- 2954 Okunma
- 43 Yorum
- 0 Beğeni
Kalp Hırsızı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hüseyin şehrin ünlü emlakçilerindendi. Merve ise, Hüseyin’e yakın, büyük bir pastanenin işletmeciliğini yapıyordu. Yaklaşık iki yıldır birliktelikleri vardı İki sevgilinin boş vakti pek çoktu. Biraz da iş yerleri birbirine çok yakın olduğu için, her fırsatta bir araya gelerek sık sık muhabbet edip, aşklarını her geçen gün tazeliyorlardı.
Hüseyin, esmer, uzun boylu, sportif biriydi. Hatta yakışıklı bile sayılırdı yakından bakılınca. Merve, sarışın, minyon tipli, iri yeşil gözleriyle, emlakçi dahil olmak üzere, bir çok kişinin yüreğini hoplatacak güzellikte, endamıyla teninin gücünü kullanması bilen cin gibi bir kadındı. İnsanlara tepeden bakmakta üstüne yoktu.
Bir gün Hüseyin’le karşılıklı sohbetleri sırasında Merve, dudaklarını büzdü, gözlerini süzdü:
-Seni benden daha çok sevecek birini tanımıyorum; böyle birinin var olduğuna asla inanmıyorum Hüseyin.
Hüseyin, kaşlarını çatarak:
-Ne yani, ben o kadar beceriksiz, sevimsiz bir adam mıyım ki, senden başkası beni sevmeyecek. Beğenmeyecek. Unutma, ben tuttuğumu koparırım; kendine bu kadar güvenme!
-İki de bir, şu kendine güvenme lafını etmesen de, beni üzmesen olmaz mı Hüseyin.
İki sevgili lafı epey uzatıp, olur olmaz sudan sebeplerle bir süre tartıştıktan sonra, Hüseyin pastaneyi öfkeyle terk etti. Giderken de ben sana göstermez miyim diye tehditlerini savurdu; ama ne yapıp da göstereceğini bilmiyordu. O gün akşama kadar Merve’yi hiç aramadı. Merve’nin telefonlarını da açmadı. Ertesi sabah evinden işine giderken, rast gele bir fırının önünden geçiyordu. Birden, sevgilisinin pastanesine gidemeyeceği aklına geldi. Fırına girip kendisine bir poğaça aldı. Fırında çalışan kadını şöyle bir inceden inceye süzdü. İçinden ‘’ben sana göstermez miyim Merve.’’ Dedi. Kadına daha dikkatli baktı.
Oysa fırında çalışan Aysel Hanım, yalnız yaşayan sessiz, sakin, hayattan fazlaca beklentisi olmayan, ekmeğinin peşinde koşan, kendi halinde bir kadındı. Kendisine oynanan oyunun farkında olamayacak kadar da saftı. Nasıl olsun ki, başını kaldırıp dünyada neler olup bitiyor diye etrafına bakmıyordu. Hüseyin, avının peşine düşen avcı gibi, poğaçasını Aysel’in çalıştığı fırına almak için geldiğinde, Aysel, tezgâhın üzerine dökülen ekmek kırıntılarını süpürüyordu. Tezgâha yanaştı, yan gözle kadına baktı. Kadın pek fena sayılmazdı Hüseyin’in gözünde. Aysel, uzun boylu, buğday tenli zayıftı. Üzerindeki üniformayı çıkarıp doğru dürüst bir şeyler giyse güzel bile sayılırdı.
Hüseyin:
-Hayırlı işler olsun; bana bir poğaça verir misin? Tezgâhtar poğaçasını paketlerken temizlikçi kadına döndü:
-Kolay gelsin Bacım.
Kadın başını yerden kaldırmadan:
-Allah razı olsun.
Artık Hüseyin her gün Aysel’in çalıştığı fırına gidip poğaçasını alıyor, sürekli Aysel’e laf atarak onu konuşturmaya çalışıyordu. Bir keresinde tezgâhtar kız hastalandığı için işe gelmemişti. O gün tezgâha Aysel Hanım bakıyordu. Hüseyin, sabahın erken saatinde yine poğaçasını almak için gelmişti fırına. Aysel’i tezgahta görünce, etrafına göz gezdirdi. Konuşmak için tam sırasıydı. Fırında kimseler yok gibiydi.
