BİR GÜN BENİ ÖZLERSEN 15Cİ BÖLÜM
BÖLÜM 15
Sıradaki torbadan kazaklar çıktı. Kamuran kendi kazağını çıkardı;
”Ha, bakın bu benim. Bu da damadın.” diye diğer kazağı gösterdi. Kadir bey; “Daha neler var?” deyince
Ayşe; “gerisi benim.”
”Ayyy, sende mi aldın?” diyen Melek di. “Sen kendine pek almazsın da…”
Kamuran; “ben aldırdım, O’na kalsa almayacaktı. Bu üstündekileri kaç yıl daha giyecek bilmem? Geldim geleli üstünde yeni bir şey görmedim.”
Melek poşetleri açtı. “Ay, güzelmişler” diye uzunca baktı. “İyi günlerde giy” diye söylendi.
Ayşe mahzun; “sağ o”l diye uzaktan baktı, aldıklarına sevinmemişti bile. Kamuran’ın gözünden kaçmamıştı;
”Neyin var senin? İnsan aldıklarına bakmaz mı, yoksa beğenmedin mi?”
”Yok, hepsi çok güzel ama ben böyleyim işte. Ben çay koyayım, Melek’in işi var” deyip kalkıp, mutfağa yürüdü. İlaç zamanıydı. Cebinden bir hap çıkarıp ağzına koydu, bir yudum su içerken Kamuran mutfakta göründü.
”İyi, bir çayı iki kişi koyalım.”
”Yok ben su içecektim.”
”Olur, iç” dedi Ayşe, biraz öfkeli.
”Niye kızıyorsun?” dedi Kamuran. Raftan bir bardak aldı, içine su doldurdu, bir yandan da Ayşe’yi süzüyordu. Dudakları ıslaktı, belli ki su içmişti.
”Yine hap mı içtin sen?” dedi
”Niye sordun?”
Kamuran tam bir şey diyecekti ki, Ayşe; “ bir anlaşmamız var seninle, soru yok.”
”Ne zamana kadar?”
”Ben söyleyene kadar.”
”Peki, öyle olsun. Şunu bil ki, beni üzüyorsun.”
”Seni niye üzeyim ki? Üzülme.”
”Çok katısın Ayşe.”
”Öyle olmam lazım” deyip, salona geçti. Konuşmalarını Melek de duymuştu, bir şey demedi. Ayşe, “oldu olacak, diğerlerini de görün” diye çantasından küçük iki kutu çıkardı. Melek;
”Ya, bunlar her şeyi düşünmüş.”
Kutuları açınca alyanslar ve küpe yüzüğü de gördüler.
”Çok güzeller” diye baktı, “insanları sevindirmeyi iyi biliyorsun” dedi Kadir Bey.
”Ben böyle mutlu oluyorum, ne yapayım.”
Kamuran da içeri girmişti. Yüzü asıktı biraz. Ayşe gülümsedi;” Kamuran çok yorulmuş bu gün, rengi soldu.”
Ayşe’ye dik dik bakıp; “beni yoran sensin.”
”Aman neyse boş verin. Şimdi nasıl yapıp bu çocukları nasıl giydireceğiz? Uyup uymadıklarını nasıl anlarız?”
Kadir; “Yarın oğlanı ben alır gelirim. Melek de kıza bakar, olur. Sen merak etme.”
”Akşam nasıl olacak?
”Bilmiyorum, onu zamana bırakalım.” dedi Ayşe. “Olaylar nasıl gelişirse, öyle olacak.”
Melek çayları getirmeye mutfağa geçti. Ayşe de ardından yardım etmek için mutfağa gitti. Tabakları çıkarıp, pastaneden aldıklarını tabaklara koyup, bardakları hazırladılar. Melek Ayşe ye bakıyordu; “Çocuğu gene üzdün, niye?”
”Bak Melek bana karışmasına dayanamıyorum, bir anlaşma yaptık onunla ama anlaşmayı bozuyor. Sabırlı olsun.
Ben elimden geleni yapıyorum onu üzmemek için” dedi yavaşça.
Çayları doldurup, tabaklarla içeri girdiler. Ayşe Kamuran’a tabağını uzattı, yüzüne baktı gülümsedi. Öyle sevecen güldü ki, Kamuran da gülmek zorunda kaldı.
Ayşe; “hep böyle gül, somurtma lütfen” dedi. Diğer tabağı Kadir Bey’e verdi. Melek de çayları verdi, neşe ile içtiler. Gezdiklerinden, sinemadan konuştular.
“Vakit epeyce oldu, ben gittim” diye kalktı Ayşe. “Yarın işler var.”
