- 3263 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
ORTAÇAĞ KARANLIK MIYDI?
ORTAÇAĞ KARANLIK MIYDI?
Ortaçağ, son yıllarda ülkemizin gündemini fazlaca işgal eden bir kavramdır. Aynı coğrafyada yaşayan, aynı soydan gelen, aynı dilden konuşan ve aynı dine iman eden insanların bir kısmı devamlı ısrarla ortaçağa geri dönmek istemediğini söyleyip duruyor. Zaman zaman ortaçağa dönmektense ölmeyi tercih edebileceklerini dahi beyan ediyorlar. Nedir bu ortaçağ? O devirde dünyanın her yeri aynı mıydı, her millet her topluluk aynı hayatı mı yaşıyordu, aynı şeyleri mi tekrarlıyordu?
Ortaçağ, Batı Roma’nın MS.476’ da yıkılışı ile İstanbul’un fethiyle Doğu Roma (Bizans)’nın 1453’te yıkılışı arasında geçen 1000 yıllık zaman dilimi. Ortaçağ, Feth-i mübinle tarihi bir devir olarak yıkılmış olsa da Ortaçağ zihniyeti 21. yy.da varlığını hâlâ sürdürüyor. Oluklar her devirde çift, birinden nur akarken diğerinden kir akmaya devam ediyor. Ortaçağı Hıristiyan Avrupalılar başlattı, Müslüman Türkler yıktı. Lakin toplumumuzun Müslüman kimlikli azınlık bir zümresini ortaçağ sendromundan hâlâ kurtaramadık.
Ortaçağ, Batı’da kan ve vahşetin, Doğu’da ise kâinata nur saçan bir medeniyetin yaşandığı 10 asırlık bir dönemdir. Kan emici vampir olarak efsanelerde yer alan Eflak Prensi Kazıklı Voyvoda Vilad, nam-ı diğer Drakulalar, Doğu İslam dünyasına yönelik başlatılan ve tüm İslam topraklarını talan eden kan ve vahşet seferleri olan haçlı seferleri, papazların kralları sollayan siyasi otoritelerinin ve dünyalık servetlerinin zeminini oluşturan endüljans uygulamaları ve engizisyon mahkemeleri, bilimsel faaliyetlerle kilisenin dogmalarını sarsan bilim adamlarına yapılan işkenceler ve idamlar, yıkanmanın ve temizliğin günah sayılması, kadınların şeytan olarak görülmesi ve aşağılanması, Amerika kıtasında yerli halka yapılan soykırımlar silsilesi ve bu sayfalara sığmayacak binlerce vahşet örnekleri ve uygulamaları Ortaçağ Avrupa’sının temel özellikleriydi. Yani Ortaçağ karanlığı dendiği zaman akla Batı ve Batı’nın Ortaçağ’daki bilimden, insanlıktan, medeniyetten ve asaletten kopuk profili gelmeli.
Ortaçağ Avrupa’sının karanlık, ilkellik ve vahşet içinde debelenmesinde de Doğu İslam dünyasının parlayan bir yıldız olmasında, kültür, medeniyet, bilimsel üstünlük ve icatlarla, insan merkezli idarenin ve merhametin zirve haline gelmesinde de en önemli faktör dindir. Ortaçağ Avrupa’sını karanlığa boyayan ve insanlığın başına musallat eden Hıristiyanlık, Ortaçağ Doğu İslam dünyasını da yıldızlaştıran, her türlü ilmi, kültürel, medeni ve ahlaki olgunluğun merkezi haline getiren ise İslamiyetti.
Medeni vahşilerin yetiştirdiği devşirme beyinli sosyologlar, her derdin çaresini Batı’da ve Batılılarda arayan sözde entelektüeller ve bir kısım aydın denen zümre ne derse desin toplum hayatında en önemli faktör din olgusudur.