-Kolay gelsin Bacım; bu poğaçaları sen mi yapıyorsun?
-Aslına bakarsanız tam olarak ben yapıyorum sayılmaz. Fırında bir ustamız var ama ben de yapmasını ona baka baka öğrendim. Kendi başıma da yapabilirim.
Hüseyin’in aklına hemen cin gibi bir fikir geldi.
-Bak ne diyeceğim; uzun zamandır bu fırından alış-veriş yapıyorum. Sen becerikli bir kadına benziyorsun. Neden kendi fırınını açmıyorsun. Burada atla deveyi mi veriyorlar sanki sana. Kendin bir fırın açsan daha çok kazanırsın.
Kadın önüne baktı. Biraz düşündü:
-İyi dersin de Beyim, ben hangi parayla fırın açacağım? Ben yalnız bir insanım. Arkamda önünde bana yardım edecek kimsem yok ki.
Hüseyin beklediği fırsatı yakalamıştı artık. Cebinden kartını çıkarıp kadına uzattı:
-Bak ne diyeceğim, bu benim kartım, al bunu. Ben emlakçilik yapıyorum. Şöyle ucuz kirayla bir fırın bulabilirsem, sana haber veririm. İş yeri açacağın için ucuz kredi alman içinde ön ayak olurum. Hem senin yaptığın poğaçalar daha güzel olacak ben eminim. Ne de olsa kadın eli başka olur. Benim çevrem geniştir, kısa zamanda seni tanıtırım çarçabuk borcunu öder kâra bile geçersin.
Aysel kendisine uzatılan kartı utanarak alıp, yavaşça önlüğünün cebine soktu.
-Teşekkür ederim efendim; ama bu iş benim için hayalden öte geçmeyecek kadar büyük bir iş. Fırın açmak kim, ben kim.
-Ben sana inanıyorum, sen de bana inan lütfen. Telefon numaranı ver, uygun bir fırın bulursam seni ararım, haberleşiriz. İşi yapmayı öncelikle istemelisin ki, yapabilesin.
Aysel, Hüseyin’in içten konuşmalarına inanıp, telefon numarasını verdi. Hiç umudu olmasa da ‘’belki’’ dedi içinden. O günden sonra Hüseyin Aysel’e sık sık telefon açıp fırın aramaya devam ettiğini, uygun bir fırın bulduğunda ilk fırsatta kiralayacağını söyleyerek, halini hatırını sormaya başladı. Aysel, uzun zamandır içinde bulunduğu boşluktan çıkıvermişti bir anda. Tanımadığı biri de olsa, onu arayıp halini hatırını soruyordu. Ona bir ekmek teknesi açmak için çaba sarf ediyordu. Bu Aysel’in çok hoşuna gidiyordu. Hüseyin, hiçbir zaman o fırını Aysel’e bulamadı. Hiç aramamıştı ki, onun niyeti başkaydı. Aysel onun niyetini anlamayacak kadar saftı.
Bir gün iyi giyimli bir kadın, fırına geldi; poğaça aldı ve tam kapıdan çıkarken, geri dönüp Aysel’den poğaça tarifi istedi. Aysel kadını her sabah fırının önünden geçerken görüyordu ama bir kez bile selam vermemişti. Kadın, kendi pastanesi olduğunu söylemedi Aysel’e. Bu kadın, Merve’den başkası değildi. Sevgilisini uzunca bir süre takip ettikten sonra, Aysel’le ilişkisi olduğunu bir şekilde öğrenmişti. Aysel’e önce poğaça tarifi istemek için yaklaşmaya, sonrasında da kadının dostluğunu kazanıp konuşturmaya karar vermişti.
-Senin poğaçalarının methini duydum. Sen bu işte ustasın, bana da bu güzel poğaçalarının tarifini verirsen, ben de yapmak istiyorum.
Aysel kadının ciddi olmadığını düşündü önce, sonra annesinin bir sözü geldi aklına, ‘’sana bir etek taşla gelene, sen bir tabak aşla git.’’ Hep böyle derdi rahmetli annesi Aysel’in. Aysel de bu selamsız sabahsız geçen kadına karşı kaba davranmak istemedi:
-Neden olmasın, elbette veririm… Senin de güzel poğaçalar yapacağına ben inanıyorum.
