Sensizliğe mektup
sana dair ne varsa kilitleniyor içimde
bir vapur geçsin istiyorum gülüşüne yansıyan
sözler uzun bir yolculuktan dönmeli artık
yorgun ve bitik de olsa
Seni görmeyeli ne kadar oldu ? Artık saymıyorum...Oysa her sabah uyandığımda yıl, ay ve gün hesabı yapardım. Demek ki, sayamayacağım kadar uzun zaman oldu. Yokluğunun her geçen gün artışı dokunmuyor bana. Öyle alıştım ki sensizliğe. Tüm hücrelerimde biriken sensizlikle yaşamaya başladım. Yürüdüğüm yollarda, geçen arabalarda, çalışma masamda , hatta geceyi gizleyen perdelerde bile sensizliğin var.Avuçlarım sensiz ellerini tutmaktan bıkmıyor.Bir deliyim ben, bir meczup...
Çoğu kez sensizliğinle konuşurken yakalıyorum kendimi . O an etrafıma bakınıyorum , biri gördü mü diye. Beni deli sansınlar istemiyorum. Sensizliğin en büyük sırrım. ve bu sırla yaşamak alışkanlığım oldu.
Evde, sokakta, işte, dost sohbetlerinde yine sensizliğinle birlikteyim...Mesela biri bir şey anlatıyor, ben sensizliğinden sıyrılmadan dinleyebiliyorum onu. Önceleri ağır geliyordu bu bana...bir yük taşıyormuşum gibi omuzlarım çöküktü. Fakat şimdi, kaslarım öyle gelişti ki, dimdik yükleniyorum sensizliğini.
Beni sensizliğinde en çok avutan şey şiirler. Çoğu kez saçma sapan dizeler geliyor aklıma, aldırmıyorum . Varsın saçma olsun, diyorum. Benden çıkan her sözcük, her cümle başlangıçta saçma gibi de olsa, zamanla kendi dilini ve anlamını yaratıyor. Bir bakıyorsun sensizliğin ete kemiğe bürünmüş. O zaman nasıl seviniyorum bir bilsen. Sanki yanımdasın , sanki dokunabilirim sana o zaman.
Sözcüklerimin sensizliğinle hayat bulması muhteşem bir olay. Adeta yüksek bir buluş. Kendimi bir bilim adamı gibi hissediyorum sensizlikle dolu her dize yazışımda. Fakat kimseye söylemiyorum buluşumu. İnsanlar saçmaladığımı düşünüyorlar bu yüzden. Oysa bilseler. Dizelerimdeki gerçekliği görebilseler, ağızları açık kalırdı.
Bir de okuduğum kitaplarda rastlıyorum sensizliğine. İnanır mısın, bazı kitaplar sensizliği saklayabilmiş yıllar geçse de. Satır aralarında okuyabiliyorum , bir mucize gibi. Özellikle eski ve yıllanmış kitaplarda mümkün olabiliyor bu. Ne yazık ki bu kitapların yazarları genellikle ölmüş oluyorlar, ya da çok çok yaşlandıkları için insanlarla iletişim kuracak durumda değiller. Bizzat kendileriyle görüşmek isteklerim bu sebeble imkansız olduğu için işin sırrını hala çözemedim. Ancak, elimden düşürmüyorum onları. Her gece sensizliğinin satır aralarında turlayıp duruyorum.
Umuyorum ki, bir mucize olur , bu satırlarımı okursun....Kim bilir?
Sensizliğin dönmese de sen oluşuna
yine de bir vapur düdüğü bekliyorum sensizliğini ünleyen
...
f.a.
YORUMLAR
Müget arkadaş,
Yazın 31 Ekim tarihliymiş. Nerdeyse 1 yıl geçmiş üzerinden. Tekrar okudum ve inan ki daha önceki okumalarımdan çok daha fazla beğendim. Kız sen Klasikleşiyorsun, haberin var mı ? Vallahi test edelim.gelecek yıl ve ondan sonraki yıl da beğenim daha da artarak devam edecekse ki -bence edecek- seni Klasik ilan edecem. Şaka bi tarafa,tekrardan çok beğendim. Ne güzelmiş, ne içten, ne kadar samimi ve sıcacıkmış. Kaslarının gelişmesi ve dimdik yüklenen o'suzluk.... Bunlar çok yiğitçe-ki sana çok yakışan ve insani-ki aslında o kadar da kolay olmayanı başarmış görünmek veya sanmak. (Son ifade karışık tabiki-ama sen zekisin anlarsın-şayet anlamak gerekirse-)
müget
teşekkür ederim değerli arkadaşım.
Sanırım fotoğraftaki şahıs Humprey Bogart. Ve sanırım mektup ona yazılmamış. (Üçüncü kez 'sanırım' kullanmayacağım.) Mektup çok etkileyici. Biraz da kapalı ve bolca sembol, gizem, felsefi tadlar da içeriyor. Ama bu mektubu okuması istenen, hem de bi hayli istenen kişi kendini bu mektupta bulabiliyor mu acaba? Ona ilişkin kodlar var mıdır ve kripto anahtarı içermekte midir? Hatta somut bir insanda anlam bulan bir "sensizlik" midir burdaki, yoksa cismani olmayan mıdır aslında?
Yazarın da, bu satırların yazarının da kafasının mebzul bi miktar karışık olduğunu düşünüyorum.
Yine de yaşasın duygu... Ondan varsa biz hala varız demektir.
Yazarın kesinlikle eşsiz olduğuna inandığım yüreğine, duygularına, kalemine sağlık...
Sevgiler, saygılar.
müget
yazıya böylesine duyarlı yaklaşımınız iki şey düşündürdü bende...ya biraz abartıcısınız -zira öyle çok iyi bir yazı değil bu- ya da yüreğinizin bir tarafı satır aralarında gizli...kim bilir.
çok teşekkür ederim..
Hiç unutmam nişanlı kaldığım her günü saymaya karar vermiştim. Sadece 78 gün sayabildim. Çünkü kısa sürede geçer sandığım bu dönem yedi yıl sürmüştü. Bir zaman sonra hayatın akışına koyveriyor kendini insan. Zaten her ortama ayak uydurabilen cinsten yaratılmasaydık, nasıl dayanırdık ömür denen oyuna...
Aşklarda da böyle durum. Hep bir şeyler ümit ederek bir şeylere katlanmanın adı aşktır. Tabi aşk diye bir şeyin var olduğunu farz edersek...
"Umuyorum ki, bir mucize olur , bu satırlarımı okursun....Kim bilir? " İnşallah her şey herkesin umduğu gibi olur, hayırlısıyla elbet.
Duygulu ve içten bir mektup. Kutluyorum.
Sevgiler.