- 5189 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Masum AŞK ,Masum SEVGİ !!!
Sevmeden sevilmeden bu hayat yasanmazki,kalplerdeki heyecan sebepsiz baslamazki
Çıkarsız,sahte değil,masum ve tertemiz bir sevgi ile sevmek gerekmezmi?....o masum aşk sözcükleri dudaklardan dökülmez mi?
Gözlerinde tattım aşkı,sevgiyi… Gülüşünden hayatı, dokunuşundan şefkati,sözlerinden sevdayı içtim yudum yudum… Hüzünle tanıştım yokluğunda, gecelere ezberlettim özlemini gözyaşlarımla… Ve ben, hayatı öğrendim seninle çıktığım yolun her adımında..
Uzaktayken sabretmeyi, paylaşmanın hayatı ne denli güzel kıldığını, bir gülüşünün bir anda hayatın çehresini nasıl değiştirdiğini gördüm. Seni özleyip geçen zamana inat sabrettikçe olgunlaştım, seni sevdikçe güzelleştim; seninle yaşadıkça çoğaldım, sığmaz oldum kabıma, aşkım,sevgim taşar oldu yüreğimden…
Her geçen yıl, her gün, her an daha da çok bağlandım, daha bir aşık oldum sana ve her defasında yepyeni sevda tohumları ektim yüreğime. Çeşit çeşit çiçekler filizlendi, birbirinden farklı renkler açtı yüreğimde; ama hepsi tek bir ortak paydada buluştu: Sen…
Seninle sevdim tüm renkleri, tüm çiçekleri…Ama en çok beyazı sevdim seninle; beyazı ve papatyayı… Çünkü sen benim masumiyetimsin. Boyun büküşlerim, hüznüm, çocuksu gülüşlerim, saflığım, tertemiz sevdam, bembeyaz mutluluğumsun. Hayatın her zerresinde sana dair izler buldum; buldukça hayat doldum ben. Seni eşsiz çiçeklerde, tadılmamış yemişlerde değil; aldığım her nefeste, içtiğim suyun her yudumunda,kokladığım masum bir papatyada buldum; çünkü sen benim doğallığımsın. Kaf Dağının ardındaki elmas değil, yaşadığım ömürdeki en basit şeyden bile aldığım eşsiz tadımsın. Doğallığımı bozmadan, doğal olanımı farklı kılanımsın. İşte bu yüzden tadılmamış bir yemekte, gidilmemiş bir yerde ya da koklanmamış bir çiçekte aramaya gerek yok seni; çünkü sen hayatın ta kendisisin. Yemyeşil kırlarda her daim bulunan, her daim içimde olan bembeyaz bir papatyasın sen sevdiğim. Doğal olanı küçük bir dokunuşla değiştiren kocaman kalpli mucizemsin benim. Bu mucizeyle çocuk yüreğimin kapılarını kocaman bir sevdaya açtım ben. Öyle sevdim ki seni… Öyle derinden hissettim ki gülüşünü her zaman… Öylesine hapsettim ki yüreğini yüreğime ve şimdi sen, öylesine bendensin ki… Aldığım nefesim, yazdığım şiirim, dinlediğim müziğim, gördüğüm rüyam, okuduğum duam, yaşadığım dünyamsın… Küçücük bir papatyada bulduğum, en karanlık gecemi bile bakışınla aydınlatan bembeyaz ışığımsın.
Pahalı, süslü, sahte yaşanmışlıklarda, koklanmamış çiçeklerde değil, aldığım her nefeste, baktığım her yerde, tuttuğum her dilekte sen varsın. Tüm renklerde, tüm çiçeklerde, her güzellikte sen varsın...
Seni sevdikçe daha bir yaşanır oluyor hayat…İçinde tüm hayatı, tüm renkleri barındıranım; bebek ruhta kundağım, ilk ve son imzada duvağım, sevdamı satırlara döktüğüm tertemiz kağıdım, kara toprakta üstüme sarılacak üç parça kumaşım…
Kalbi temiz, ruhu beyazım…Bitmeyen satırlarım…
Bembeyaz sevdam…
Sen, sen, sen… İyi ki sen…Seni seviyorum...!
Bazen de sustukların anlatır seni" Sustukların büyür Her nereye gidersen Kendinle yüzleşirken,Kimse duymaz soylediklerini
Nerede oldugun çok mu önemli? Aynısın; kaçmaya çalıstıgın hersey kadar gerçek,içine saklandıgın kabugun kadar acı işte. Çok mu önemli neresinde durdugun? Kendine bile itiraf mı edemeyeceksin söyle? Terkettigin şehirler Yarım kalmış şiirler Sustukların büyür içinde
"Ne kadar uzaga kaçabilirsen ordasın.Terkettin de noldu onu? Hangi şiirinin sonuna nokta koyabildin gittikten sonra? Hangi dizede doya doya aglayabildin? Yazmayı bile unuttun,geriye hicbir sey bırakmadın. Senin oldugunu sandıgın neyin varsa kaybettigini sandın ya hani, aslında hiç sahip olmadın..