”Tabi, nişan var.” Dediler…
Kamuran gülümsedi; “ yarına büyük sürpriz, kocaman bir pasta söyledi Ayşe, getirecekler.”
Kadir de; “ O, işini yarım yapmıyor” diye gülüyordu.
”Abartmayın, ben gittim. İyi geceler.”
Ayşe kendi eşyalarını aldı, evine gitti. Odaya girdi, içerisi soğuktu. Sobayı açtı, yatağına oturdu. Çantayı boşalttı, giysileri dolabına astı. “Çok güzeller, bana da çok yakışacak ama nerde giyeceğim?” dolap giysi ile doluydu. Ama O, çok fazla giyinmeyi sevmiyordu, gönlü kırıktı. Yatağının altından bir valiz çekti, açtı. Çok düzenli yerleştirdiği giysilerine baktı. “Bunları hiç açmadım” diye söylendi. Öyle bir baktı, hepsi kaliteli, markalıydı. Kenarından bir kutu çıkardı, çok güzel mücevher kutusuydu. Açıp baktı, çok güzel takılar vardı. Altını, incisi, bijuteri ne arasan vardı. Melek’e bunlardan hediye etmişti. Hepsine ayrı ayrı baktı, bir iç çekti.
”Ne olacak bunlar?” diye öylece açıp, bırakıp, yattı.
Kapısının çalınması ile uyandı. Sabahlığını giyip, kapıyı açtı. Kamuran’dı.
”Uyuyor muydun?” “Evet, uyumuşum, gel “ diye yana çekildi. Kamuran içeri girdi, oda dağınıktı.
“bu ne hal?” dedi. Bu valizi hiç görmemişti. Mücevher kutusunu da görünce şaşırdı. Ayşe yüzünü yıkayıp geldi. “Kusura bakma” deyip, yatağını topladı. Kamuran şaşkın, valize bakıyor; “ bunlar nerden çıktı?”
”Bunları buraya gelirken getirmiştim ama hiç açmadım ve giymedim.”
”Niye?”
”Bu yerde nasıl giyilir? Akşam aklıma geldi, ne var diye baktım.”
Kamuran; Meleği çağırayım da bunları görsün, aklı gidecek kadının.”
”Yok, sonra ben ona gösteririm. İçinde ne olduğunu bile bilmiyorum.” deyip valizi kapatmak istedi.
Kamuran; “Yok, gel beraber bakalım, ben merak ettim.”
Ayşe anlamıştı merakını; “Al bak.” Bir bir içindekileri çıkardı. Kazaklar, pantolonlar, gömlekler, bluzlar vardı ki, hepsi çok çok güzeldiler.
Ayşe; “ ben bunları unutmuşum.”
”Niye giymiyorsun anlamıyorum, böyle güzel giysileri.”
”Aklıma gelmedi ki. Bunları dağıtmalı.”
”Yok artık. Hem alıyorsun, hem giymiyorsun. Dağıtacaksan giydiklerini dağıt, bir daha onları giyme ne olur.” dedi Kamuran.
“Nesi var giydiklerimin?”
”Olsun, artık giyme. Onların hepsini ver.”
”Düşünürüm,”
“Düşünme ver.”
”Tamam” deyip, takılara baktı, hepsi genç kız içindi.
“Bunca takın var, hiç birini takmıyorsun aferin sana.”
Valizin içinden bir album çıktı. “Bakabilir miyim?” diye baktı Ayşe’ye. Ayşe “evet” dercesine başını salladı.
”İnsan bunu en alta mı koyar?”
Albümün ilk sayfasında Ayşe’nin çok güzel, kepli bir resmi vardı. İlkokuldan başlayıp, tüm okullarının arkadaşları ile çekilmiş resimlerdi. Az ama öz olarak hazırlanmıştı. Ayşe Kamuran’ın yanına oturmuş, onunla izliyordu. Ara sıra anlatıyor, maziyi yaşıyordu. Albümün sonunda tüm arkadaşları kepli olarak çıkmıştı. Ayşe’nin son mutluluğuydu. Ondan sonra hastalığı çıkmış, bütün bu güzellikler geride kalmıştı. Bir daha bu resimlere bakmak istememişti. O’na, o güzel günleri hatırlatıyordu, derin bir içekti; “ ağlamayacağım” dedi içinden “Ağlamayacağım.” Ayağa kalktı, biraz üzgündü.
”Ne oldu?” dedi Kamuran.
”Hiç, gençliğimi anınca böyle oluyorum.”
”Şimdi yaşlı mısın?”
