Alo Orda Mısın (11)
Murat’ın eli mutfak işlerine çok yatkındı. Hemen makarna suyu koyup Nazan’a yardım etmeye başladı. Birlikte keyifle aldıklarını yerleştirdiler. O anda Nazan’ın gözü kapının önündeki bavula ilişti.
Şen bir kahkaha atarak, “aşkım evden mi kaçtın?” diye sordu. Murat’ da aynı şekilde kahkahayla, “evet aşkım evden kaçtım, keşke sen de bavulunu alıp bana kaçsan” diye cevap verdi. Bunun üzerine Nazan, "aşkım sen iste yarın kaçıp sana gelirim” diye cevap verdi..
Murat aradığı ortamı yakaladığını düşünerek, “tamam o halde yarın bavulunu benim bavulumun yanında görmek istiyorum” deyince Nazan o anda Murat’ın yüzündeki ciddiyeti fark etti. Şaşırmış bir halde, “o kadar ciddi bir ifaden var ki neredeyse gerçek zannedeceğim” dedi.
Murat Nazan’ı kollarında sımsıkı sarıp gözlerinin içine bakarak, “çok ciddiyim yarın bavulunu bu evde görmek istiyorum, anlaştık mı?” diye sordu. Nazan olanlardan hiçbir şey anlamamıştı. Şaşkındı ama Murat’a, “hayır” demek istemiyordu.
“Tamam aşkım yarın bavulumla geleceğim” diye karşılık verdi.
Murat’ın kollarında çok mutluydu. “Acaba şaka mı yapıyor yoksa ciddi mi” diye düşünürken soru sorup o anın büyüsünü bozmak istemiyordu.
Murat o anda Nazan’ın kafasının içinden geçenleri biliyordu ve sevgiyle saçını okşayarak, “soru sorma düşünme de. Sadece kendine bir bavul hazırla ve yarın bavulun burada olsun” dediğinde Nazan, “peki” demekle yetindi.
Murat Nazan’ın çok karışık ruh halinde olduğunu anladı, “sen şimdi otur ben de aşkıma peynirli makarna ikram edeceğim” dedi. Nazan mutluluktan uçmak üzereydi. “Olmaz salatayı da ben yapacağım” diyerek güzel bie salata yaptı. salatayı yaptı. Murat’da makarnaları servis yaparak içecekleri doldurdu. Nazan’ın karşısına oturarak masada yerini aldı.
Basit bir yemek gibi görünse de bu onların bu evde birlikte hazırlayıp yiyecekleri ilk yemekti. İkisi de çok mutluydu. Murat, “bekle sakın başlama” diyerek koşarak evden çıktı.
Alışveriş merkezinde Nazan’ın en sevdiği çiçekleri almış arabaya saklamıştı. Çiçeklerle birlikte geri döndüğünde Nazan’ın merakla kendisini beklediğini gördü. Nazan çiçekleri görünce çok sevindi. Öperek teşekkür etti ve çiçeklerini bir gün öncesinden aldıkları vazoya koyup yemek masasının üzerine koydu.
Zevkle hazırladıkları peynirli makarna ve salatayı yemeye başladılar. İkisi de çok güzel olmuştu. Hem yorulmuş hem de çok acıkmışlardı. İkişer tabak yediler. Tabakları bittiğinde Nazan, “ben de aşkıma tatlı yaptım” diyerek dolaptan profiterolleri getirdi. Keyifle tatlılarını da yediler.
Murat, “aşkım yarın perdeleri de kendi zevkimize göre değiştirelim ne dersin?” diye sordu.
Nazan bu evin kendi evleri olmasını ne kadar istediğini düşündüğünde gözlerinden yaşlar süzüldü.
Murat onu ağlarken görünce çok üzüldü. Aşkının gözyaşlarını silerek onu öpücüklere boğdu.
Nazan gözyaşları içinde, “seni çok seviyorum” dedi.
Murat Nazan’ın bu haline çok şaşırdı. Ağlamasına anlam veremedi. Hayretle, “mutluysan neden ağlıyorsun?” diye sorunca Nazan hıçkırıklara boğularak, “bizim böyle bir evimiz hiç olmayacak, daha evlenmemize yıllar var” diye karşılık verdi.
