- 747 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HEY GİDİ ARDAHAN / ARDAHAN ÖYKÜLERİ 138 (kitap)
Hele gör göynüm ne söyler?
Söyler:
- Gölebert’i indik.
Gölebert’e...
Dört bucak sisler bulvarı: Posof’a... bir yol Çıldır’a.
"Teyzemin gelini çalışmıştı. O okul solda. Çamlar boşluk bırakmamağa ant içmiş. Yakışmışta vallaha!" diyor yolcu.
" Altbaşta bahçeli evler ile ikametgahlar. "
" Mukimiyetin harici: mavi ve yeşil araziye sakinleri."
Baharın ılık hava ensende hissedersin... çektikçe uçkun yayla oksijeni; aklını beyninde güller gibi kokutur.
Manzara o manzaradır!
HEY GİDİ ARDAHAN HEY!..
Sallandık yokuşa. Minibüs zorlaner. Mazotu mu az koydu şöfer? Öyle oğula benzemer... bellim mi olur?
Devir, talih değişti diyor; yolcunun elinde okuduğu gazete.
Karışık makaleydi: "Eray" diye bir genç oğlan döşenmiş ama yazmış, yazmış da yazmış; arşı kürşü karıştırmış yazmış.
" - Heç ne yazmış; hava civa yazmiştür."
" Heç heçine!.."
Kum ocağına kavuştuk. Şöfer dahil bütün yolcular indik. Minibüsü öküz arabası hızına eşit koşuda çöküyoruz. Hastaneden çıkmış Orağaz’lı: Şöfere; direk yüzüne:
"- Yahu üç ay on sekiz gündür tedavi olerim Kars Devlet Hastahanasinde. Doktorlar, hemşireler iyileştirmeğe iğne kalmadı. Hap... serom takmadıkları deri bırakmadılar. Allah onlardan razı olsun. Sen da abad ettin! İyileşmiş ölüyü gene öldürdün. Senden de Allah razı olsun. Yegenim sen çok yaşa, var olasın. Senin ben..."
Şöfer; cellonun önde gideniydi; levyeyi almış. Kudik kadar muaviniyse 13-14 anahtarı kapmış; ilenen hastalıklı "elde ölen" adamı indirecekler. Başına vuracaklar Allah esirgesin!
" Ba, ba, ba! Al haaa!.. Kuziği eğridir. Kaşkacının emridir!"
Ahil adamlardan Allah razı ola! Üstü açık köyün hocası. Her tarafa verdi öğüdü; verdi nasihatı. Kimsede sinir, öfke mi kor? Herkesin gazını aldı. Saydırdı kendini. Yalandan herslenir gibi yaptı nomaradan.
" - Bişe dinlemem dögerim ha. Anam avradım dögerim!.."
Dinsizin hakkından imansız gelirmiş. Haydi gidin bakayım.
"Nasıli mi?"
HEY GİDİ ARDAHAN HEY!
Yolcular bir defa şöferi horladı ya. Aralarında husumet vuzuh buldu.
İflah olmaz. Yolculuk sona erecekte. Ola bitenler unutulsun.
Yolculardan yaltaklananlar hariç. Şöferin ilk açığını herkes beklemekteler. Bir vukuatta atılacak ve eleştirecekler... o da oldu!
Vallaha açığını yakaladılar:
Sarı adam: Göyneği kirli:
- Minibüs hızlandı mı? Bana mı ele geler? Yanında oturan papağı yırtığa dedi. Alttan birbirinin ayağına basışerler. Benim dediğimi sen, seninkini ben tasdikleyek, yalancı çıkmayalım manasında.
Yalandan ikisi de cığıza kaçtılar: Şöfer halim- selimen cevapladı:
- Yok araba Ardahan’a yaklaşer. Size bir şeyler oler.
- Ola baba evde çel-çocuk bizi bekleyer. Senin heç Allahın, kitabın yok mu?
