ağır gelse bile,düşünüyor ve hala düşünüyordu.
Diğer renklere karşı tek ti,sokak siyahtı,tıpkı işyerindeki siyahlık gibi,kapkara onu lekeliyen bir siyahlıktı,temizlenmesi zaman alıyordu,eteğine bulaşan çamurlar gibi,izi kalan bir siyahlık.
Gitçeği yere gitmekten vazgeçti,zaten canı gitmek te istemiyordu,sadece ıslanmazsam diye çıkmıştı dışarı,istikametini değiştirdi,güneş açtı,
Bugün Pazar dedi,tek başına her zaman gittiği çay bahçesine gitmişti,evde kalsa uyuyacağını biliyordu,bu yüzden kendini dışarıya attı,
Her zaman gittiği bu yer onun yüzünü tanıyordu,insanlar değildi tanıyan eşyalar dı aslında,duvarlar..vs…
Her seferinde içinden geçen binlerce soruyu susarak cevaplaması,içinde muhteşem bir huzur veriyordu,çünkü bu kendi hayatıydı.
Aklına diğer renkler geldi hepsi farklı farklı hayatında yer almışlardı,geçmiş bir zamanın geçmeyen renkleri gibi,üzerinde etkisini bırakmıştı,
Kırmızı atkısı,mavi montu,siyak ayakkabıları,kahverengi çantası gibi,hepsi farklı renklerdeydi,hayatında yer alan farklı renk tonlarda ki insanlar gibiydiler,
Bazen hayatı,mutsuzlaştırmak elimizde ,bazen değil diyordu,sesizce,mutsuzca fısıldar gibi,kimsenin duymaması gereken şeyler di bunlar,annesi öyle demişti,
Herşey gizlenmek için miş,küçüklüğünde gizlediği düşüncelerin izlerini gizlemeye çalışşada,kişiliğinde bazı şeyleri saklamak için zorlanıyordu artık,
Her zamanki tostunu,çayını önüne alıp saatlerdece aynı yerde oturabilirdi,
Tanıdık yüzleri görmememzlikten gelmek ,alışkanlık yapmaya başlamıştı,görende dünyada hiçbir canlıyı tanımıyor sanar dı.
Çantasından çıkardığı aynaya bakmak istedi,gözlerinin içindeki kırmızı renk,
Ona arkadaşı kırmızıyı çağrıştırdı,hemen aynayı çantasına yerleştirdi,
Sadece boş gözler ile gelen geçeni seyredecekti,bugünlük görevi buydu.
YARIN;
Herşey gene sadece yolunda gibi gözüküyordu,sadece sabah olduğu için uyanma gereği duyuyordu,
Gene sisli bir hava var dedi içinden,perdeyi açması ile güneş yüzüne gülümsedi,
Bugün dedi şemşiyesiz ince bir gün dedi,mavi montunu bugün giymekeyecekti,
Pembe bir hırka çıkardı dolabından,bayadır giyilmediğini üzüründeki tozlardan anladı,silikti hırkayı,ama kokusu hala duruyordu,
Apar topar giyindi çıktı,işe geç kalmamalıydı,bayan kırmızı için sinir bozucu sebeplerden biriydi sadece bu,hareketlerini son hızı ile gene koştura koştura,sokağın başından yukarıya çıktı,her zamanki gibi o içi tıklım tıklım sigara kokusu olan bay lar ile tıkış tıkış gidecekti,
(bayım sağa ,sola)
Ruhsuz baylar minübüsü koymuştu adını,hem kimse kimseyi tanımıyor,hem tanımaktan öteye gitmek isteyen baylar dı sadece,
Minübüsten indi,bir ohhh çekti,işyerine girdi tekrar bir ahhh çekerek,
5 dk gecikmişti,o göz göze gelmek istemediği bakışlardan anlamıştı bunu,gene sinirlendi kırmızı.
Hemen işinin başına geçti,bütün gün hiç bilmediği kişiler ile konuşuyordu,hepsini kafasında bazen canlandıryordu,tipi nasıldır,şöylemi ,böylemi?
İnsan göremediği bir şey için ne çok hikaye yazıyor ne çok yorum yapıyor,ne kadar da çok merak ediyor diye kendine kızardı,bazen karşı taraf acaba onu merak eder mi diye düşünmeden geçemedi.
