- 742 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yeni sinema akşamı/ Ardahan öyküleri 137 (kitap)
" ÖLMEMİŞ MİYDİ?"
" - Ezo Gelin?"
" - Fatma Girik?"
İt pişik kovuklara kaçışmış.
Donma hissi: " Ben istifa ediyorum. Ardahan’la başa çıkamadım. İç memleketlere çekiliyorum." dedi.
Umrumuzda mı? Kaloriferli Yeni Sinemadayız.
Parkaları sırtımızdan açmışız. Yanımdaki maroken koltuğa koymuşuz.
Seyirci: Kendi alemlerinde ılınan insanlar. Ev de ki gemgertliği vücuttan atmak için mazağını çıkarıyorlar. Gece sabaha... ev de soba yanmayacak ona karşılık stok yapan: Stokçular.
Sıcak açları! Şarjcılar sizi!
Ambarlık: Atkı, papak, yün çorap, yün fanila gibi... yeni moda kanofer sıcağı biriktirenler.
Eski üşümelere mukabil kemikleri revize edenler. Bebekliğine kadar psikanaliz yoluyla gidip telafi edenler. Gözü doymaz: Açlar; soğuktan muzdarip sıcak AÇLARI.
Yeni Sinema; nasılsa Rahim Öktem’in kömürü yanıyor.
Eyyamda da eyyam! Fırsant işte!
Yakup Emi el feneriyle sigara içenleri teftiş ediyor. İso Dayı gene gişedeydi. Gişe gene öz yeri: Girişte cam göbeği renkli ağaç doğramadan kulübeydi. Zamana karşın hayal edenlerin zihninde gül gibi kokusu ılgıt yaşıyor. Son hayalci öldüğünde o da ölecekmiş hayal bilimciler öyle mütalaa veriyorlar!
" Kaloriferin ısısını çaldığımızı göremez. Görse bile ispat edemez."
Sesi puç olmamış bedeni hayretmez bir fani:
" - Alın alın sıcağı cebize koyun, koynuza doldurun... Bu gece ey yerden örgendim ayamı (havayı). Kürüyüp paklayacakmış."
Aval aval bakan arkadaşımıza:
- Anlamadın mı?
- Yan gelir getirir; yan gider götürür demek istedi. dedik!
Herkes: ha, hııım ımm! dedi.
" Ölmemiş miydi?"
" Kim?"
"Fatma Girik?"
" Ezo Gelin?"
Arka sıra da Yado Abigil oturuyor.
" Bunlar tamı tamına onuncu defa filme geliyormuş."
Ezo Gelin birincisinde öldü! Ola ki ikincisinde berke ölmesin.
Belki bişey olura?
Ne bilem?
Jaqoues Derrida yapısökümüyle.
O demiş: Diyalektik karşıtlıkları tersyüz etmek istiyorum.
Ne bilem: Biz eşya zıttıyla kaimdir biliriz. Diyalektik: "Her şey karşıtıyla var olur" der.
İndide bu kişi çıkmış. "Gece- gündüz, yaşam- ölüm, gerçek-hayal, siyah- beyaz, önce- sonra ikili kavram sistemini ters-düz edecem." diyer.
" Ola, olaaa!"
Ezo Gelin’i on sefer seyrettilerde de ölümüne engel olamadılarda da.
Ne bilem?
NE BİLEYİM?
Gençlerin onuncu ve son gelişleriydi.
Ezo Gelin filmi yarın vizyondan iniyordu; gösterimden kalkıyordu.
Kars’a gerisin geri Erzurum ve Samsun’a oradan İstanbul’a.
Bizim Ardahan’ın bağlı olduğu güzergah bu idi. Film dağıtım şebekesi.
Son şanstı. Bu gece: Ezo Gelin mırt olmamalıydı ya da bir şeyler olmalıydı.