Allah’ın Kur’an’daki ilk emri olan “oku” emrine bağlılıkla, islamın hoşgörü, merhamet ve ilim aşkı ile Semerkant, Buhara, Bağdat, Harran, Endülüs gibi pek çok ilim nerkezinde kurduğu yüzlerce medreselerde ilmin evrenselliği düsturuyla ve Allah rızası için Müslüman çocukların yanında hıristiyan ve yahudi çocuklar da bedava olarak okutulmuş, Özellikle Endülüs medreselerini bitiren Avrupalı öğrenciler gittikleri yerlerde Rönesans ve Reform hareketlerine öncülük etmişler, Batı’nın karanlık tablosunun değişmesinde önemli katkılar sağlamışlardır. Onlardan asırlar sonra Frankların ve İspanyolların Kurtuba ve Gırnata’da uyguladıkları vahşet ve yıkım sonucunda katledilen binlerce Müslümanın yanı sıra yüzlerce medrese, kütüphane, cami, hamam vs. mimari eserlerle beraber, astronomi, tıp, coğrafya, matematik, mühendislik vs. alanlarındaki tüm ilmi çalışmalar ve yüzbinlerce kitap da bu vahşetten en hunhar ve en barbar şekilde nasibini almıştır.
Bu güne baktığımızda; PKK terörünü başımıza musallat eden, 25 yıldır yardım ve destek sağlayan, Bağdat’ı, Afganistan’ı kana bulayan, Gazze’de akan kana göz yumarak Siyonist katilleri himaye edenler ve tüm dünya coğrafyasında huzursuzluk, kargaşa ve terör estirenler gene bu zalim Ortaçağ Avrupa’sının torunları ve aynı vahşi zihniyetin temsilcileridir.
Bir İspanyol Profesör, o günleri şöyle anlatır: “Eğer Müslüman ilim ve din adamlarının Ortaçağda vücuda getirdikleri eserleri yok etmeyip hakkıyla kıymetini bilebilseydik, ayı keşfetmeyi, Mars’a gitmeyi bırakın bu gün galaksiler arası seyahat ediyor olacaktık.”
Şimdi başörtüsü üzerinden samimiyetsiz sözlerle politika yaparak, örtülü kızlarımıza okuyabilecekleri yurt dışından adresler tavsiye eden ve başörtüsü özgürlüğü talebine binaen Türkiye’nin ekseninin kaydığını ve Ortaçağ karanlığına döndürüleceğini zanneden azınlık zümreye sormak lazım; Siz hangi Ortaçağ’dan bahsediyorsunuz, hangisine dönmek istemiyorsunuz?
Ortaçağa döndürülme sendromu yaşayanlar, islamla bilimi düşman gibi gösterenler bilsinler ki ben bizim Ortaçağımıza dönmeyi yürekten istiyorum. O devirde siyasetin de ilmin de medeniyetin de kültürün de insanlığın da merkezi bizdik. Dünyaya nizam veren de bizdik. Ayrıca Batının Ortaçağının tekrar gelmemesi için de var gücümle çalışacağım.
Gazi Hüseyin KILBAŞ
5 KASIM 2010
YORUMLAR
Kaleminiz daim olsun hocam.
Biz de konuya katkı olması dileği ile MÜSLÜMAN BİLİM ADAMLARI ve BAZI BULUŞLARI isimli, http://www.webhatti.com/icatlar-ve-buluslar/207182-musluman-bilim-adamlari-ve-bazi-buluslari.html linkinde de yaynlanan bir çalışmayı sunuyoruz; adı geçen araştırmanın yazarına teşekkürlerle...
01 – Akşemseddin: Pasteur ’dan 400 sene önce mikrobu bulmuştur
02 – Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan kitabı yazmıştır.
03 – Ebul-Vefa: Trigonometri’de tanjant,cotanjant,sekant,kosek ant ’ı bulan büyük alimdir
04 – Biruni: İlk defa dünyanın döndüğünü ispat etmiştir.