O günden sonra, Hüseyin ve Merve Aysel’i adeta çift kale maçı gibi kullandılar; ama Aysel, bu oyunu bir türlü anlayamıyordu. Merve bir dost gibi gelip gidiyor, hal hatır soruyor yeni yeni tarifler alıyordu. Öbür tarafta Hüseyin, Aysel’i sık sık arayıp güzel sohbetler ediyordu. Aysel, içinde bulunduğu yalnızlığı Hüseyin’in telefonlarıyla gideriyordu ilk zamanlar. Sonraları Hüseyin’in sevgi dolu sözlerine aldanıp ona tutkuyla âşık oldu. Zaten Hüseyin’in de istediği buydu. Artık fırıncı kadını kandırarak, kendisinin isterse hemen bir sevgili bulabileceğini ispatlamıştı sevgilisine karşı. Merve de Hüseyin’i aramaktan bir türlü vazgeçmemişti. Her fırsatta arıyordu ama Hüseyin başkasını sevdiğini söyleyip Merve’nin aramamasını söylüyordu.
Merve, Hüseyin’in Aysel’i sevdiğine bir türlü inanamıyordu. Sadece kendisini kıskandırmak için yaptığını düşünüyordu. Hüseyin’e sert çıktı:
-Hadi oradan yalancı! Kadından iki poğaça aldın diye hemen tavladığını mı sanıyorsun.
-Sen öyle san; istersen senin yanına gelip telefon edeyim dinle.
-Tamam gel hadi bekliyorum.
Hüseyin, fırsat bu fırsattır deyip, Merve’nin yanına gelerek Aysel’i aradı. Telefonun hoparlörünü açıp konuşmaları Merve’ye de dinletti. Merve artık ikna olmuştu. Hüseyin tam bir gönül hırsızıydı. Ne yapacağını şaşırdı. Bağırmak istedi ama yapamadı. Bu işe kendi kaprislerinin sebep olduğunu düşündü. Yapmaması gereken bir şeyi yaptı. Hüseyin’in özür dilemesi gerekirken, onu kaybetmemek için kendisi özür diledi.
-Tamam! Sana inanıyorum aşkım. Artık o fırına gitmeyeceksin tamam mı? Ama yarın son kez ikimiz birlikte gidelim bakalım, kadın, ikimizi el ele görünce ne diyecek? Sana olan duygularından vazgeçmeli artık. Çünkü sen benim sevgilimsin, yalnızca benim olmalısın anladın mı? Bunu o güzel kafana sok!
-Tamam; ama bir şartım var, bir daha beni beceriksizlikle suçlamayacaksın. Ben zaten senden başkasını hiç sevmedim ki, ne yaptıysam seni kıskandırmak için yaptım ama işe de yaradı değimli?
-Tamam tamam söz, bir daha seni hiç üzmeyeceğim.
Ertesi sabah, Merve ile Hüseyin, birlikte fırına gittiler. Tezgâha yanaşıp birer poğaça istediler. Etrafta Aysel Hanım yoktu. Bir süre oyalandılar ama gelen giden yoktu. Sonunda fırından çıkarken, Hüseyin Merve’ye şöyle diyordu:
-Zavallı kadın; kendisine gerçekten âşık olduğumu sandı. Ulan sen kimsin ben kimim… Davul bile dengi dengine. Derken, Aysel Hanım, tezgâhın altını süpürüyordu. Bütün konuşmaları duymuştu. Başını kaldırıp onlara kendini göstermedi. Kendisinin yüzüne karşı gülmelerini istemiyordu. Bu zevki onlara tattırmadı.‘’Boş bir davul için üzülmeye değmez’’ diye düşündü. Hüseyin, sevgilisi Merve’nin elini tutup fırından çıkarken, Aysel’in de bir çuval ahini götürdüğünden haberi bile yoktu.
Aysel, emlakçiyle yaşadığı ilişkiden sonra zor günler geçirmeye başladı. Çünkü emlakçi, ilişkilerini her yerde ulu orta, ballandıra ballandıra anlatıyordu. Bir gün tamirci Ahmet’in tamirhanesine arabalarına baktırmak için iki adam gelmişti. Adamlar birçok dedikoduyu yaptıktan sonra, lafı getirip Aysel de bağlamışlardı. Adamlardan biri:
-Zavallı kadın, fırın sahibi olacağım diye fırına girmiş haberi yok.