”Üç yıl geçti, tabiî ki” diye gülümsedi. Kapı çalındı, gelen Melek’ti.
Kamuran kapıyı açtı, “gel, gel” dedi, “ ben de seni çağıracaktım. Bak bu kızın neleri varmış, hepsini saklamış”
”Yaaa” dedi Melek, içeri girdi.
”Amam Allah’ım, bunlar ne kız? Bunlar bir servet, nerede idiler?”
Ayşe gülümsedi; “çeyiz sandığımda” dedi.
Melek; “bunlar senin çeyizin mi?” Bütün giysilere tek tek baktı.
”Niye giymiyorsun?”
”Bundan sonra giyecek, eskileri atıyoruz.” Dedi Kamuran.
Ayşe hiç ses çıkarmadı, sadece gülümsedi;
”Sen niye geldin ki?”
”Ha, bak unutuyordum. Damat geldi, Kadir çağırmış. Giysileri görünce şok oldu, nasıl sevindi görsen.”
”Giydi mi?
“Evet, çok yakıştı. Sizde de ne göz varmış, aldıklarınız tam geldi. Bunu söylemeye gelmiştim, çocuk bekliyor, görün diye”
”Hadi bakalım” diye kalktı Kamuran. Üçü de dışarı çıktılar. Ayşe içerisini olduğu gibi bırakıp, kapıyı kapadı.
Damat çok şık olmuştu.
”Ooooo, çok yakışmış”
Çocuk utancından kızardı, “sağ olun” diyebildi.
Ayakkabılardan iki çifti damada olmuştu. Damat;
”Hangisini giyeyim?” biri de Kadir Bey’e uymuştu. Ayşe;
“İkisini al, biri de Kadir’in olsun.” Kadir “olmaz” diyecek oldu;
”Olay bitti” dedi Ayşe, biraz sıkkındı.
Kadir; “ Neyin var senin?”
”Yok bir şey, ben gidiyorum. Odamı toplayacağım.”
Kamuran Melek’e işaret etti “sende git” der gibi. Melek de “anladım” der gibi; “ siz oturun, ben Ayşe’ye yardım edeyim. Çabuk toplansın.”
Ayşe; “Gereği yok, ben toplarım” dediyse de
”Yok yok, beraber toplayalım. Kardeşim giysene bunları.”
Ayşe yatağa oturdu, giysilere baktı. Bunları nasıl giyerdi? Ne çok sevinçle almıştı, ne kadar mutluydu. Yeni mezun olmuş, tayini bu köye çıkmıştı ama o sırada hastalanmış, doktorlar “başında ur var” demişlerdi.
Dünyası kararmış, bütün hayalleri yıkılmıştı. Anne, babası perişan olmuşlardı. Ne yapacaklarını şaşırmış, ameliyat çok zordu. İlaçla tedaviye başladılar. Büyüyüp büyümediğini kontrol ediyor, münasip bir zamanı bekliyorlardı. Altı ayda bir, kontrolleri yapılıyor, tomografileri çekiliyor, devamlı kontrol altında yaşıyordu. Onun için, tüm bu güzelliklerden tat almıyordu.
Üçüncü yıla girmişti, bu dertle yaşamaya başlayalı. Bu giysileri getirmiş ama hiç açmamıştı. Bunlar mutlu günlerin anısıydı.
Melek Ayşe’ye;
“Neyin var? Daldın.”
Ayşe’nin gözleri nemlenmişti;
“Yok bir şeyim. Geçmişi düşledim de, haydi toplayalım.”
Ayağa kalktı;
“Evet artık eskileri giymeyeceğim, Kamuran istemiyor. Bari bu dediğini yapayım da gönlü olsun.”
Melek manalı baktı;
“Kız, yoksa sen bu çocuğu seviyor musun?”
Ayşe anlamıştı ama hiç taviz vermedi.
”Tabi ki seviyorum. Ben herkesi sevdiğim gibi, onu da seviyorum.”
”Ama” dedi Melek. Ayşe hemen sözü aldı;
“Bak Melek, çok uyumlu bir arkadaşlığımız var. Ne olur bu sihri bozmayın. Böyle kalalım, ne dersin? Başka konulara girme. Sizi nasıl seviyorsam, Kamuran’ı da öyle seviyorum. Benim başka sevgiye hakkım yok ve konu kapanıyor.” Dedi üzgün bir şekilde…
(DEVAM EDECEK9
HACI AYŞE KARAN
YORUMLAR
AYSE 09
dua gibi dizelerin bende amin diyorum amin
sevgimlesin her daim
AYSE 09
sevgimlesin güzel günlere