Sustukca kabuk bagladı sandın yaraların; terkederken bütün kabuklarını kopardın tekrar kanatmak uzere.."
Nasıl başarıyorsunki böyle susmayı! İçindeki onca tufanı nasıl gizliyorsun böyle sessizliğinle? Sen sustukça içindeki boşlukta yankılanıyor sanki hayata dair sakladığın herşey… Pişmanlıkların, keşkelerin yankılanıyor o dipsiz boşlukta.. Duymamdan korkuyorsun değil mi o çığlıkları? Beni görünce gözünü kaçırmandan dudaklarını ısırmandan belli, çözülmekten, seni çözmemden korkuyorsun, o dipsiz kuyuya seninle inip yüreğinde ne varsa uluorta ortaya sermemden,..susma !
Ama şunu bil ki o yürek sensin, bedeninle zoraki tebessümlerinle saklamaya çalıştığın o yürek senin benliğin, susturmaya çalıştığın içindeki o kırgın çocuk senin yüzün.. Belli ki acıların izlerini silmeye çalışırken yüzünü yitirmişsin, içindeki çocuğu hapsetmişsin o dipsiz kuyuya.. Şimdi o çocuğun çığlıklarıyla uğuldarken kulakların,tüm sessizliğinle ve ciddiyetinle inatlaşıyorsun sanki sana değer veren herkesle, en çok da benimle..
Oysa "yaralı insanlar çeker birbirini" demişti şair, yaralı insanlar tanır birbirini.. Tanıdım, sessizliğinle ışığını söndürmeye çalıştığın gözlerinden,bakışından tanıdım seni… sen hiç anlatmasan da ortak bi geçmişimiz var seninle biliyorum,üzerine kalleşlik bulaşan sevdalarımız,geç kalmışlıklarımız var.. Susuşlarımızın ardında çaresiz susamışlıklarımız var.... hayalini kurmanın bile suç sayıldığı aşklarımız, keşkelerimiz var…
Onun için susma artık, içindeki o kanayan suçluluğu dışarıda bırak ve gir içeri.. Düşlerin daha ne kadar direnebilir ki bu sessizliğe?
Tanıdım seni, ben gibisin.. düşlerin olmadan yaşayamazsın sen.. ne olur erteleme düşlerini, sakın suçluluk duyma hayallerinden ve ne olur sakın vazgeçme aynadaki yüzünden.. Diğerlerini sevdiğin kadar kendini de sev.. Yüreğinin en karanlık sandığın yeri en aydınlığı aslında.. bir cennet bul kendine,hani şu hep uzanıp hayalini kurduğun cinsten.. Aydınlık bir cennet bul bir defalığına da olsa,bir ikincisine asla cesaret edemeyeceğini bilsen de bul o cenneti.. Bildiğin en yasak şiiri oku o cennette,bir masal çal hani o kırgın çocukluğundan.. O cennette kendi masalını yaşa,gerçekler ve yarınlar hiç yokmuş gibi..
Hadi şimdi bana bir şeyler anlat,isterse gerçek olmasın ama anlat… Çünkü artık çok geç,geç kaldığın sevdandan tanıdım seni.. Yarandan tanıdım seni.. Sakın kendini benden saklamaya kalkma ve sana seni anlattığımı sanma,senin suretinde senin aynanda kendimi anlattım sana aslında...Benim icin mutluluğun anlamı sensin,sensiz mutluluk
sensiz huzur olamaz inan...Tutanabilcek bir dal oluşturabilsem. Hiç bir yöne beni savuramayacak sımsıkı bir dal.Üzerinde tomurcuklarım olsa. Açılmamış umut tomurcuklarım olsa her biri. Sabah tanyeri ile tomurcuklarımın üzerine çiğ düşse. Düşen çiğ damlaları gözyaşlarımın yerine alsa.Bu hayatta her yediğim darbeyi o silgimle yok edebilsem ne güzel olurdu.Yalnızlığıma davetiye çıkaran sancılı ağrılarımı dindirecek bir hayat sunulsa..Karamsar olmak zor değil,zor olan çılgın bir fırtınadan sonra
gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir...Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç,bir tohumla başlar;
En uzun yolculuklar, bir adımla başlar;Gerçek sevgiler ise bir tebessümle başlar...
Güneşe doğru zıplamak gerekir,Güneşe ulaşamayız belki ama,hiç olmazsa ayaklarımız yerden kesilirdi..ve gökyüzüne haykırabilmek; Sevdim sebepsizce,Masum, tertemiz duygularla diyebilmek çocuk samimiyetinde...
Eski sevgiler mi kaldı,Sevgililer mi geride kalan..Bunu düşünmek gerekir...!
öykü gülen güven !!!