Telefonun sesi onun için günün başlama ve bitiş düdüğü gibiydi,günün başı da sonuda onunlay dı,telefonun ardındaki sesler bazen hepsi de aynıydı,aynı olan gündü,insanlardı,oydu,kırmızıydı,
Saçma sapan telefon görüşmeler sonucunda çıkış saati,
Kırmızı sabah geç kalmanın ardından hiç karşısına çıkmamıştı hayret etti,şaşırdı,sonrada umursamadı aslında,
Cadddeye çıktı,renkli camların önünde duran rengarenk insanlara gözünü çevirdi,
Hepsi parlıyorlardu,yesil camın yansıması ile kendine baktı,bunu daha sonra açıklayacaktı kendine gözlerini çevirdi tekrar o parlak insanlara,
Ne çok gülüp ne çok camlara bakıp ne çok alışveriş yapıyorlar dı,
Gözleri parlayan kadınlar camların engelinde sanki kafeste dışarıya çıkmaya çalışan insanlar gibi geliyordu,bir ara gülmeye başladı,farkedilince uzaklaştı oradan.
Nedense camlara bakmayı adet haline getirememişti,onun için bir gökyüzü vardı bakılmaya değer,sadece yağmur yağmadığı zamanları,
İnsanların olmadığı tek yer bakınca orasıydı.
Onun kafesi dünya,kaçış yeri gökyüzümüydü uçmayı bilmeyen bir kuş için kaçmak pek bir şeyde ifade etmezken,bazen kaçışlarda ertelebilir di,
Her akşam aynı sokaklardan geçip,her gün aynı kişileri görmek alışkanlık olmuştu,o tanımadıklarına karşı göremediği zaman anlamsız bir merak duyması saçma değilmiydi,
Hala sağından geçen süslü bayanın,sonra sokağın başından gelen yaşlı amcanın,onu farkedip farketmediklerini düşüne düşüne evin yolunu tutuyordu,bazen haykırmak istiyordu ben sizin içinde endişelebilirim diye.
Hiç tanımadığı biri için bunları söylemek saçmalıktı,susmalı her şey gizli kalmalıydı dimi?
Aslında söylenmesi gereken herşey söylenmediği için herşey normal gidiyordu hayatında buda böyle bir şeydi….
Bir sabah yorgun argın çıktığı yolda,yolda ezilmiş bir güvercin için gözyaşı dökerken,diğer gün gördüğü aynı sahne onu neden etkilemiyordu?
Sadece insan alışmadığı herşeye mi tepki vermeliydi,üzülmeliydi sevinmeliydi,
Alışılmış her şeyin neden bir değeri yoktu?
Alışılmış bir hayat,değersiz bir hayat mıydı?
Gene farklı sorular kafasında canlanmış şekilde,yoluna devam Etti,
Herşeyin bir sonu mu olmalıydı dedi?sonunu düşünmeden düşünülmüş her şey sonsuz mu olmalıyıdı?
Aklına hemen çocukluğu geldi,
Annesini 10 sene babasını 1 sene önce kaybetmişti,yalnızdı yesil,
Gözleri parlardı,sanki hiç sönmeyecek ışıklar gibiydiler ,
Güneşin yüzüne bakıp ışıklandırdığını düşünürdü çocukken,
O günlerini çok özlüyordu,
Zaman akıp geçti,bir cenaze için kaç gün ağlamak makbuldu,
Soranlar için?
Babasını kaybedeli 1 sene olmuştu,insanlar için herşeyin bir vakti vardı,
Üzülmenin sevinmenin,ağlamanın.
Bazen vakitsiz gülen çok ağlardı dimi?
Ya da vakitsiz ağlayan hastaydı?
Vakitsiz ölmenin vakti var mıydı,insanların vaktini sınırlandırdıkları herşey aslında onların vakitsizliğinden kalma,zaman ayrıştırmacasıydı,
Bir ömürü insan kaça bölebilirdi?ağladı ,güldüğü vakitleri?
Neyse dedi gene yol bitmişti işe gelmişti,
Düşünmeninde bir vakti vardı dimi dedi kendi kendine güldü,
İnsanların sınırlandırdıkları her şey gibi,vaktinide insanlar için sınırlandırmıştı gene,gene işe daldı bütün gün sanki o düşündüklerini düşünmeyen kız gibi,çalıştı akşam olana kadar.
Akşam evin yolunu tuttu,gene dolaptaki soğuk yemekler onu bekliyordu,soğuk bir annenin eli gibi.
Yol boyunca sabah düşündüklerini düşünmedi bile,insan günlerini duygularına bölünce aynı anda aynı duygularda düşünemiyor muş,dedi kendi kendine,
Şuan eve gitmeyi düşünen,karnı aç olduğu kadar ruhu aç,fakat doysa bile aç kalacak bir düşünce ye sahipti.