Murat onu öpüp koklayarak bağrına bastı. Daha fazla üzmeye hakkı olmadığını düşünerek gerçeği söylemeye karar verdi. “Aslında bu bir sürprizdi, iki gün sonra zaten öğrenecektin ama şimdi öğrenmiş olacaksın. Aslında bu ev ikimizin evi. Sınavdan sonra burada yaşayacağız. Ya evlenmemize izin verirler ya da artık bizi göremezler” dedi. .
Nazan, “bavulunu getir derken ciddi miydin yani?” diye sorunca Murat, “elbette ciddiydim ama bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Sen de öyle birden sorunca ben de öyle söyledim. Şimdi söyle bana, benimle yaşamaya hazır mısın?” diye sordu.
Nazan sevdiği erkeğin birlikte olma teklifini geri çevirmedi. Hayatta en çok istediği şey Murat’la birlikte yaşamaktı. “Seninle bir ömür boyu yaşamaya hazırım” dedi. Murat bu cevabı duyduğunda Nazan’a öyle bir sarıldı ki Nazan iliklerine kadar kendini Murat’a ait hissetti.
“Eve gider gitmez bavulumu hazırlarım yarın sabah da getiririz” derken birden, “neden sınavı bekledin?” diye sorunca Murat, “benimle yaşayacağını söyleseydim aklın karışacaktı kendini derslerine veremeyecektin. Ben bu sınavı kazanmanı çok istiyorum. Üniversiteyi okumanı da çok istiyorum. Sınavı atlatmayı bu yüzden istedim” dedi.
Nazan aşkının kendisini ne kadar çok düşündüğünü görünce bir kez daha onu sevmekte ne kadar haklı olduğunu düşündü. Kararının doğru mu yanlış mı olduğunu düşünecek halde değildi. Tek bildiği Murat’ı çok sevdiği ve onunla olmak istediğiydi.
Murat artık gitme vakti olduğunu söyledi ve birlikte evden ayrıldılar. Yolda Murat, “yarın perde işini hallederiz ve başka almak istediğin şeyler varsa onları da hallederiz. Daha sonra da evimiz emrimize amade” dedi.
Nazan, “ya ailelerimiz ne olacak, öğrendiklerinde neler olabileceğini düşündün mü?” diye sordu. Murat, “ne olacaksa olsun, benim karım olacaksın. Sen benim olduktan sonra dünya bir araya gelse seni benden kimse alamaz” dedi.
Nazan Murat’ın ses tonundaki kararlılığı duyunca bu işin geri dönüşü olmadığını anladı. İçini kocaman bir mutluluk kapladı aynı anda hüzünlendi. “Evde geçireceğim son iki günüm” diye düşündü. Annesinin babasının ne kadar telaşlanacakları gözünün önüne geldi. Onların öğrendiklerinde ne kadar üzüleceklerini biliyordu.
“Bebeğimiz olsaydı bunların hiçbiri olmayacaktı” dedi birden. Murat, “evimiz hazır, senden sevdiğim kadından bir bebeğimizin olmasını en çok ben isterim. Okul hayatın çıkmaza girer diye düşündüğüm için…”
Sokağın başına gelmişlerdi. Hava kararmıştı. Murat Nazan’ı öperek, “aşkım eşyalarını gider gitmez hazırla yarın da evden biraz erken çık. Evdekilere elinde bavulla yakalanma” dedi.
Nazan, “tamam aşkım” diyerek arabadan indi.
Nazan eve geldiğinde içi içine sığmıyordu. Babası Nazan’ı görünce yerinden kalkarak kızına sarılıp öperken, “aman da benim prensesim akşamlara kadar sınavlara hazırlanırmış” dediği zaman Nazan ne diyeceği bilemedi.
Onların, “bu saate kadar nerde kaldın” diye kızacaklarını düşünürken hiç de düşündüğü gibi olmadı. Belli ki kızlarının Ayça’yla birlikte sınava çalıştığını düşündükleri için tepki göstermiyorlardı.
Annesi, “yorgun görünüyorsun yemek yiyelim odana çık dinlen” deyince Nazan, “üstümü değiştirip geliyorum” diyerek odasına çıktı.
Başka zaman eve on dakika geç gelince kıyameti koparan anne babası nasıl oluyordu da hiç ses çıkarmıyorlardı. Bunları düşünerek bir taraftan da üstünü değiştiriyor odasındaki eşyalarına göz gezdiriyordu.
