- 760 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
anneanneme
Takvimler soğuk bir ocağın sekizinci gününde donup kalıyordu. Telefonun diğer ucunda abisi vardı. “Anneannem çok ağırlaştı, işten çıkınca evde oyalanma, direk buraya gel.” Diyordu yutkunurcasına bir sesle. Eve gelmişti, babası oturma odasında uzanıyordu. “Anneannem ağırlaşmış, hemen çıksak iyi olur” dediği anda telefonu çaldı. Abi...siydi. “Anneannem, anneannem, anneannemi kaybettik!” .
Aslında bir yıldır kendini alıştırmaya çalıştığı bir haberdi bu gelen telefon, yine de inanamadı duyduklarına. Üzerine kaynar sular dökülmüş gibiydi ama buz tutmuştu her yanı. Demek buraya kadardı. Çok sevdiği anneannesi ölmüştü. İçeride hazırlanan babasına titrek ve ağlamaklı bir tavırla söyledi anneannesini kaybettiklerini. Babası da en az O’nun kadar yıkılmıştı öğrenince kayınvalidesinin ve teyzesinin öldüğü haberini ama soğukkanlılığını da koruyordu.
Bir dolmuşa atlayıp dayısının oturduğu mahalleye gittiler. Eve yaklaşınca içini tarifsiz acılar kapladı. Evin önü kalabalıktı. Hemen hemen herkesle kucaklaştı, ağlaştı, başsağlığı dileklerini kabul etti. Sanki yıllardır görmediği anneannesine kavuşacakmışçasına hasretle çıktı merdivenleri. Kapının önündeki manzara korkunçtu. Komşuların terliklerini görünce daha da bir arttı içinin acılığı. İçeri girdi, tam karşısındaydı anneannesi. Yerde cansız bedeninin üzerine beyaz bir örtü seriliydi. Yaklaştı, diz çöktü başucuna ve ömrünce hiç kimseye ve hiçbir şeye ağlamadığı kadar ağladı hıçkıra hıçkıra, annesine sımsıkıya sarılarak. “kurtuldu, kurtuldu oğlum, üzülme” dedi annesi, gözyaşlarını oğlunun gözyaşlarına karıştırarak. Ama ne yapsa dayanamıyordu. Biliyordu çünkü anneannesinin neler çektiğini, ölümünden bir yıl önce nasıl bir hastalığa kapıldığını biliyordu. Ama her şeyden de önemlisi O’nu çok seviyordu. Anneanne-torun gibi değil, bir arkadaş, bir dost gibiydi onlar. Çünkü yirmi sekiz yıllık ömrüne çok şeyler katmıştı anneannesi. Her zaman yanındaydı. Bazen öğüt verir, bazen de dinlerdi. Aklına ne gelirse çekinmeden anlatır, bilmediklerini sorar, öğrenirdi. Ailenin neşe kaynağıydı O. O’nun yanında mutsuz olmak imkânsızdı. Gülmese de mutlaka bir yolunu bulur, çevresindekileri güldürürdü.
İşte bütün bunların biraz da birikmişliği vardı üzerinde. Tutamıyordu kendini. Belki de beraber yaşadıkları anların verdiği mutluluğun acıya dönüşme şekliydi bu. Belki de yaşadıklarını bir daha asla yaşayamayacak olmanın garantisiydi.
Çünkü O benim anneannem, Maksit’imdi ..
canım anneanneme .. / kadir günaydın
YORUMLAR
kadirgunaydin
evet değildi, adını dahi koyamadığım küçük bir şeydi.