Dilsiz Mektuplar 2...
Dilsiz Mektuplar 2
Hangi hüzünlü satırları yazacağımı bilmiyorum sana. Nasıl inandıracağım kendimi, yitip gittiğin gerçeğine. Keşke daha önce haberim olsaydı da hastalığın boyunca yanında olabilseydim. Keşke mahvettiğim hayatını, son demlerinde huzurlu ve rahat geçirmeni sağlayabilseydim. Ama keşkelerin bir anlamı yok artık bu saatte. Sen yitip gittiğinle kaldın, bense, benim seni bıraktığım gibi bir yalnızlıkla başbaşayım.
Adına ne koyarsan koy bu gidişin. İster ihanet, ister mecburiyet. Ama gitmek zorunda olduğumu bildiğini yazmışsın mektubunda. Kendime nasıl eziyet edeceğimi bilmiyorum şimdi. Nasıl yapsam da sana yakışan ölümü, bana da yakıştırsam. Sevdayı bilmeyenlerin kurbanı olduk ikimiz de, ve bir sonbahar akşamı ben sana haber vermeden gittiğimde, kalakalmıştık, ayrı şehirlerde, avuçlarımızda hiç bitmeyecek sevgimizle. Ben, o günden sonra alışmaya başlamıştım bu ayrılığa, hatta bir başkasıyla evlendim. Ama sen hep içine atardın ya, işte bu içine atmalar seni benden, seni bizden aldı. Şimdi benim avuçlarımda, bir hüzün mektubu ve bir tutam siyah saç kaldı.
Bu mektubu aldığım gün; senin vefatının üzerinden bir ay kadar bir zaman geçmişti. Mektubu veren arkadaşın gözyaşları içinde uzatırken o bembeyaz zarfı, ben anlamıştım bu dünyadan yitip gittiğini. Donakalmıştım oturduğum yerde. Ağlıyordum, ağlıyorduk arkadaşınla birlikte. Ben neden daha önce haber vermediniz diye haykırıyordum. O ise bana, senin istemediğini anlatıyordu. Seni öyle yatakta, saçların dökülmüş bir halde görmemi istememişsin. Keşke dedim yine, ah o seni benden alan keşkeler yok mu, dilime, beynime, yüreğime batıyorlar şimdi. Sana söyleyemediğim, senden esirgediğim kelimelerle kanatıyorum şimdi yüreğimi. Kanatsam da beyhude, yakıştıramıyorum sana bu ölümü, inandıramıyorum yüreğimi senin ölümüne…
Bana gönderdiğin bir tutam siyah saçını, gümüş bir kolyenin içine koyup boynuma astım. İster vefa duygusu de buna, istersen kendimi affettirme dürtüsü. Şimdi yoksun artık, bu kez sen koyup gittin beni ardında, hem de dönülmez bir yola gittin. Artık yaşamadığın fikrine alıştırmak için çabalayacağım yüreğimi. Bu mektubu mezar taşının yanına koyacağım. Biliyorum sen okumayı çok severdin. Bu dünyada kavuşmak nasip değilmiş, vuslata dair umutlarımı mahşere saklıyorum. Hani o herkesin bir derdinin olduğu yerde, hani o herkesin istediğini dileyeceği yerde, ben seni görmeyi dileyeceğim Rabbimden.
Sensiz akan gözyaşlarımı bu satırlarda bırakıyorum. Bundan sonra sana dualar ederek yaşayacağım ömrümün her deminde. Rabbim mekanını cennet eylesin. Rabbim yattığın yeri bir nur bahçesine çevirsin. Rabbim uğruna canını verdiğin bu hüzünlü sevdada, bana da can vermeyi nasip eylesin…
Yusuf MESCİOĞLU
YORUMLAR
Hayatta iken ya da yüz yüze iken ne oluyor da insanlara dilsiz oluyorlar.Vedaların ardından dillerin bağları çözülüyor bir bir.Bir mektuba bakıyorum bir de yazana.Sanki yazan değil de aynı şahıs , bir de yazılanlardan bile habersiz gibi geliyor bana.
Telafisiz gidişlerden uzak olma temennisiyle..........