05 – Ebu Kamil Şü’ca: Avrupaya matematiği öğretmiştir.
06 – Ebu Ma’şer: Med-Cezir (Gel-Git) olayını ilk o bulmuştur.
07 – Battani: Dünyanın en büyük kaşifidir. Trigonometrinin kaşifidir
08 – Cabir Bin Hayyan: Atom bombası fikrinin babası ve kimya biliminin atası büyük alim
09 – Cezeri: 8 asır önce otomatik sistemin kurucusu ve bilgisayarın babasıdır
10 – Demiri: Avrupalılardan 400 sene önce zooloji ansiklopedisini yazmıştır.
11 – Farabi: Ses olayını ilk defa fiziki yönden açıklamıştır.Sesin fiziki izahını ilk defa o yapmıştır
12 – Gıyasüddin Cemşid: Matematikte ondalık kesir sistemini ilk o bulmuştur.
13 – İbn Cessar: Cüzzamın sebebini ve tedavisini 900 sene önce açıklamıştır
14 – İbn Hatip: Vebanın bulaşıcı bir hastalık olduğunu ilmi yoldan açıklamıştır
15 – İbn Firnas: Wright kardeşlerden bin sene önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştirdi.
16 – İbn Karaka: 900 sene önce harika bir torna tezgahı yapmıştır
17 – İbni türk: Cebirin temelini atan bilginlerdendir
18 – İdrisi: Yedi asır önce bugünkü ne çok benzeyen dünya haritası çizmiştir
19 – İbni Sina: Eserleri Avrupa üniversitesinde 600 sene ders kitabı olarak okutmuştur. Tıbbın babasıdır. AVRUPA ya göre adı AVICENNA’dır.
20 – Kadızade Rumi: yaşadığı asrın en büyük matematik ve astronomi bilginidir. Fizik kurallarını astronomiye uyarlamıştır
21 – Kambur Vesim: verem mikrobunu R.Koch’tan 150 sene önce keşfetmiştir
22 – İbnünnefis: avrupalılardan üç asır önce küçük kan dolaşımını keşfetmiştir
23 – Piri Reis: 400 sene önce bugünküne en yakın dünya haritasını çizmiştir.
24 – Ömer hayyam: Cebiri oluşturandır. İlk defa o bulmuştur
25 – İlk kağıt fabrikasını kuran alim İbni Fazıl
26 – İlk kağıt fabrikasını kuran alim İbni Fazıl
27 – Kızamık ve çiçek hastalığını keşfeden; alim Razi
28 – Mikrobu ilk tanımlayan alim Akşemseddin
29 – Cüzzamı bulan alim ... İbni Cessar
30 – Vebanın bulaşıcı olduğunu bulan alim İbni Hatip
31 – Verem mikrobunu bulan alim Kambur Vesîm
32 – Retina tabakasını bulan alim İbni • Rüşd
33 – İ lk göz ameliyatını yapan alim Ammar
34 – İ lk kanser ameliyatını yapan alim Ali bin Abbas
35 – Küçük kan dolaşımını bulan alim İbnünnefis
36 – İ lk Tabipler odası başkanı Ali bin Rıdvan
37 – Sıfırı ilk kullanan alim Harizmi
38 – Trigonometriyi ilk bulan alim Battani
39 – Tanjant, kotanjant ve kosekantı ilk kullanan alim Ebul Vefa
40 – Trigonometri kitabını yazan alim Nasiruddin Tusi Kaynakwh webhatti.com: Kaynakwh webhatti.com:
41 – İlk trigonometrik dönüşüm formülünü bulan alim İbni Yunus
42 – Binom formülünü ilk bulan alim Ömer Hayyam
43 – İlk difransiyel kitabını yazan alim. Sabit bin Kurra
44 –Ondalık kesiri ilk bulan alim Gıyaseddin Cemşid
45 –İlk usturlabı yapan alim Zerkali
46 –Dünyanın döndüğünü keşfeden ilk alim Biruni
47 –Dünyanın çevresini ilk ölçen alim Musa kardeşler
48 –Güneşin yüzündeki lekeleri ilk bulan alim Fergani
49 –Yıldızların yer ve açıklıklarını ölçen ve ilk cetveli geliştiren alim Cabir bin Eflah
