- 1074 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YARIM KALMIŞ İKİ YAŞAMIN KISA DESTANI
..----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Bu hikayenin gece başlaması belki bir çok yönü ile bireyi gündüze hazırlayacaktır.
İşte bu gece yarısı başlayan hikayenin gündüzü süslemesi gibi .
Soğuk dayanılmaz oldu artık deriz gecenin karartılarında gezdiğimiz sokaklarda. Tam tersi üşüyen yüreğimin gezdiği soğuk donuk geceler yüreğimdeki yangına yenik düşüyor. Öylesi bir yangın hani kalbinde yavaş yavaş ısınan duyguların damarlarından bütün vücuduna sızıp vücuttaki bütün hücreleri ısıtması gibi. Aynı bir binanın kaloriferi gibi kazan dairesinde yanan odunun kömürün suyu ısıtıp bütün peteklerde dolaşarak odaları ısıtması gibi.
Yüreğim yanıyordu bu yangın vücudumu ısıtan yangındı parçalayan değil. Ayrılığın hediyesi de değildi beklide yıllarca sürecek bir mutluluğun yangını. Adımlarımın soğuk sokakta hızlandığının farkına varmam uzun sürmedi telefondaki titrek ses kalorifer kazanına kömür atan kapıcı gibi duygularımı tetikliyordu, artan kalp atışlarımın sesini karanlık sokağın sessiz sakinleri duymasın diye yalvarıyordum Tanrıya. Gecenin karanlık yüzünün yüreğimdeki ateşi söndüreceği korkusuna kapılmamak mümkün değildi. Karanlık sokağın karanlık yüzleri çağırırcasına manav Rüstem’in kapalı kepenklerinin önündeki boş tahta kasa yığınları arasında elinde şarap şişeleri iki gencin yüzlerine bakmaktan korktuğum halde kaş altından dikildiğim iki genç yüz bana binlerce düşünce yükleyiveriyordu.
Yüreğimin derinliklerinde hissettiğim sızı beni birkaç sokak ilerdeki kafenin sıcak sobasının önünde bekleyen heyecanlı sevgili değildi.
Öyle bir ateş ekleniyor ki yüreğimde yanan aşk ateşine evet işte bu ateş parçalıyor bütün bedenimi. Yüzlerine baktığımda pırıl pırıl bir gelecek ile donanmış gencecik yürekler topluma vatana faydalı birer pırıltıydı beni o karanlık sokaktan alıp götüren. Üniversite sıralarında o iki genç kucaklıyordu geleceği, yaşam dolu bir hikayenin bütün güzelliklerini hak ediyorlardı gözlerinde gördüğüm gizli pırıltıda. Kim bilir hangi yıkılmış ailenin kırıntıları yada hangi sokak düzeneğindeki arkadaş çarkları onları o yaşam dolu hikayenin kenarına iti vermişti. Gencecik bedenleri ile
Yalnızca o güzel yaşam hikayesini onlar mı kaybediyordu, yoksa bütün toplum mu onları kaybettiği için güzel bir yaşamdan uzaklaşıyordu. Hepimiz kaybediyoruz topluma hizmet edecek iki yüreği kaybettiğimiz için.
Yavaşlayan adımlarımı fark etmiş olmalılar karanlık sokakta kararmakta olan iki pırıl pırıl yüz soğuktan ellerine yapışan şarap şişesini bıraktıkları meyve kasasının üzerinden kavrayarak bana dönüyorlar oturdukları diğer kasayı sürükleyerek ciğerlerine çektikleri kalın sigaranın dumanından arta kalını dumanı üflerken adımlarım hızlanıyor. Yüreğimin bir yanında yanan ateşin yüreğimi parçalaması, diğer yanında yanan ateşin ise yüreğimi ısıtması beni buruk bir heyecanla sevgilinin beklediği kafenin bulunduğu sokağa kadar sürüklemişti.
Karanlık sokağı karanlık yüzüyle baş başa bırakıp kafenin kapısını yavaşça aralıyorum ama o karanlık sokakta heba olan iki güzel yaşam hayatımın her anında bir soru işreti bırakacaktı.
Gözlerime dikilip dudaklarıma kondurduğu öpücükle yüreğimi ısıtan o ateş in kucağındaydım. Bana sarılıp, beni karanlıktan koruyan parkemi çıkartıp daha önce ayırdığı sobanın en sıcak köşesine oturduk. Masamıza gelen garsondan Orta Avrupa nezaketi ile ıhlamur istemesi. Orta Avrupa ülkelerinde buluşma noktası olarak kullanılan ıhlamur ağaçlarının maneviyatını bilmemden olmalı
yüreğim deki o tarifi imkansız duyguların güzelliğini kat be katladı. Dışarıda yaşanan karanlık, sessizlik o an onunla bitmişti. Bütün duygular gözlerin içinde tasarlanıp dudaklardan çıkan kelimelerin yoğunluğu ile karanlık sokağın sessizliğini çok gerilerde bırakmıştı. Bazen sessizlik ile bölünen sohbet, yerini göğsüme dayadığı kulağına sevgimi fısıldayan kalbimin atışlarına bırakıyordu.
Bitmesini istemediğimiz bir gecenin o büyülü saatleri geride kalırken tarih kokan o köşe başındaki kafe bir sevda destanının ilk sayfalarını yazmıştı. Mutlulukların ekildiği sevda dolu yüreğimizde gece karanlığında başlayan bu sevda destanının yıllar sonra güneşle öpüşen bir sonbahar güneşinin ışıkları altında ölümün sıcak acısıyla noktalanması yaşadığımız güzel günlerin acıya gebe kaçınılmaz sonu olduğunu kabullenmek kadar acı ne olabilir diki.
Keşke bu destanın yazarını bulup ölümün yüreğimi parçalayan ateşini söndürmesini isteme mümkün olsaydı. Elinde şarap şişesi sarılan kalın sigaranın dumanını yüreğime üfüren o iki genç yüreği hak ettikleri güzel yaşama yazdırmaya ikna edebilseydim.
Yarım kalmış iki yaşam
Aşkın ve parçalanmış ailelerden kopan karanlığa gebe bırakılan genç yüreklerin kısa destanı
Müslüm Taş
04-11-2010
GAZİANTEP
YORUMLAR
keşke elimizde bir sihirli değnek olsa,gençliği yaşlılığı olgunluğu ve cahilliği hepsini toz pembeye boyayabilsek.hayaller düşler ve hayat pembe olsa........
bir kaç açıdan bakmak gerek bu yazıya....ve iyi yorumlamak gerek...
duyarlı ve iyi niyetli yüreğini kutluyorum...kalemin hiç susmasın şiir yürekli şair.....hiç susmasın .....
///bu not eleştiri değil////her ne kadar eleştiri sayfasına yazılsada........