- 678 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şeytanla ve Dinsizlikle Mücadele
Yüce Allah’ın varlığının binlerce apaçık kanıtı olmasına rağmen bazı insanlar, Allah’ın tüm insanlara buyruğu olan din ahlakını yaşamaktan kaçınırlar. Kuşkusuz, bu çok cahilce bir davranıştır. Çünkü insanın yaşamı boyunca aradığı gerçek huzur, mutluluk ve güveni bulabilmesinin yolu, yaratılışına göre yaşamasıdır. İnsan din ahlakına uygun yaratılıştadır ve dini yaşamayan bir kimse gerçek mutluluğu yaşayamaz. Gün içinde yaşanan kısa mutluluklar geçicidir; bu zaten gerçek mutluluk değildir. İnsanların çoğu yalnızca mutluluk taklidi yaparlar.
Din ahlakı insana sabırlı, şefkatli, merhametli, hoşgörülü, vicdanlı, kısacası güzel karakter özellikleri kazandırır ve güzel bir yaşamı beraberinde getirir. Bireylerinin din ahlakına uygun yaşadığı bir toplumda ise, huzur ve güven toplumun geneline yayılır.
Bu açık gerçeği görmezden gelen kişiler, din ahlakının yaşanmaması için büyük bir mücadele içindedirler. Çünkü çoğunlukla kişisel çıkarları, din ahlakına ters olan kötülükler üzerine kuruludur. Yürüttükleri mücadele gereği birbirini hiç tanımayan, daha önce hiç karşılaşmamış olan kişiler bile aynı amaçla bir araya gelebilir, birlikte hareket edebilirler. Dine karşı olan kişilere sorular sorulduğunda benzer cevaplar verirler, farklı ortamlarda benzer sözleri söyler, benzer konuşmaları yaparlar. Bu kimseler aynı merkezden organize edilmiyor gibi görünseler de, gerçekte onları yönlendiren ve idare eden bir varlık vardır. O; şeytandır.
Şeytanın verdiği çeşitli telkinlerle bu kişiler inkâr eder, din ahlakına karşı mücadele verirler. Bu görüşlerin savunucuları yeryüzünün hemen her köşesinde aynı çarpık mantıkla aynı tepkileri verir, aynı çabayı gösterirler.
"... Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar..." (Enam Suresi, 121)
Dinsizlik propagandası yapan ve din ahlakına karşı mücadele eden inkârcılar, organize olmasalar da şeytanın davetine uyarak ortak hareket ederler. Şeytanın, ülkesi, dili, ırkı farklı olan insanlara din ahlakının karşısında olmaları için verdiği telkinler aynıdır. Tümü, şeytanın yönlendirmesi sonucu aynı şekilde davranırlar. Gerektiğinde, şeytanın yönlendirmesiyle nasıl davranacaklarını, nasıl konuşacaklarını, hangi yolu izleyeceklerini bilirler.
Allah’ın iman edenlere bildirdiği en önemli yükümlülüklerden biri, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmaktır. Bu nedenle samimi müminlerin, yeryüzünde kötülüğü yaygınlaştırma çabası içinde olanlara karşı ciddi bir fikir mücadelesi içinde olmaları gerekir. Bu önemli sorumluluğu yerine getirirken asıl tehlikenin, telkinleriyle dinsizliği yaygınlaştıran şeytan olduğunun bilincinde olmaları gerekir. Allah Kur’an’da, şeytanın insanlara farklı yönlerden yaklaşıp, onları şaşırtacağına dikkat çeker.
"Dedi ki: “Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.”" (Araf Suresi, 16-17)
Şeytanın telkinleri, taktikleri ve hileleri farklılıklar gösterebilir, ama özünde mantık değişmez. Bu tehlikeyi etkisiz hale getirmek için din ahlakının yaygınlaşması gereklidir. Bunun için de, Allah’ın varlığının ve birliğinin apaçık kanıtları sürekli anlatılmalı, insanları din ahlakından uzaklaştıran sapkın felsefe ve görüşlerin çarpıklıkları göz önüne serilmeli, din ahlakının getireceği güzellikler hatırlatılmalıdır. Gerçekleştirilecek fikir mücadelesi, şeytanın insanlar üzerindeki etkisini kaldıracak ve onların Allah’a yakınlaşmalarına vesile olacak önemli bir yoldur. Allah, yolunda mücadele edecek samimi kullarına başarı ve zaferi müjdeler. Üstün gelecek olan şeytanın değil, Allah’ın fırkasıdır.
"Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır." (Saffat Suresi, 172-173)