" Something is gonna happen"
NE BİLEYİM: Yado Abi, Sado ve ötekileri irade gösteriyorlar Ezo Gelin için.
Nietzsche demer mi: İrade; dilemek, istemektir. İnsanlık değerleri üzerinden erdemli okumalardır. Erdemli ve adil olsun koy ne olursa olsun.
Ezo Gelin’in ölmemesini istemek ki irade eylemektir. Hem de fakir bir kadındır. Gurbete düşmüştür. Memleket sevgisiyle yanıp durmaktadır. Adil kısmısa tamam olmer mi?
" Naci Efendi de demiş."
- Ya ne Naci’si. Herifin ismini diyemiyen Sefo Dayı. İsmi: Nietzsche .
- Ne çırpıniyersin oğlum. Neyse ne. Ne bilem?
- Nietzsche bildiğin adamlardan değil. Fanti manti oynamamıştır.
- Basra da mı bilmez?
- Lort adamdır!
- Pis yedili oynamış mıdır?
- Halo Sefo! Bunlar briç oynar. Satranç oynar.
- Kız tavlası da oynamazlar mı?
- Yok, yahu yok! MİL’e oynatdıracan neredeyse ha dişin geçse ya...
NE BİLEYİM?
Son akşam yemeği gibi Leonardo Vinci’nin tablosunda da ümit.
Ümiti felek kıl yazmıştıda da...
Kaç yazar, Yadogilin ağlamağı çıbıl çıbıl gözyaşları. Yakub Emi sigara içenleri pusarken ağlayışları yakaladı. İşin içeriğini anladığında. İnsanoğlunun soyluluğu karşısında yaşlı adam gözyaşıyla katıldı yola revan koydu.
Yol uzun yoldur. Aşık Veysel’in dediği üzre "uzun-ince bir yoldayım gidiyorum gündüz-gece..."
Ezo Gelin’in son akşam filmi oynuyor.
Filmin sahibi Arzu filim mal sahibi olduğu’çin malını geri teslim edilmek’çin İstanbul’a bekliyor.
Ardahan’da da gençler kırıldı gitti. Ağlamalar, üzülmeler, hayıf etmeler. Hayata, aşka kahretmeler. Arzu filim malını geri istiyor.
Yakup Emi’de filimden ayrılırken yüreği burktu. Profesyoneldi. Nice filimleri sadece iş nesnesi gibi gördü. Yılmaz Güney’in " Hudutların Kanunu", "Endişe", "Arkadaş" filimlerinde dahi metanetini yitirmedi. Ferdi’nin, Orhan Gencebay’ın, Batsın bu dünya filminde kılı kıpranmadı.
Ezo Gelin de; o gençlerin onuncu seferdir seyretmeleri onu hırpaladı. Can evinden vurdu onu!
Aslında üzülmeğe ne hacet!
Derrida: İkili kavram diyalektiklerini tersyüz etmemiş miydi? Bunda mutabık mıyız?
Hayal ve gerçek: karşıtlıkta birlik oluşturur.
Filmimizin oluşunu Fatma Girik ve Ezo Gelin; Gerçek ve hayal bağlamında vücuda getiriyordu.
Ağlaşan gençler: Ağlamayın!
Ezo Gelin öldüyse hayal olan filimde. Sizse Şişli’de yaşayan gerçek: Fatma Girik’e gidin, görün içizi paklayın baba!
" - Dememiz odur ki: ’Çözümsüz hiç bir şey yoktur!’ Arnold Tonybee."
Nietzsche: "Bengi dönüşümle aynı vaka bir daha tekrar eder; spiral evrensel dönüşümle." demiş.
İsteyenlere bir daha gelecek olan " Ezo Gelin’e bilet alsın."
- Akşama üç kişilik bilet ver. Önden olsun, hemi balkon olsun!
-Tay lolooooooo! Kaç bin sene sonrayaaa! Looo !!!
yalçıner ylmaz
15-11-2010 çanakkale
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.