Aparmanın önüne geldi,gri yi görmek istemiyordu,gri ev sahibiydi,
Soğuk bir selamlaşma ile geçmeyi düşündü,ya da bir an görmemeizlikten gelmeyi düşündü,bazen insan göz göze gelmeye korkar işte yapmacık olan herşey o zaman belli olur,gülümsemeler susar gözlerde,
O yüzden çoğu zaman gözlerine bakamazdı,
Neyseki kısa bir selam ile atlatmıştı,gözlerine bakmadan,
Bugünde böyle bitmişti,herşey sıradan dı ,konuşulması gereken her şey konuşulmayınca sessizlik üstüne çökerdi,yorgunluğu ile hemen uykuya daldı.
Çok kötü bir rüya görmüştü,
Rüyasında karanlığın içindeydi,başka bir renk yoktu sadece elinin üstünde bir ışık parlıyordu,sonra bu ışık gitgide yayılmış tüm bedenini kaplamıştı,ışık sonra gözünü kör etti ve hiç bişey görememişti,
Uyandığında ilk eline baktı,ve anlam veremedi gördüğü rüya yı,
Aklında gördüğü rüya kaldı yol boyunca,bu sefer hiçbir insan dikkatini çekmedi,başı önünde yoluna devam etti,yerde duran nimetleri farketti bu arada,ne çok insan ne çok nimet atarken yere,ne çok insan aç kalabiliyordu.
İşyerine vardı gene,bu sefer erken bile gitmişti,yerine geçti,önündeki telefon çaldı,kırmızı onu yanına çağırmıştı,
Çabuk yanıma diyerek telefonu yüzüne kapamıştı,yesil şaşırdı
İşe geçte gitmemiti erken gitmişti,acaba ne olabilirdi ondan isteği,
Kırmızının odasına girdi,
Otur dedi kırmızı,
yesil oturdu ama yüzü kırpkırmızı olmuştu,
Kırmızı onu işten çıkarmayı düşünüyordu,insanlar onun için önemsiz olmadığı için direk söyleyip kestirip atacaktı,
Kırmısı:sizi işten çıkartyıyoruz,şuan sana ihtiyacımız yok dedi,kısa ve öz,
Yesil ne kadar ihtiyacım olduğunu biliyorsunuz dedi,
Kırmızı:konuşma bitmiştir dedi,maaşını alıp gidebilirsin dedi,
yesil öfke ile odadan çıktı,biliyordu onun yerine daha ucuz bir işçi alıp çalıştıracağını.
Tam çıkarken işyerinde ona ait hiçbir şeyin olmadığı farketti,
Hayatının yarısından fazla vaktini geçirdiği yerde kendisinin oraya ait olmadığını anlamıştı,kırmızının söylemesi ile mi herşeyi anlamıştı,ya da çaresizliğin doğrurduğu genellemelermiy di bunlar.
Sadece kendini alıp dışarıya attı,içerde kalan o üç kuruş parası ile,
Her gün umursamadan geçtiği vitrin camlarına takıldı,artık bir işi yoktu,bir yere yetişme derdi de,hiç ummadığı kadar da mutsuzdu,
O virtin camlarında ne varsa parlak olanlardan parasını bitirene kadar harcadı.
Evin yolunu elinde bir dolu poşetle gidecekti artık,her akşam özenerek izlediği insanlar gibi,
Elinde dolu poşetler olan insanlar hep mutlumuydu diye hep düşünürdü,demek mutlu değiller miş onlar da,mutsuzluğundan mış bu gösterişli alışverişler.
evine dönmek hiç istemiyordu,evin önünde gri yi görmek istemiyordu,hava kararınca evine dönmeyi düşündü bir ara sonra vazgeçti,en iyisi dışarda bir şeyler yemeliydi,her zamanki çay bahçesine gitti,tost ve çay söyledi ve bekledi.
Gözlerini oturan mutlu insanlardan kaçırdı,sadece boşluğa baktı,arada da gökyüzüne,
Her zaman geldiği yerde ilk defa birini farketti,galiba ona bakıyordu,deri montu ve gözlüğü vardı,yanlışlıkla bir bakış olabilir dedi zaten gözlüğünden gözünüde göremiyorum ki dedi,
Devam etti tostunu yedi,çayını içti,1,2 saat oturmuştur o yerde,o kişide hala oturmaya devam etti ta ki o kalkana kadar.
yesil ardın onunda kalması tesadüf müydü,yoksa onun arkasından mı gelecekti?
Ya da herkes yoluna mı gidecekti?
yesil arkasından sadece onun kendi isteği ile gelmesini istemedi,aldığı poşetlerden biriniz bıraktı özellikle masada,madem ona bakıyordu bu poşetleride görüp ardından getirecekti,yani böylece onun istediği şekilde her şey olup bitecekti.
