- 1291 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MACİDE TANIR / TİYATRONUN CADISI
Altınoluk’ tayım. Saat 10 suları. Denize girmeye hazırlanıyorum.
Suya inen merdivenin başına geldiğimde, başında kırmızı bonesi,
sırt üstü yüzen birisi dikkatimi çekti.
Hiç acelesi yoktu. Kendinden emin, dingin kulaçlar atıyordu.
Çok dikkatle bakmama rağmen yüzünü görmem mümkün olmadı, bir süre sonra da gözden kaybettim,
Sudan çıkışını göremedim. Merak etmiştim. Her şeyden önce kimdi ve nereye kaybolmuştu?
Bir gün sonra otelin girişindeki koltukta gazetemi okurken, yukarıdan bir ses
’ gelebilirmiyim ’ dedi. İrkildim. Bu sesi tanıyorum. O sesin sahibi burada...İnanılası değil...
Büyük bir merakla ayağa kalkıp beklemeye başladım.
Ve o an...
Üstünde yeşil, çiçek desenli elbisesi, boynunda beyaz fuları,
kolunda kırmızı çantası,,kakülleri alnına dökülmüş sarı saçları ile,
Macide Tanır...Tiyatronun cadısı...karşımdaydı...
İlk hissettiğim şey saygı idi. Sonra bu duygum korkuya dönüştü...
“ Günaydın “ desem, bana karşılık verirmiydi? Yoksa sadece gülümsesem mi bilemedim..
Bütün cesaretimi toplayıp “ günaydın efendim “diyebildim…
Canı gönülden bir cevap aldım. “ günaydın “ diyordu...Sıcacıktı sesi..
O an neler söyledim hatırlamıyorum ama, kalbim dışarıya çıkacak gibiydi...
Ona dokundum...Sevgimi aktarabilmemin tek yolu bu benim için çünkü...
Onunda hissettiğini biliyorum...ve o an yaşadığım mutluluk anlatılası değil..
Bir dev, Bir çınar ve ben ona dokundum..
Sesim titreyerek, çok alışık olduğuna inandığım o soruyu sormadan da edemedim...
“ Resminizi çekmeme izin verirmisiniz “?
Büyük bir içtenlik ve o muhteşem ses tonu ile tabii dedi...
Merdivenlerden indi. Elini omzuma koydu. Nasıl bayılmadım hiç bilemiyorum...
Sonra yanıma oturdu ve konuşmaya başladık..
Alabilene her kelimesi ders niteliğinde olan bu konuşmamızın tam ortasında
“ kitabımı okudun mu “ diye sordu...
İyi okumakla övünen be, bir anda kıpkırmızı oldum. Utanarak “ hayır” dedim.
Hemen ilave ettim. “Özür diliyorum bugün alıp okuyacağım”.
Gülümsedi. Bir sonrasında her gün oturduğu çay bahçesine buluşmak üzere sözleştik ayrıldık...
O gece kitabını aldım..TİYATRONUN CADISI...büyük bir merakla okumaya başladım...
Bir devirdi yaşanan ve yazılan..
Sabahın ilk ışıklarını görünce yerimden fırladım...
Hemen denize koştum. Daha sonra kahvaltı. Nihayet saat 11 oldu...
Çay bahçesine gittiğimde beni bekliyordu...Kitabını aldığımı söyledim.Sevindi..
Benim için imzaladı... Macide Tanır’ ı dinlemek olağan üstü güzeldi..
Anlatan sanatçı Macide Tanır’ dı...
Bense onun içindeki çocuk Macide Tanır’ ı duydum, gördüm..o da bunu hissetti...
Bir ara elimi avuçlarının içine aldı.Yanağına bastırdı. Sevgi doluydu...
İşte o an yüreğime dokundu...
AĞLIYORDU…
Dev Macide değil, içinde yaşattığı kız çocuğu ağlıyordu...
AĞLIYORDUM...
Hiç bilmediğim, hep özlemini çektiğim anne dokunmasını yaşıyordum...
Saatler çok çabuk ilerledi ve o benim yatağa düşme zamanım geldi diyerek izin istedi.
Bir gün sonra aynı saatte buluştuk..Hayatını anlattı... Şiirler okudu...
Rüyada gibiydim...Uyanıp yok olmasından korktuğum bir rüya...Ama yanımdaydı.
ve o muhteşem yorumu ile “haydi abbas vakit tamam, akşam diyordun,işte oldu akşam “ diyordu.
Sonra, bir gün önce imzaladığı kitabını istedi ve ikinci bir not düştü..
“ Ne biçim şey bu yahu... Sanki bin yıldır tanıyorum seni...”
Ne biçim bir şey olduğunu ben de bilmiyorum Macide Tanır..
Ama bin yıldır beraber olduğumuzu biliyorum...Belki de daha önceki hayatlarımızda beraberdik.
Seni tanıdığım için tanrıma teşekkür ediyorum.
Kendi deyimi ile ükela Macide Tanır..insan Macide Tanır...
Benim için ise kırmızı başlıklı küçük kız çocuğu..
İyi ki varsınız...Ve üçünüzü de çok, ama çok seviyorum.
22 TEMMUZ 2010 ALTINOLUK
Nursen Ateş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.