- 3743 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEVHİD VE ŞİRK
Tevhid, Allah’ı tek bir ilah olarak kabul edip, ona hiçbir şeyi ortak koşmamak ve onun dışındaki hiçbir varlığı kutsileştirmemektir. Zira tüm kâinatın yegâne sahibi olarak bildiğimiz Allah’ın ilahi kitaplarda üzerinde hassasiyetle durduğu en mühim konu budur. Bu sebeple Allah’a inanan bir insanın bu kavramı çok iyi algılayıp, hayatına titizlikle yansıtması gerekmektedir.
Şirk ise, Allah’ın tek bir ilah olarak kabullenilmesine rağmen hissiyatta ve fiiliyatta başka varlıkların tabulaştırılmasıdır. Her hangi bir nesne, kişi veya sistemi olduğundan daha fazla yücelterek, eleştirilemez ve yargılanamaz hale getirmek, şirkin en belirgin tezahürüdür.
Zira tarih boyunca insanlığın en çok yanılgıya düştüğü ve peygamberlerinde özellikle şirk yanlışını düzeltme amacıyla gönderildiği kanaatindeyiz. Çünkü insanlık genelde bu şirk denen olgunun içeriğini ve boyutunu tam olarak kavrayamamıştır. Oysaki bu mevzu, üzerinde kafa yorulması gereken en hassas konulardan biridir. Şimdi de günümüz insanının bu konuda ki yanılgılarını giderme adına, yapılan yanlışları maddeler halinde irdelemeye çalışalım;
a- Müslümanların ibadet mekânları olan camilerdeki Allah(cc) ve Muhammed(as) yazılı tabelaların aynı hizada ve aynı büyüklükte olması kesinlikle doğru bir uygulama değildir. Her ne kadar şekli bir tasarımın gereksinimi olarak düşünülmüş olsa bile, şunu unutmamalıyız ki; önemsenmeyen detaylar her zaman büyük yanılgılara sebep teşkil etmektedir.
b- Türbe ya da anıtlaştırılmış mezarlardan umut, medet veya şefaat bekleyerek duada bulunmak, günümüz insanının en büyük yanılgılarından biridir. Zira yaşadığı dönem içinde ne kadar mükemmel bir zat olursa olsun, ölümünden sonra hiçbir insandan direkt olarak yardım talebinde bulunulmamalıdır. Buna peygamberler ve ülke kurtaran kahramanlarda dâhildir. Nitekim mezar ziyaretleri, sadece ve sadece herkesin eninde sonunda karşılaşacağı ölüm vakıasından ibret almak için yapılır. Bu düşüncenin dışında, adı ve şanı ne olursa olsun mezar ziyaretinde bulunmak asla doğru değildir.
c- Hassasiyetine binaen ve konunun içeriği nedeniyle değinilmesi gereken diğer bir yanılgı da, her hangi bir insan ya da sistemin eleştirilemez hale getirilmesidir ki günümüz Türkiye’sinde bu yanlış halen sürdürülmektedir. Bunun en belirgin kanıtı ise askeri ve siyasi başarıları ile tarihe adını yazdırmış olan Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün kişiliği ve düşüncelerinin tenkit edilemez bir kalıba sokulmasıdır. Şahsım adına ben Atatürk’ün çoğu faaliyetlerini başarılı buluyor olmama rağmen açıkça belirtmeliyim ki; doğru kabul etmediğim düşünceleri de elbette vardır. Mesela Milliyetçilik ilkesi bana hiç doğru gelmiyor ve ne şekilde olursa olsun, ben bu kavramı kabul etmiyorum. Ayrıca gerçekte onun farkında bile olmadığı halde, onun için yapılan Anıtkabir programları ve mozolesine olan saygı duruşlarını kesinlikle büyük bir yanılgı olarak addediyorum. Bu nedenle de Cumhurbaşkanı, Başbakan, Siyasi liderler, Askeri erkân ve bütün vatandaşları yani kısaca tüm toplumu, yapılan bu yanlış nedeniyle halisane bir niyetle uyararak, hepsinin bu şirke en kısa zamanda son vermeleri gerektiğini belirtiyorum.
d- İsa(as)’ı, Allah’ın oğlu olarak kabul eden Hıristiyanların bu düşüncesi tamamıyla büyük bir yanılgının eseridir. Böyle bir inancın akla da, mantığa da aykırı olduğunu belirterek bu düşüncenin kesinlikle kafadan silinmesi gerektiği kanaatindeyim.
e- Kendilerini Allahın sevdiği tek toplum olarak sıfatlandırma yanlışı da Yahudilerin süregelen hatalarından biridir. Nitekim Allah’ın tüm insanlığı eşit değerde ve eşit özelliklerde yarattığını bildiğimize göre, hiç kimsenin veya hiçbir toplumun kendini böylesine farklı bir millet olarak nitelendirmesi asla doğru değildir.
Özetle belirtmeliyim ki, Allah’ın kesinlikle affetmeyeceği en büyük günahlardan biri şirktir. Bu sebeple tüm insanlığın en kısa zamanda şirk bataklığından kurtularak, tertemiz bir inançla sadece Allah’a sığınmasını temenni ediyorum.
Mehmet Akif UÇAR
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.