Umduğu gibi poşeti bıraktı ve kalktı,gözlüklü kişi hala ona bakıyordu,poşetidi masanın üzerinde unuttuğunu düşünecekti,ve ardından gelecekti öyle hayal etti,ve ardına bakmadan gitti,yol boyu arkasına bakmadı ama ne ona seslenen ne de başka bişey,ardından koşan biri olmadı,yesil sinirlendi,yarın gidip o poşeti almaya karar verdi,her zaman işe yarardı,ama hiç tanımadığı bir insan için bunları yapmaya değer miydi?
Hayatında tanıdığı çoğu insan onun için bir eğer taşımıyordu artık o tanımadığı insanlara karşı daha mı çok ilgiliydi,yoksa tanıdıktan sonra onlarda tanıdıkları insanlar gibi olacaklardı,ya da hiç tanışmamalıydı mı?
Kafasında karmakarışık sorular gene çığırından çıkmıştı,sahi dedi o masada bıraktığım poşedin içinde ne vardı dedi,beynini yokladı yoğun bir gündü,ne unuttuğunu,ya da özellikle neyi bıraktığını hatırlayamadı,
Unutmadığı poşedin içindekini unutmuştu bu sefer,
Kendine güldü,emin bir şekilde yarın öğrenirim dedi,ve evine dönüp uykuya daldı,
YARIN,
Sabah birden uyandı,uykusunda işe gitme stresi ile uyandı,artık işi olan biri değildi,istediği kadar uyuyabilirdi,fakat dünkü çay bahçesindeki bıraktığı poşetin peşine gitmeliydi,
Aldığı şeylerin hepsi tamdı,ne unuttuğunun daha farkında değildi,en büyük merakıda buydu,
Poşedi dünyayı,içindeyi şeyide kendine benzetti,
Poşedin içinde ,özellikle unutularak dünyada unutulan hatırlanmayan şey oydu.
Çay bahçesine gitti,
Dünkü unuttuğu poşedi sordu,kimsenin hiçbir bilgisi yoktu,
Şaşırdı,demek ki kayboldu dedi ,o alsaydı getişrecekti dedi bana,
Tekrar çay bahçesine geçti bir çay söyledi,etrafı incelemekten çayı soğumuştu gene,
Birden kafasını kaldırdı,karşısındaki dükü deri cekeltli adam oturuyordu,
Fakat ona bakmıyordu dünkü gibi,yokmuş gibi davranıyordu,
Yesil umursamaz gibi ona baktı,önemsenmediğini düşündü ve önemsemedi,
Dünden beri ben bunumu düşündüm dedi,kendine kızdı kafasını çevirdiğinde adam kalmıştı fakat masada bir poşet vardı şaşkındı,
Bakmak istedi cesaret bulamadı kendinde,
Sonra yavaş yavaş kalktı,poşedi aldı,arkasından getirsem mi dedi,ama o benim için aynı şeyi yapamadı derken,poşedin açık tarafından içini gördü,
İnanmıyorum dedi,dün unuttuğum poşetteki aldığım saçma sapan şeylerden biri dedi,
Fakat anlam veremedi,neden kendisine vermediğini düşündü,
Kendi istediği olmamıştı bu sefer.
Poşedin içinde de ufak bir nor vardı,
İşten çıkarıldığı biliyorum,sokakta yalnız yalnız dolaşırken,düşüneceğin her şeyi tahmin edebiliyorum,
Yazıyordu,
Yesil en baştan şaşkına döndü,sonra güldü,biri bana kötü bir şaka yapıyor dedi,
Hatta oradaki poşedi bıraktı sadece yanına o küçük kağıdı aldı,
Evine döndü hemen,etrafına korkı dolu bakışlarla,
yazıyı tekrar okudu,bu ne olabilir ki dedi,
keşke böyle bir oyunun başlangıcını başlatmasaydım dedi,
kafasındaki bu basit kurmaları aslında sadece kendisinin kurduğunu daha anlayamamıştı,
sadece kendi kendini önemsemenin önemsizliğinde hayatını kendi kurgusu ile şekillendiriyordu sadece.
Uykuya daldı ve ömür boyu uyumanın özlemini çeker gibi,bir daha uyanmamaya yemin etmiş gibi,uyudu,onun istediği şekilde ölmeliydi,ö lümü değil,ölüm onu beklemeliydi.
YORUMLAR
İnsan göremediği bir şey için ne çok hikaye yazıyor
Vakitsiz ölmenin vakti var mıydı
dolaptaki soğuk yemekler onu bekliyordu,soğuk bir annenin eli gibi
kendi kendini önemsemenin önemsizliğinde hayatını kendi kurgusu ile şekillendiriyordu
o ölümü değil,ölüm onu beklemeliydi.
Özellikle beğendiğim ve herkesin nazarına vermek üzere seçtiğim cümleler. İmla hatalarını bir yana bırakmak zorunda kaldığımda çok güzel bir kurgu çok güzel bir çalışma. Tebrik ediyorum. Saygımla...