50 –İlk otomatik kontrol sistemleri tasarlayan alim Ahmet bin Musa
51 –Sibernetiği ilk kuran alim. İsmail-El Gezeri
52 –İlk optik temellerini koyan alim İbni Heysem
53 –Sesin fiziki açıklamasını ilk yapan alim Farabi
54 –İlk torna tezgahını yapan alim İbni Karara
55 –Kanatlarla uçan ilk alim Hazerfen Ahmed Çelebi
56 –İlk uçağı yapan alim Ebu Firnas
57 –Yer çekimini ilk bulan alim Razi
58 –Sarkaçlı saati ilk yapan alim İbni Yunus
59 –Maddelerin özgül ağırlığını ilk hesaplayan alim Hazini
60 –Atomun parçalanabileceğim ilk bulan alim Cabir bin Hayyan
61 –Gök kuşağını ilk açıklayan alim Kutbettin Şirazi
62 –İlk kimya laboratuarını kuran alim. Cabir
63 –Fosforu ilk bulan alim Beşir
64 –Havan topunu ilk bulan alim Fatih Sultan Mehmed
65 –İlk kıta seyahatnamesini yazan alim İbni Battuta
66 –İlk dünya haritasını çizen alim Mürsiyeli İbrahim
67 –İlk ecza kitabını yazan alim İbni Baytar
Durdu Şahin tarafından 11/5/2010 9:10:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
HüseyinGazi
KIYMETLİ HOCAM, YAZIMA AÇIKLAYICI OLAN BU TEFERRUATLI LİSTE İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. SELAM VE SAYGILARIMLA
'' Ortaçağ, Batı’da kan ve vahşetin, Doğu’da ise kâinata nur saçan bir medeniyetin yaşandığı 10 asırlık bir dönemdir. Kan emici vampir olarak efsanelerde yer alan Eflak Prensi Kazıklı Voyvoda Vilad, nam-ı diğer Drakulalar, Doğu İslam dünyasına yönelik başlatılan ve tüm İslam topraklarını talan eden kan ve vahşet seferleri olan haçlı seferleri, papazların kralları sollayan siyasi otoritelerinin ve dünyalık servetlerinin zeminini oluşturan endüljans uygulamaları ve engizisyon mahkemeleri, bilimsel faaliyetlerle kilisenin dogmalarını sarsan bilim adamlarına yapılan işkenceler ve idamlar, yıkanmanın ve temizliğin günah sayılması, kadınların şeytan olarak görülmesi ve aşağılanması, Amerika kıtasında yerli halka yapılan soykırımlar silsilesi ve bu sayfalara sığmayacak binlerce vahşet örnekleri ve uygulamaları Ortaçağ Avrupa’sının temel özellikleriydi. Yani Ortaçağ karanlığı dendiği zaman akla Batı ve Batı’nın Ortaçağ’daki bilimden, insanlıktan, medeniyetten ve asaletten kopuk profili gelmeli.''
Değerli kardeşim, her zamanki gibi yine çok isabetli bir yazı kaleme almışsınız. Sizi tebrik ediyorum. Evet, bazen kendini ve geçmişini bilmez ne üdüğü belirsiz kişilerce geçmişimize ve tarihimize saldırılar olmuyor değil, ancak bu saldırıyı yapan kişiler bilmeliler ki yafta vurmaya çalı8ştıkları geçmiş tarihimizi bilmemek veya yanlış bilme kendi ayıpları ve cehaletlerinden kaynaklanıyor. Artık gfünümüzün iletişim çağı olduğunu düşünürsek bu iftira ve karalamaların ne denli safsata olduğunu aklı başında her insan rahatlıkla anlayabilir. Ben bu tür iftiraları atanlara kısaca ééOkumuş cahiléé diyor ve sözlerimi bağlıyorum. Yazmış olduğunuz kıymetli makalenizle bizi biraz daha aydınlattığınız için sizi tebrik ediyorum. Yazan kaleminiz hiç susmasın Dost...