Diğer adam gülerek lafa devam ediyordu:
-Emlakçi de ne anasının gözüymüş, kadına fırın bulacağım diye kandırıp eğlenmiş. Helal olsun adama be; sonunda kadınla işi pişirmiş!
Adamlar hem gülüp hem dedikodularına devam ederken tamirci Ahmet adamları susturdu:
-Sizin utanmanız arlanmanız yok mu da elin kadınını dedikodu ediyorsunuz?
Adamlar gülmelerine devam ederek:
-Elin orospusunu savunmak sana mı kaldı!
Ahmet adamların pişkinliği karşısında oldukça sinirlenmişti:
-Ben bu dedikodu yapan insanları hiçbir zaman anlayamayacağım. Acaba ne zaman vazgeçeceksiniz, zenginin malını, fakirin namusunu konuşmaktan. Bu işte pastaneci kadının ya da emlakçinin hiç mi kabahati yok? Çünkü onların parası var; böyle olunca sütten çıkmış ak kaşık mı oluyorlar?
Adamlar tamirci Ahmet’in lafına oldukça bozulmuşlardı. Birisi öfkeyle tamirciye bağırdı:
-Madem ki o kadar çok düşünüyorsun elin orospusunu, sen al o zaman, yüzsüz şey! Diyerek tamirhaneyi terk edip gittiler. Tamirci, sandalyesine çöktü; uzun uzun düşündü. ‘’Acaba onlar mı yüzsüz, yoksa ben mi?’’ dedi içinden. Sonra, masanın üzerindeki telefona uzattı elini ve annesini aradı:
-Anne, sana diyeceklerimi iyice dinle, sakın lafımı kesme emi.
-…..
-Şimdi doğruca Elit Fırına git. Orada Aysel adında bir kadın çalışıyormuş, ona deki, hayırlı bir iş için akşama sana geleceğiz de. Dedi ve Ahmet telefonu kapattı.
Yaşadıkları yer, küçük bir kasaba olduğu için, olayları Ahmet’in annesi de duymuştu ama oğlu cevap hakkı tanımıyordu. Çaresiz oğlunun dediğini yaptı.
Akşam olunca ana-oğul çikolata ve şekerlerini alıp Aysel’i istemeye gittiler. Aysel gelen misafirlerini hoşgörüyle karşılayıp evine buyur etti. Biraz hoş beşten sonra Ahmet:
-Başına gelenleri biliyorum Aysel Hanım. Sakın benim sana acıdığımı düşünme. Seninde benim gibi bir zalim tarafından aldatıldığını biliyorum. Bu halimle beni kabul edersen seninle evlenmek istiyorum.
Aysel başını yerden kaldırdı, karşısındaki adama dikkatle baktı. Adamın bir gözüyle beraber yüzünün yarısı yoktu. Sadece kocaman bir çukur vardı bir yanağında. Ahmet tekrar konuşmaya başladı:
-Benim yüzüm böyle değildi Aysel Hanım. Benimde, bir zamanlar evlenmek üzere olduğum bir sevgilim vardı. Düğün hazırlıkları yapıyorduk, o melül kazadan önce… Ne olduysa geçirdiğim o kazada oldu… Yüzüm parçalandı. Aylarca hastanede yattım. Doktorlar vücudumun çeşitli yerlerinden deri alıp yüzüme yama yaptılar ama ancak bu kadar düzeltebildiler. Yüzümü kaybettiğime yanmadım da evlenmek üzere olduğum sevdiğim yüzüm parçalandı diye beni istemedi ona yandım hep.
Ahmet’in, yarası yeniden açılmış gibi içi sızladı. Gözlerini yere indirdi, düşünmeye başladı. Aysel biraz düşündü, sonra kararlı bir şekilde Ahmet’e baktı:
-Benimle evlenmek istediğinizi söylediniz. Düşündüm ve sizinle evlenmeye karar verdim. Yüzü olup da yüzsüz dolaşan kalp hırsızı ile evleneceğime, sizin gibi yüzü olmayıp da gerçek yüzüyle dolaşan biriyle evlenmekten onur duyarım. Bazı insanlar sevgiyi, parada pulda güzellikte arıyor. Bazı insanlarda yürekte arıyor. Ahmet Bey, ben senin yüreğinin güzelliğini gördüm, sana inandım. Sevgiler, yürekte başlayıp, yürekte biter. Beden sadece aracıdır. Ömrüm oldukça, seni sevip sayacağım.
