- 803 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yüreğimdeki Yangın Öpüşüsün
Asırlardır bardağıma dolan aşk meyi, boğazımdan akan sevda suyusun
Hercai bir ömrün belki de son demi, yüreğimdeki eşsiz yaşam nurusun
Coğrafyanı geçerek ruhuma ulaşır ırmaklar, kurumayan tek yolumsun
Sen benim en ölümsüz düşüm, seven yüreğimdeki tek yangın öpüşüsün
Kanadıkça sözlerim, sen verirsin mendilini aşk diye. Silersin ruhumun yaralarını. Karanlık sıvanır kana, kan akarsulara ve aşk gibi sarılırım ben kadın varlığına. Damağımdaki tat olursun, içimdeki yangına sokulursun, yandıkça ben, en ölümsüz sultanım olursun. Serilirsin ruhuma, sarılırsın boynuma, aşk olarak akarsın yaşam bardağıma. Her yudumda sen olurum, her yutkunuşta sana müptela köle olurum.
Tutunup bir sallantıya ansızın seninle, sensizliğe kapılmak istiyorum, akan bir suyun koynunda. Kurumuş dudaklarıma şarap sürmek ve yudumlamak arsız damlalarla. Nazlı sözlerim sarhoştur şimdi sana yar, dönüyor başım bir geminin güvertesinde, ellerini arıyorum hıçkırıyor gece, gözlerinse siyah bir peçe, dönüyor yüreğim, dönüyor ah, yokluğunun uzak türküleriyle, bir yudum daha alıp senden döneceğim uykulara sardığın kadın bedenine. Aşk, kırık bir dal, yalnızlık, özleminin damarlarından beslenen hicranlı bir sal.
Yoğun bir nefeslenmenin ardından kendini su zerreciklerine atardın, yüreğindeki küskün daralmaları yarına erteleyerek. Bir elin temasına kapılırdın sonra, dilin dans ederdi boşlukta. Islak dokunuşlarla kendinden geçerdin inleyerek, zamansız tırmanışlarıyla uzardı gecen, ben terli kâbusla aşkın düşlerine küfrederken. Doğrulurdun denizlerin üzerinde ve zevk verirdin dokunduğun özlemli tene. Boşalmış bir zemberek olur, sarılarak uykulara, dalardınız gündüz düşlerine.
Durdurulamaz bir sancının tahrip odasında beklerdik birbirimizi, parsellenmiş düşlerin öte yakasından bize gülümserken hüzün. Hayali kucaklaşmalarla hasreti kandırırdık, boşluğu saran kollarımızı kendi bedenimize dolarken. Cam kırıkları çoğalırdı içimizde, biz bilinmeyen kavuşmaların meçhul tarihleriyle günleri yakamıza dikerken. Seni bir başka ten dolaşırdı, bir başka yaşanmışlığın dalı ruhuna ağır ağır ağardı ve aşk yoksul bir giysice beni sıkardı.
Yorgun molalarla kabarmış bir deniz gülümserdi, doymamış bedeninin delişmen tonlarında. Kor olur kendini arardın sen, ben bir şiirin sancısına gecelerde söz ararken. Ruhunun asi tutunuşlarına iç çekerdim, yaşamın kurallarına diş bilerdim ve işte o an sen beni yakınında isterdin. Her yakınlaşmamızdan ayrılık mendilleri çıkarırdık, her yangının ardından gürültüyle birbirimize dökülen çağlayandık ve biz seninle olmayacak, yeşermeyecek bir aşkın en hazin dualarıydık.
Yıpranmış bir bakışın çerçevesinden baktım düne, kristal düşünüşlerin penceresini açarak dokundum sevdanın haylaz yeline. Öfkeli yeminler biriktirdim aşkın ceplerinde, savruk bir nidayla serptim seni getirmeyen, hayat denizlerini geçemeyen özlemin gemilerine. Daralan göğsümü suskulara gömdüm yokluğunda sevdiğim, yoldum somurtkan takvimleri, yırttım içime bakmayan takvimleri, sildim avuçlarımda biriken kavuşmanın naftalin kokulu simlerini.
Bir şehrin sınırsız karanlıklarına dalıyorum, içimdeki yalnızlık sokakları viran bir bekleyişin kapılarını çarpıyor yüzüme. Saatlerin aksak tökezlenişine sarıyorum içimdeki yangın vakitlerini, akıp giden bir ömrün penceresinden beni izlerken insanlar. Gecenin parklarında yıldız topluyor çocuklar, kendini ölümsüz sanan, kendini varlığın sahte zindanlarında avutan onca insan feryatlar içinde el sallıyor ardımdan, bir öfke sağanağına tutuluyorum ve avuçlarımdaki sevda çizgileriyle yine sana, sana yürüyorum.
Az gidip, uz gidip bir yorgun ışığa ulaşıyorum. Göğsüne tutunduğum anıların hüzünlü yüzünden denizi izliyorum. Her çığlıkta dalgalanan suların ve her iç çekişte harlanan bir yangının orta yerinde buluyorum sonra kendimi. Mevsimler üşüşüyor sevdalı başıma, gözyaşım bir çiçeğin gövdesini arıyor sarılmak için, kıyılarını arşınlayan topuklarım kendi varsıllığını inkâr ederek sonsuzluğa dolanıyor ve ben ruhumun kireçsiz odalarında bir türkünün nakaratını mırıldanarak seni, yalnız seni anıyorum.
Hikayesi: Bütün anlamların ıslak kanatlarına tutunarak anlam aramak anlamsızlıklara. Derin bir düşünüşün kaldırımlarına oturarak yanaklarımızda ısınan avuçlarımızı düşünüşlerimizle soğutmak ve bir ömrün iç çekişi olmak kendimizde. Durduk yere örselenen yüreğimizle kendimizle bir başına kalmak ve düşlerin tepesinden sevdanın küllerini serperek İ-NA-DI-NA bir yüreği algılamak…
Yüreğinde sevgi tomurcuklarını kutsal değerleriyle saklayabilen herkese…
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Safi hislerle yazılan bir yazı okudum.
Kemiksiz ve sinirsiz et gibi.
Her yazdığınız ayrı bir güzellik.
Sanat da var duygu da.
Uslup kadifeler kadar pürüzsüz ve yumuşak.
10 numara.
GÜNE GELİRSE HAKKIDIR.
Selam ve sevgiler.
Engin Tatlıtürk tarafından 11/7/2010 12:26:19 PM zamanında düzenlenmiştir.