“Allah’ım bunların hangi birini bavula sığdıracağım hepsi lazım bunların” diye düşündü. Gündüz olanlar onu çok sarsmıştı, artık hiçbir şey düşünemez olmuştu. Üstünü değiştirdi ellerini yıkayıp masaya geldi.
Annesi her zamanki gibi yine çok güzel yemekler hazırlamıştı. “Ben yemek yapmayı da bilmem” diye geçirdi aklından. Hem okul hem evlilik nasıl yürüyecekti. Kara kara düşünürken annesinin sesiyle irkildi, “neyin var hasta mısın çok dalgınsın” diyordu. “Hasta değilim anne iyiyim sadece biraz yorgunum” dedi
Babası, “artık ne çalıştıysan onunla gir sınava. Son gün çalışmana gerek yok biraz beynin dinlensin. Hatta Murat’la birlikte biraz vakit geçir. Son zamanlarda çok çalıştın bunu hak ettin deyince Nazan ağlamamak için kendini zor tuttu. Onlara yalan söylemişti, “öğrendiklerinde ya beni hiç affetmezlerse…” diye düşündü.
“Yarın okuldan sonra Murat’la zaman geçiririm. Gecikirsem merak etmeyin, akşam Murat bırakır” diyerek yalanını en aza indirmeye çalıştı. Böylece daha az yalan söylemiş olacak vicdanını rahatlatacaktı.
Babası, “tamam ama telefonun sürekli açık olsun” diyerek birlikte zaman geçirmelerini onayladı.
Nazan yemeğini yedikten sonra izin isteyerek odasına geçti. Başı çok ağrıyordu. Sevinmekle üzülmek arasında gelgitler yaşıyordu. Dolabının kapaklarını açtı çekmecelerini açtı. Kıyafetlerine baktı en önemlilerini doldurmaya başladı. Bavul dolmuştu ama alması gereken daha çok eşyası vardı.
Sessizce gidip annesinin odasından bir bavul alarak geldi. Bu bavul daha büyüktü içine daha çok eşya sığdırabilirdi. Kalanları da bavula koyduğunda artık dolu dolu iki bavulu olmuştu. Şimdi tek derdi sabah kimseler görmeden onları dışarı çıkarmaktı.
Tam o sırada çalan telefon imdadına yetişti. Arayan Murat’dı. “Aşkım seni çok özledim” diyordu. Nazan ise eşyalardan bunalmış halde, “iki bavul yaptım ama sabah nasıl kimse görmeden kapıya çıkaracağım hiç bilmiyorum” diye mızıkladı.
Murat, “telaş yapma ben geç vakit gelir bavulları alırım, sabaha rahat çıkarsın evden deyince Nazan’ın da aklı yattı. Şimdi kendini daha rahat hissediyordu. Yatağına uzandı saatlerce konuştular.
O ara Nazan’ın gözü saate ilişti Heyecanla, “Murat gece yarısı olmuş, bizimkiler çoktan yatmışlardır gelebilirsin” deyince Murat evden hemen çıkacağını, geldiğinde telefonu çaldırdığında bavulları kapının dışına koymasını istedi.
Bir süre sonra gelen telefonla Nazan panik içinde bavulları kapının dışına çıkardı. Sabah da kimselere görünmeden erkenden evden çıkarak Murat’la buluştu. “Bizimkiler görecek diye çok korktum” dedi.
Murat, “düşünme şimdi bunu bavulları eve götürelim yerleştirelim, alışverişi öğleden sonra yaparız” dedi ve eve doğru yol aldılar.
Nazan yaptığı çılgınlığa inanamıyordu. Ailesini düşündüğü an hemen hüzünleniyor düşünmemeye çalışıyordu.
Giderken ekmek aldılar bir süre sonra da evlerine geldiler. Nazan kapıyı açtı Murat’da bavulları taşıdı.
Nazan, “ne yani ben şimdi kaçtım mı?” diye sesli düşündü. Murat gülerek, “hayır sen kaçmadın. Bugün bavulların kaçtı, sen yarın kaçacaksın. Hadi şimdi kaçan bavullarımızı yerleştirelim” diyerek Nazan’ın elinden tutarak yatak odasına götürdü.
Nazan hep başkasının evi olarak gezdiği evin sahibi olmuştu. Eşyalara dokunmaya korkuyordu. Murat onun ürkek halini görünce, “rahat ol burası senin evin bütün eşyalar da sana ait” diyerek onun eve ısınmasını sağlamaya çalıştı. Beraberce bavulları yerleştirdiler.