Hüdai tarafından 11/5/2010 6:11:37 PM zamanında düzenlenmiştir.
HüseyinGazi
Sevgili Kardeşim yüreğine sağlık. Batının ortaçağı ile bizim o döneme tekabül eden çağımızı karıştırmamak lazım elbette. Bu ülkede her fırsatta islama dil uzatmayı görev bilen insanlar hep olagelmiştir ve bundan sonra da olacaktır. Önemli olan bizim kendimize bakmamızdır. Ben islamı bir buzdağına benzetiyorum. Görünen kısmı kılık-kıyafet, ibadet vs. Görünmeyen kısmı da, ki islamın özüdür, ahlaki değerlerdir. Son zamanlarda islamın özüne dair hususlarda ciddi bir erozyonla karşı karşıya olduğumuz kanaatindeyim. İnanılmaz bir ihtiras, acımasız bir mal-mülk mücadelesi, yalan-dolan, hile-hurda vs. Hâl böyle olunca, islam düşmanları daha bir pervasızlaşıyor. İslam adına görüş beyan eden pek çok kişi ülkenin kimyası göz göre göre bozulduğu hâlde sesini çıkarmıyor. Yoktan bir millet yaratılıyor. Her fırsatta, demokrasi insan hakları adına etnik farklılıklar öne çıkarılıyor. Bu coğrafyada en uzun yaşayan millet biziz. Sevr'in sevdalıları emellerinden vazgeçmiş değildir. Şimdi oyunu başka türlü oynuyorlar. Bir de analar ağlamasın diye bir slogan tutturdular. Kim ister anaların ağlamasını. Ancak, ülkemizin bölünmesini de, albayrağımızın solmasını da istemeyiz. Eğer bu uğurda bir bedel ödemek gerekirse de öderiz. Türklük, devlet yapımızda sosyal bir kimliktir. Geri kalan bütün etnik kimlikler birer alt kimliktir. Ne yazık ki, "Türkiyelilik" gibi ruhsuz ve içi boş bir kavramla yola çıkıp, Türkü ve Türklüğü bu coğrafyadan silme gayretleri aleni sürdürülüyor. Türküm diyene ırkçı-kafatasçı gözüyle bakılıyor. Türk toplumu birilerinin rahatça güdebileceği şuursuz bir sürü haline getirilmek isteniyor. Bu gidişle, korkarım, müslümanların Endülüs'te yaşadığı dramı yaşayacağız. Ya da, inşallah, titreyip kendimize döneceğiz. Velhasıl, "Müslüman Türk" ağır bir imtihandan geçiyor. Başarırırz inşallah.
Yüreğine sağlık Kardeşim. En derin sevgi ve saygılarımla.
İsabetli bir bakış açısı. Bu aşağılık kompleksini bu millet kime borçludur sorgulamaya gerek yok ama doğrusu odur ki, "yeter artık". Alem bir araya gelip güçlenmesin diye korku büyütüyorken, içimizdekiler de "elbette bir araya gelmemek (gelmemeleri) için elimizden geleni yaparız, sayın büyüğüm" diyorlar sanki Alem'e. Sol kolumuzda, sağ kolumuzda bize lazım. Kimse kimseden daha önemli değil, bütünün tamamlayıcılarıyız yalnızca. Bu gerçekten hareketle konuşmayı öğrenmeliyiz sadece. Bu bize yol katettirir ancak. Teşekkür ve saygımla...
asran tarafından 11/5/2010 1:48:31 PM zamanında düzenlenmiştir.