Karıyı onun bunun umuduna mı koyduracan. Arabayı fitesten çıkarmadığan yemin et!
Yolcular şöferi yakalamışler bir kere:
- Minibüs uçarsa... önüne furgun, macarka çıkarsa... durdurabilir misin? Ahana da kamyon, çocuk çıktı; çarpmamak için sen de yan kırdın devirdin. O hızlan çel, çel oluruz Allah korusun... başımızı sabunlayacan rahat mı edecen?
Yolcular dul karılar hamamına çevirdiler minibüsün içini. Şöferin başıyla aklı karıştı:
- Sizden gelecek hayır Allah’tan gelsin; inin arabadan! Sizi sayıynan mı verdiler bana!
HEY GİDİ ARDAHAN HEY!
Sazara öyle güzel gözükerdi: Sağdaydı. Nadir olagelen şeydir: Sazara bütün renkleriyle: Pastellemiş büsbütün solmuştu. Çivit çiçeğinde yelpazesi mavi sıralamıştı.
" Hey yavrum hey!"
O yanı taa!.. Rezzak Emi’nin değirmanına kadar yeşiller çimenler; beyefendi, hanımefendi velhasıl nazik ve nazenin: " İstanbul Hatırası."
" Balaca Paris"
Olağanüstü ne?
Joreydi her şey jore!
HEY GİDİ ARDAHAN HEY!
Manzaranın güzelliği kavgayı sulh etti.
Yolcu... şöfer, muavin çocuk manzarayı gözleriyle: Çift, çifterdi; boşluktan topladılar.
Karakaşın ucuyla kimse, kimseye çaktırmadan yaptı, bunu.
" Kaşları kara, gözleri ela."
Çıkıştan inişe girdiler. Şöfer yine aynı hatayı işledi. Minibüsü yoluna koydu. Vitesten çıkardı. Gümüşgöz bir adamdı. Bu gibi şeylen zengin olacağını sanıyordu.
Moğuldanmaya başlasan n’olacak? Bildiğini okuyor adam.
İnişin bucağında Fevzi Yılmaz’ın petrol ofisi göründü.
Son viraj... kime göre? Kazım Çiftçi’nin virajı dahil etmesen tamam. Kim ki bu virajı... virajdan saymaz!
O zaman eşşed-i billah son viraj geçildi.
HEY GİDİ ARDAHAN HEY!
Mütevazi anıt Ardahan’ın girişinde 50 yıldır: " Hoş Geldiniz" dedi.
Uçan rüzgarlara: sefalar getirdiniz demedi mi?
Rahim Öktem’in eniştesi asteğmenin anıtıdır.
Kıbrıs’lı asteğmenin cemse burada devrilmişti.
HEY GİDİ ARDAHAN HEY!
Uçuk kilise hele mi orada? Kendirlerin evlerle yan yana.
İbrahim Hanoğlu da ev yapmış buraya. Raşit Tırpancı’nın yeşil tek kat villası.
Boğahana küçük binaymış meğer: Görmeyeli ve çocukluğumuz halinden dev gibi kalmıştı aklımıza.
Yolumuza evler: İki paralel sayfa tek yaprak defter yaprağı gibi yazılmış.
Defter yaprağı bihakkın doğru Ardahan’a vasıl oluyor...
" Baharın hiç bir yol daha güzel olamazdı."
Minibüste konuştular.
Harfiyen bu minval üzereydi hepsi.
Seneler seneler hitamında dahi yolların gölgesi; Bölge Okul’un ağaçların dalına istiflenmişti.
Geçerken görmeye gözler; görenlerin hafızasında.
Ardahan’a gelen yol, Ardahan’ın içinden... Bir kartpostal, bir zarf!..
Arzu ve gönül dilençiliğiyle ver postaya gitsin!
HEY GİDİ ARDAHAN HEY!
yalçıner yılmaz
09-11-2010
gebze
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.