Eşyaları yerleştirince Murat, “ev şimdi seninle eşyalarınla çok daha güzel oldu. Ev sen oldu” dedi.
Nazan etrafa göz gezdirdi, “evet ben buraya aitim” dediğinde Murat Nazan’a sıkı sıkı sarılarak öperek, “sen de bana aitsin, bu günden sonra karım olacaksın. Ama bugün misafirsin. Hadi mutfağa gidelim kahvaltı hazırlayalım. Daha sonra da alışverişe çıkarız” diyerek birlikte mutfağa gittiler.
Güzel bir kahvaltı masası hazırladılar. Artık evin her tarafına hayat gelmişti. Neşe içinde birlikte kahvaltılarını yaptılar. Yemekten sonra Nazan, “bulaşıkları makinaya atmayayım elimde yıkayayım” dediğinde Murat, “hayır yıkama makinaya atarız. Evde yaşanmışlığın izleri olsun istiyorum” diye cevap verdi.
İşleri bitmişti alışverişe çıkıp kalan eksikleri almaları gerekiyordu ama ikisi de evden dışarı çıkmak istemiyordu. Murat, “hadi tembel kız çıkalım artık, bugünden sonra uzunca bir süre evden çıkalım desen de hiçbir yere çıkmam, haberin olsun” diyerek onu evden çıkardı.
Nazan, “yazlık evde perdeye gerek var mı?” diye sorunca Murat, “yazlık da olsa orası bizim evimiz ve uzunca bir süre orada yaşayabiliriz. Eksiğimiz kalmamalı” diye cevapladı. Perdeleri alırken çok eğlendiler. Çok cici perdeler aldılar. O an akıllarına gelen birkaç eksiği de aldıktan sonra işleri bitmişti.
Murat, “eve gidip perdeleri takalım akşam da biryerlere gidip eğleniriz. Gece de seni eve bırakırım” diye öneride bulundu. Nazan, uzun zamandır dışarıda eğlenmediğini çok güzel bir fikir olduğunu söyledi.
Tekrar eve doğru yola çıktılar. Aldıklarını arabadan indirirken yine birsürü şey aldıklarını fark ettiler. Eve merdiven bile almışlardı. Nazan, “ben olsam merdiveni akıl edemezdim” dediğinde Murat’ı gülerek, ”aşkım merdiven olmasa perdeleri takamayız” diyerek asılı duran perdeleri indirdi ve yerine yenilerini taktı.
Ev çok sevimli olmuştu. Koltuklar minderlerle birlikte şimdi daha güzel görünüyordu. Murat çocuklar gibi şendi. Evin ilk halinden eser kalmadığını söylediğinde Nazan ilk halini görmediği için, “evime laf söyleme evim çok güzel” diyerek savunmaya geçti. Nazan’ı ilgilendiren tek şey Murat’la aynı evde yaşayacak olmasıydı.
Nazan’la Murat akşama doğru dışarı çıktılar. Çok güzel bir akşam geçirdiler. Geç saatlere kadar eğlendiler. Birlikte olunca zaman nasıl da hızla akıp gidiyordu.
Nazan artık gitmesi gerektiğini evde bu gece son gecesi olduğunu söyledi hüzünle. Murat onu anladığını söyleyerek Nazan’ı eve bıraktı.
“Sabah seni alırım ve artık evimize gideriz. Evden ona göre çık” diyerek Nazan’ı hazırlamaya çalıştı. Öpüştüler ve Nazan arabadan indi.
YORUMLAR
onlar erdi muradına da kim çıkacak bakalım kerevetine)) bence hayra alamet değil...
Esma KAHRAMAN
Karisikti evet duygu yönünden.
Bir yerde sevdiginle gideceksin bir yerde yasadigin ailenden kopacaksin.
Hayat böyle iste
Yüregine saglik güzeldi.
Sevgilerimle
Esma KAHRAMAN
Şanslı kızmış bizim Nazan. Bir telefon şakası sonrası bir insanın şansı bu kadar yaver gider. :)))
Efenim yani Sayın Yazarım böylesi güzel örneklerle bir kitap çıkartmalıyız derim. Evden kaçan kızcağızların sayısında büyük bir patlama yaşayalım hep birlikte. Tamamen iyi niyetli sosyolojik bir araştırma hedefliyorum bu deneyimle...
Sevgimle Esma hanım...