Aysel’le Ahmet, kısa zamanda evlendiler. Ahmet, tamirhaneyi satıp karısına kocaman bir simit sarayı açtı. Kendi işlerinin patronu olup mutlu mesut yaşadılar.
7/11/2010 /Emine Uysal
YORUMLAR
-Benimle evlenmek istediğinizi söylediniz. Düşündüm ve sizinle evlenmeye karar verdim. Yüzü olup da yüzsüz dolaşan kalp hırsızı ile evleneceğime, sizin gibi yüzü olmayıp da gerçek yüzüyle dolaşan biriyle evlenmekten onur duyarım. Bazı insanlar sevgiyi, parada pulda güzellikte arıyor. Bazı insanlarda yürekte arıyor. Ahmet Bey, ben senin yüreğinin güzelliğini gördüm, sana inandım. Sevgiler, yürekte başlayıp, yürekte biter. Beden sadece aracıdır. Ömrüm oldukça, seni sevip sayacağım.
Aysel’le Ahmet, kısa zamanda evlendiler. Ahmet, tamirhaneyi satıp karısına kocaman bir simit sarayı açtı. Kendi işlerinin patronu olup mutlu mesut yaşadılar.
YAZINIZI AKICI YAPAN USLUBUNUZA ŞAŞIYORUM NASILDA GÜZEL OLMUŞ
Emine UYSAL (EMİNE45)
çok teşekkür ederim.
saygımla.
merhaba Emine Hanım
güçlü kaleminizden duygu dolu bir yazı okudum
harika bir konu ele almışsınız
saygılarımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
cok yorgundum bugün sevgili Emine arkadasim.. yazini 3 kerede dinlenerek okudum...
ne güzel anlatmissin yine .. ve yazinda finale dogru verdigin mesaj harikaydi .
Yüzü olup da yüzsüz dolaşan kalp hırsızı ile evleneceğime, sizin gibi yüzü olmayıp da gerçek yüzüyle dolaşan biriyle evlenmekten onur duyarım.
tebrikler...
sevgilerimle ....
Emine UYSAL (EMİNE45)
çok teşekkür ederim.
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Güzel bir çalışma
güne düşen yazıyı yazan kalemi kutlarım
...................saygımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygımla...
Yine çok güzel ve sürükleyici bir anlatım kutluyorum seni can..Harikasın..
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Merhameti olmayanın sevgisi de olmaz.Eminim ki, Hüseyin ve Merve gibiler kendileriyle asla barışık yaşayamayacaklar.Ve hayatın gerçek lezzetine varamayacaklar.
Selam ve sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
çok teşekkür ederim.
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
uzun uzun yazıda kaldım ve düşündüm,olabilir mi böyle şeyler diye,yani aşkın içinde kıskanmak olabilir evet ama sıradanlık ve banal kokan kıskançlıklar var mıdır diye de düşündüm evet vardır ,baksanıza her gün tv lerde kadınlar aşklarıyla aldatmalarıyla proğramlarda ballandıra ballandıra anlatıyorlar gözümüze gözümüze,ve bir kere daha bacım demenin günümüz zamanesinde değişime nasıl uğradığını gözlemledim.Ve düşünmeye devam ettim kadın neden ezik bir tiptir yazının içinde ,ve neden aşık olmadığı kişiyle evlenmek ister ,neden sorgulamaz hayatı ve teslim olur ,ve düşünmeye devam ettim ,ahmet nasıl hemen aşık olmuştur aysel' buna sığınma diyebilir miyiz,evet ..
kısaca her gün tv proğramlarında burnumuza sokulan hayatların başka biçimini okudum.Yazık ' kadınlar bu kadar bilgisiz kişiliksiz ve teslimiyetçi olmamalı diye düşündüm ..
çok saygımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
Kadın da sevmişti ama onunki de basit bir kıskandırma tekniği olarak çıktı karşımıza. Ve bu iki karakter aşkın var olduğuna inanmayıp mantık evliliği yapmaya karar verdiler.
