Mezopotamya
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Görmemem gerekenler diziliydi sokağın başından sonuna kadar. Duymasam daha iyi olacağı kesin sesler eşlik etti, çocukların acizliğine. Bilmemem gerekenler üşüştü beynime, soğumayan kinim belirdi, omuzlarımın gerginliğinde. Ağlamaktan kurumuş gözpınarlarıyla iki anne belirdi sisin içinde. ‘’Yine mi’’ dedi biri ötekine, usulca öne eğilen başı ile ‘’evet’’ demek istedi kadın. Günlerdir gördükleri eziyet yetmezmiş gibi bir de bununla mı uğraşacaklardı. Aylardır açılmayan kepenkler, toz içindeki lüks camekânlar, müşterisizlikten can kaybına uğramış yaşam mekânları ile tarihe meydan okumuş bu caddeyi, bu haliyle görmek acıtıcıydı.
Genellikle geceleri bombalandığı için, gündüz biraz daha güvenli olan sokaklarda dolaşmaya çıkmıştım. Perdelerini aralayıp, korkulu gözlerle dışarıyı inceleyen yaşlıların, <beklediklerinin bugünde gelmediğini görmelerinin> hüznü kokutmuştu tüm mahalleyi. Geceden kalma patlama seslerinin biriktiği; kırılmış camlar, yağmalanmış tezgâhlar, sıkıca örtülü demir kapılar vardı. Adımı eksik, tedirgin bir çocuk; yüzündeki kirden değil de, yaşadıklarından pis görünüyordu. Afacanlık yapmak aklına bile gelmiyor, farkında olmadan bir gecede büyüyordu. Molotof yapmayı öğreneli bir hafta olmasına rağmen, ustalığı şaşırtıcı boyuttaydı. Düzgün bir çağda yaşasa bu hünerlerini sergileyeceği, daha masum alanlar, daha nitelikli yaşamlar çıkabilirdi karşısına. Şimdi, tanımadığı bir düşman için kinlenip durduğu bu caddede, nice şairler, düşünürlerin barış için yazdıklarından habersiz hayatta kalmaya uğraşıyordu.
Teninden esmerdi olanlar ve etinden geçen zaman, acımıyordu gözyaşlarına.
Bir çocuğun elleridir ülkeleri gösteren. Bir çocuğun ellerindekilerdir, ülkelerin medeniyete uzaklıklarını ölçen. Nasırlı çocuk eli mi olur demeyin!
Düşmemem gerekiyordu, güçten düşmemem. Koşmasam da yürümem gerekiyordu bildiğim yolda. Çocuğun acılarına dayanmam gerekiyordu. Kim bilir belki bir gün yeniden çocuk olma hakkı kazanırdı o, biz de gülmeyi lüks saymaz olurduk yine.
Elinden büyüktü yaptığı işler çocuğun ve dilinden düşen cümle ‘’baba nerdesin’’ idi halen. Umut onlardan öğrenebileceğimiz en güzel erdem.
Askerlerin korumasında mayasız ekmek satılıyordu, arka sokaktaki fırında. Ev nüfusuna göre en fazla iki tane alınabiliyordu. Vitrinlerinde onlarca değişik ekmeğin olduğu fırınların hepsi birer birer kapatmıştı. Anasonlu, zeytinli, cevizli ekmeklerin mazide kaldığı şu günlerde, tek amaç açlıktan ölmemekti. Gizlice satılan yağ, şeker, un gibi temel ihtiyaçlar için, fahiş rakamlar isteniyordu. Çoğu kişi sıfırı tükettiğinden, sığınma ünitelerine başvuran insan sayısı her geçen gün artıyordu. Yaklaşan kış şartları düşünüldüğünde, ölümlerin artacağı kesin gibiydi. Bir yandan salgın hastalıklarla boğuşan hastaneler, imkânsızlıklar yüzünden ölümleri çaresizlikle seyrediyordu.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir de intihar eylemleri düzenleniyor, masum insanlar ölmeye devam ediyordu.
Olmamam gereken yerlerde yürüdüğüm için azarlandım birkaç kez. Girmemem gereken deliklere soktuğum burnum yüzünden dipçiklendim bir defa.
Daha önce hiç üşümemişim gibi soğuğu hissettim içimde.
Devriye gezenleri tedirgin etmeden, ani hareketlerden kaçınarak ve o işareti sana yaptıklarında göbeğini açıp, canlı bomba olmadığını kanıtlayarak, gezmen gerekiyordu artık bu şehrin sokaklarında. Amcanı her istediğinde ziyaret edemiyordun örneğin, sırf ibadet edeceğim diye diğer bir semte gitmek mümkün değildi. Her şey, aklınıza gelecek her saçma şey için bile izin almanız gerekiyordu. Farklı dinden olanlara hiç tahammül kalmamıştı, bu yüzden herkes remi dil ve dindenmiş gibi davranıyordu. Aksi takdirde karşı taraf olarak adlandırılıyordunuz. Sokaklarda kendi cezasını kendi tahsil eden, irili ufaklı gruplar peydahlanmıştı. Yaşları ne olursa olsun herkes bunların tacizine maruz kalıyordu. Sanıldığının aksine silah bulmak, pekmez bulmaktan daha kolaydı. Tabanca ile iki kilo limonun fiyatı aynıydı. Devletin dağıttığı mermilerin nereye kullanıldığını soran bir mekanizma olmaması, bu çeteleşmenin büyümesini sağlamıştı.
Binlerce kez öldüm, aşkın unutulduğu gecelerde…
O iki kadın her şeyin başlangıcı oldu. Aydınlığa çıkmak için yakıyorlardı kendilerini. Kardeş kavgası bitsin istiyorlardı. Tüm çocuklarını savaşta kaybetmiş iki ana olarak; başkaları da yanmasın diye, kendilerini yakıyorlardı.
Görmemem gerekenler üstüme geliyordu.
Epeydir üstünde düşündüğümüz örgütlülüğe Nadje ile Haife nin hatırası için N&H demeye karar verdik, onlar N&H nin doğal kurucusu olmuştu. Savaş karşıtlığının, vatan hainliği ile eşdeğer olduğu bugünlerde elbette ki ilk zamanlar yeraltında çalışmalıydı. Gizlilik en önemli şey olmalıydı.
Duymasam daha iyi olacağı kesin ağıtlar sardı sokağı. Başka gözyaşları söndüremez belki bu yangını ama bu yangınla dinecek belki başka gözyaşları.
Ellerim bağırıyor, böyle olsun istemezdi Mezopotamya.
Kasım 2010
Nadir
YORUMLAR
O iki kadın her şeyin başlangıcı oldu. Aydınlığa çıkmak için yakıyorlardı kendilerini. Kardeş kavgası bitsin istiyorlardı. Tüm çocuklarını savaşta kaybetmiş iki ana olarak; başkaları da yanmasın diye, kendilerini yakıyorlardı.
___________________________________________________________________________________________
Bir başkadır doğuda hazan vakti
Hüzün çöker her akşam insanın içine ,Orada ne denize yansıyan yakamozları, Nede sahilinde uçuşan martıları vardır Kundağına kan sıçramış sabilerin
Mezar olmuş beşikleri ah ile doludur...Elem vardır havar vardır .töre vardır terör vardır ...
Yüreğiniz kaleminiz herdem olsun ,saygı ve sevgilerle...Üstadım. güzel bir tevafuk la sayfanızı tanıdım ve iyiki tanımışım güzel bir kalemden mahrum olacaktım .
yasemin.
Medeniyetler beşiğidir Mezopotamya..
Bilinen ilk yıllarında bataklıktır.Sonra tam olarak kim oldukları bilinmeyen(Orta Asyalı olması kuvvetle muhtemel)ama o yörelerin insanları olmayanlar tarafından Sümer şehir devletleri kuruldu.Ne Avrupa ne de Anadolu Mezopotamya kadar gelişmedi.İlkçağ'da,Ortaçağ'da ve kısmen Yeniçağ'da dünyanın cazibe merkezi olarak kaldı.
Masallarda hep o topraklar anlatıldı.
Selçuklular,Eyyubiler, Memluklüler Osmanlılar zamanında da Mezopotamya cazibe merkezi olmaya devam etti.Taki Devlet-i Âl'i Osmani zayıflayana kadar.
Şimdi çok arıyor "Osmanlı barışını" Mezopotamya.Hem barışını hem adaletini hemde hoşgörüsünü.
Güzel ve etkili yazınız için teşekkürler
Nersidir dedim kendime..Mezopotamyanın nersindedir bu acı ile yıkanmış, gözlerimin önüne patlayan bombaların şiddetiyle havayı kaplayan toz bulutlarının camlara yapıştığı, sabah kalkan çocukların oyun telaşından uzak, yaşamak için saklanmaya ve bir lokma olsun yiyecek bulmaya çalıştıkları yer.
Irak mı?...
Sokakları kopan kolların ve bacalkarın serpildiği yerler..
Çocuk cesedlerinin sıradanlığında limon satılan belde..
Biz mı ırak kaldık o insanlara...
Vicdanlarımız mı katılaştı..
Burası mezopotamya...
Toprakları kan ile, isyan ile yoğrulan..
İnançların eğilip su içtiği fıratı dicleyi barındıran
Burası Azraile yakın durulan
Kutsal gözyaşlarıyla yıkanıp, kılıçların gölgesinde kurutulan..
Sahi Mezopotamya nereye kadar uzanır.
gelir mi Diyarbekir'e kadar..
dayanır mı dicleye dudaklarını..
ne soğuktur şimdi suları
burası neresi ?