Her gün canlısı yaşanan olayların ben kurgusunu yaptım sadece. Kadına bakış açımız değişmedikçe, bırakın karşı cinsi, hemcinslerimizden yediğimiz kazıklar devam ettikçe, bu bağnazlık uzun yıllar devam edeceğe benziyor bence.
Etkin yorumunuz için çok teşekkür ederim sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
güne düşen bu güzel çalışma ve yazarını kutluyorum...
dua selam ile...
Mehtap S.Hümeyragül DALLI tarafından 11/10/2010 1:38:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Her türlü hırsızlık yüzkızartıcı bir tek gönül hırsızlığı müstesna... O ulvidir...
Alçak kelimesi her yerde alçak; bir yer hâriç "alçak gönüllü" tâbiri dışında... O zaman yücedir...
Tebrikler, başarılar Emine hanım... Dillerinize sağlık...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygımla...
Arkadaşım güne gelen yazınıza teşekkürler, gecikmeli okudum tebrikler, kusura bakma.
Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Bozulduk...merdaneli çamaşır makineleri gibi artık piyassada eskisini bile bulmak mümkün değil erdemli değerlerimizin...Kaybediyoruz günden güne..
Biliyormusunuz...bundan çok değil on veya yirmi yıl önce bayanlara "bacı" diye hitap edenler artık o kelimeyi bir işe yaramaz gördüklerine kullanıyor.
Bacı demiyorlar.."hanfendi" diyorlar artık.
Çünkü "bacı" dediğiniz insanla her türlü ilikiye giremezsiniz. Sınırlıyorsunuzdur kendinizi..
Ama hanfendi..dediğinzile her ilişki açık..
Ve insanlar onurlarını düşünmüyorlar bir başkasının..
Çıkarcı bencil insanlar oluverdik.
Reklamların kucağında, ondan aldığımız gıdalarla büyüyoruz.
Öğrencilik yıllarımda kaldığım yurtta altı kişi otururduk yemek masalarına. Usul, ortalarda oturanların diğer arkadaşlarının tabaklarına servis yapması idi. eski öğrenciler bu kaideye dikkat ederdi. En son kendileri alırdı..
Yeni nesil ise..tabağını doldurur kenardakilere bakmadan yemeğini yemeye başlardı..
Bir akşam yemeğinde yeni öğrencilerden biri aynısını yapınca tabağı kafasına vurdum ve bundan sonra ortada oturup yemek doldurmayanın kafasına kıracağız tabakları dedim.
Ondan sonraki günlerde hiç problem olmadı..
Ta ki ben o yurttan ayrılana kadar..
İnsanlar ya umacak....ya korkacak.
Ya bir menfaat bekleyecek ve ümit edecek..ya da karşısındakinden korkacak ki saygı duysun.
Her canlı önemlidir..
Her insan saygıya ve sevgiye layıktır..
Saygılarımla..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Çünkü, sizin de dediğiniz gibi, bacım diyen birine güvenebilirsiniz. Bir kardeş, bir baba gibi dayanabilirsiniz. Benim karakterimde öyle yapmıştı ama yanıldı. Diğer taraftan Hanfendi diyen kişiler kartını daha açık oynayıp sizinle her şeye varım diyerek daha dürüst davranmış oluyor.
Bu da demek oluyor ki, eski merdaneli makineler gibi bacım diyenler de bozuldu. Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim sevgi ve saygımla...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygımla...
çok etkileyici bir hikaye okudum kaleminizden emine hanım yüreğinize sağlık
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Tebrik ederim can arkadaşım. Öykün favarilerim arasındaydı. Hak ettiği yerde görmek sevindirdi bni sevgilerimle :)))
Emine UYSAL (EMİNE45)
Arkadaşım kutluyorum öykün görmek istediğim yerdeydi. Güne gelmesine sevindim. Sevgilerimle..
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Etkili bir konu,etkili bir kalemle yazılmış.
Nefesimi tutarak okudum.Yazılarınızın peşinde olacağımı bilmenizi isterim,başarılarınızın devamını dilerim.
Saygılarımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle.
Ne güzel! Merve ile Hüseyin kapışmış; bundan Aysel'e kısmet çıkmış. Üstüne başka yerde işçi iken koca bir iş yeri olmuş. İnsan daha ne ister!
Bence tek bir toplum çarpıklığı vardı: Tamircideki iki kişinin Aysel'i orospulukla suçlaması. Geri kalanlar ise karakterlerin kişisel özelliklerinin yansımasıydı. Güzel öyküydü.
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygı ve sevgimle...
hayatın içinden ibret verici harika bir konu kutlarım..saygılarımla...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
öncelikle özür diliyorum
bu ara çok yoğun olduğum için
kaçırdım yazıyı
ama kutlama fırsatım henüz elimden kaçmadı
kutlarım arkadaşım
selam ve sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgimle...
Yaşamdan bir kesit...
Yüz'lü yüzsüzler ve yüz'süz yüzlüler...
Ne yazık ki gittikçe çoğalıyorlar.
Tebrikler Emine Hanım. Güzel bir öyküydü.
Mersin'den saygıyla selamlar.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Ne yazık ki gittikçe çoğalıyorlar.
Saygımla...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimlesin can.
Kutlarım güne bomba gibi düşen ,oldukca manidar bir okadarda anlamlı yazınızı.sevgilerimi bıraktım sayfana arkadaşım saygılarımla...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygımla...
Canım benim yine hayal gücünün eseri bir hikaye okumaktan büyük keyf aldım. Tebrik ediyorum. Kadınları oyuncak olarak gören erkekler maalesef çok galiba hayatta. Allah onlardan herkesi korusun. Sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
okuduğum bir kaç nesirciden birisiniz...
Emeği zenginleştiren yaşam ile çalışan bir ruha sahip olabilmektir ki bu da sizde çokca var...
kutlaıdm...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
konu ilginçti
toplumun yozlaşan değerlerini anlatırken
yüzü olmayan ama endamını bir şey sanan zavallı insanların
davranış biçimlerini gözler önüne sermiş.
üç kuruşa beş köfte diye ahkam kesenler,toplumdan ziyade bireylerin değerlerini tüketenler
birgün hakikatlerle sarsılmalılar..
ama yürekleri yok ki yüzleri olsun..
güzeldi dostum..sevgilerle
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygı ve sevgimle...
Yüzü olup da yüzsüz dolaşan kalp hırsızı ile evleneceğime, sizin gibi yüzü olmayıp da gerçek yüzüyle dolaşan biriyle evlenmekten onur duyarım.
............................................................................
Çok güzeldi, anlatım ve hikaye.
Puanımı aldın Emine arkadaşım.
KUTLUYORUM.
İzmir'in Gümüldür ilçesinden sevgiler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
"Yüzü olup da yüzsüz dolaşan kalp hırsızı ile evleneceğime, sizin gibi yüzü olmayıp da gerçek yüzüyle dolaşan biriyle evlenmekten onur duyarım. Bazı insanlar sevgiyi, parada pulda güzellikte arıyor. Bazı insanlarda yürekte arıyor. Ahmet Bey, ben senin yüreğinin güzelliğini gördüm, sana inandım. Sevgiler, yürekte başlayıp, yürekte biter. Beden sadece aracıdır."
Yazının sonu belki ama hayatın özeti olmuş.
Yüreğinize sağlık.
Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Muhteşemdi Allah kalp güzelliği versin dış güzellik olmuş ama içi kötü olmuş neye yarar. Çok beğendim. Tebrikler. Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
her daim söylenir......görünüşe boş ver içine bak diye.....yine güzellikler yaşatıyorsun emine kardeş....çok hoştu saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygımla...
Hüso gibi hırbolar çok memlekette
harika dillendirmişsin Emine bacım
yürekten tebriklerimi seriyorum naif sayfana
uzun söze ne gerek; Valla CİLLOP gibi bir hikaye
tam puan bu gariban kardeşinden
selam ve saygıları iki kişilik yolladım gecenin bu vaktinde, lütfen kabul buyura bacım...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emlakçı da eski sevgilisine intikam için bula bula fırında çalışan zavallı bir bayanı buldu,ha!
Ama final harikaydı.Anlamlı. Mutlu olmak için sağlam bir yürek yetiyor demek ki!
Yine kalemini konuşturdun Emine kardeş.Helal olsun! Tam puanı hak ettin valla.
selamlar.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgi ve saygımla...