Kutlarım ..aklımdan geçenler son satırına kadar bunlardı yazınızı okurken..
eski günlere gittim...mezopotamyanın yamacına..
tebrik ederim.
ben nasılll kaçırmışım dün bu yazıyı bilmiyorum...
yürekten tebrik ediyorum yazınısı ve sizi...
anılarım canlandı gözlerimin önünde...
bir tarafta taşlı sopalı çocuklar , diğer tarafta silahlı
biber gazlı polisler ve yüreğim yana yana kaçışan ben
söylenecek çok sözüm var konuşsam onlar biter ,sussam ben biterim...
yüreğine sağlık güne yakışan bir yazı
umut dolu, zılgıt seslerinin yükseldiği , halayların çekildiği
mezopotamyada buluşmak dileğiyle
sevgilerimle...
li_la tarafından 11/9/2010 10:22:21 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ürpererek okunan değerli yazıda, ibretlik iletiler var.
Mezopotomya, tarihin ve ilk uygarlıklarının başladığı ve kök saldığı özel bir belde.
Kutsal bölge inanışlarının körüklediği savaşlar, petrol ve su kaynaklarının hedef alındığı oyunlar, bozgunculuk ve yıkımlar, bölgenin gelişmesini maksatlı olarak engelleyerek devirlerdir kan akıttı, akıtmaya devam ediyor.
Yazınıza tebriklerim ve saygılarımla.
Mezopotamya'nın eski çağlardan beri belirleyeni, dinsellik ve feodal yapılardan kaynaklı bir dizi yokluk ve gericilik içindeki sayısız halkların, sonuç vermeyen isyan ve ağlayışlarıdır. Kaygan bir zemin içinde, yine kayganlığın kaynağı olan başta petrol ve su yataklarını gördü göreli büyük güçler, bu yokluk ve yakarı içindeki halkları işbirlikçileştirmiş. Dinasti veya sülale yapısına dayalı gerici krallık, şeyhlik veya otoriter yapılı monaşik krallık-cumhuri yapılar oluşturmuşlardır.
Mezopotomya akılsızlıklar tarihidir. İşbirlikçiğin icat edildiği yerin tarihidir. Yıkılması gerekenleri muhafaza eden, kendini aydınlığa çıkaracak şeylere de ölesiye karşı çıkan toplumsal yapılar; başta bireysel olarak kafa yapılarından başlayıp, yönetim ve sosyal ilerlemelerini sağlamaya engel olguları yerle bir etme gerçeğine gelmedikçe, onların yakarıları ve isyanları; ağız namesidir, timsah gözyaşıdır.
Esenlikle...
Göktürkmen tarafından 11/9/2010 8:40:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
astakoz
Komşu ülkelerde sokaktakiler hep kardeştir, saraydakiler savaşır durur.
Yazdıklarım sokaktakilerin hikâyeleri, sokaktakiler için…
Katkınız için teşekkürler
İNSANLIĞIN BİLİNEN TARİHİ BOYUNCA BİR ÇOK MEDENİYETE BEŞİKLİK ETMİŞ OLAN MEZOPOTAMYA,
BU GÜN, KENDİNİ MEDENİ DİYE İSİMLENDİREN MEDENİYETSİZLER TARAFINDAN YAĞMALANMAKTA VE VAR OLAN MEDENİYET İZLERİ SİLİNMEYE ÇALIŞILMAKTA.
ÜLKELERİN MEDENİYETE UZAKLIKLARI, ÇOÇUĞUN ELLERİNDEKİLER DEĞİL, ÇOCUĞUN ELLERİNİ O HALE GETİRENLERİN MEDENİYETE NE KADAR YAKIN VEYA UZAK OLDUĞUYLA İLGİLİDİR.
KENDİLERİNDEN DAHA YÜKSEK BİR MEDENİYETE VE GEÇMİŞE SAHİP OLAN MEZEPOTAMYA, MEDENİYETSİZLERİN DOYMAK BİLMEZ İŞTAHLARINI TATMİN ETMEK İÇİN YAĞMALANMAKTADIR.
YAZINIZ İBRET VERİCİ İFADELERLE DOLUDUR.TEBRİK EDİYORUM
SAYGILARIMLA.
astakoz
Büyük harfle yazmanızı da bir çığlık olarak yorumluyorum.
İyi ki geldiniz…
Bir çocuğun ellerinden anlaşılır bir ülkenin medeniyete olan uzaklığı. Yazarken bu kadar ince düşünülen kelimeleri okumak heyecan veriyor. Tebrik ediyorum. Beğenerek takip ediyorum yazılarınızı. Küçük bir düzeltme: Olmamam yerlerde yürüdüğüm için azarlandım birkaç kez. Olmamam gereken yerlede olacak, hızlı düşünenlerin açmazı da bu işte. Parmakları aklından geçenleri yazmaya yetişemiyor. Saygımla...