- 691 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Namaz Bıkkınlık mı Veriyor?
Namazın bıkkınlık verdiğini söyleyen insan, bu sözü, şeytanın etkisindeki nefsi adına söyler. Her insanın nefsi şeytandan aynı telkini alır.
Madem nefsim var gücüyle kötülüğü emrediyor ve şeytanın sözcülüğünü yapıyor; o halde ıslah etmeye önce nefsimden başlarım. Kendini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez çünkü.
Nefsime ilk uyarı: Ey nefsim, ömrün sonsuz mudur? Yarına kadar yaşayacağına dair senedin var mıdır? Sana bıkkınlık veren, sonsuza dek yaşayacağın düşüncesidir. Ömrünü boşa harcadığını anlasaydın, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmayı amaçlar, ciddi bir çaba içinde olur, ibadetlerinde gerçek sonsuz mutluluğuna sebep olacak coşkuyu yaşardın.
Nefsime ikinci uyarı: Ey nefsim! Her gün yemek yer, su içer, havayı solursun; bunlar sana bıkkınlık vermiyor mu? Günlük ihtiyaçların olduğu için bıkkınlık bir yana, bunlardan lezzet alıyorsun. O halde kalbimin gıdası, ruhumun hayat suyu olan namazın da sana bıkkınlık vermemesi gerekir.
Nefsime üçüncü uyarı: Ey sabırsız nefsim! “Ya Sabur” de, sabrı omzuna al. Allah’ın kalbine rapt ettiği sabır gücünü yanlış yerlerde dağıtmazsan, o her güçlüğe ve her musibete yeterlidir. Sen o güçle kararlılık göster.
Nefsime dördüncü uyarı: Ey nefsim! Şu kulluk görevinin bir karşılığı olmayacak mıdır ki, sana bıkkınlık veriyor? Oysa biri sana karşılığında yüz liravereceğini vaad etse ya da seni korkutsa, yüz gün deliler gibi çalışırsın. Vaadinden dönme olasılığı olan o kişiye inanırken, sana sonsuz cenneti, kurtuluşu, mutluluğu vaad eden Allah’ın vaadinin “doğru bir vaad” olduğuna kesin bilgiyle inanmıyor musun? “Bir ucundan”, bıkkınlıkla yaptığın ibadetinle, O’nun ödülünü hafife almanın dehşetli bir azabı hak edeceğini düşünmüyor musun? Dünyada en ağır işlerde gevşeklik göstermeden hizmet ettiğin halde; cehennem gibi bir sonsuz hapsin korkusu, sana gayret vermiyor mu?
Nefsime beşinci uyarı: Ey taparcasına dünyaya yönelen nefsim! Acaba namazdaki gevşekliğin ve kusurun, dünya uğraşlarının çok oluşundan, geçim derdinin meşgalesiyle zaman bulamadığından mıdır? Sen yalnızca dünya için mi yaratıldın ki, bütün zamanını ona harcıyorsun? Senin asıl görevin dünya hayatında hayvan gibi çabalamak değil; bir insan gibi, gerçek ve sonsuz yaşamın için çalışmaktır. Sen en önemli görevini bırakıp, binlerce yıl yaşayacakmış gibi, gereksiz işlerle ömrünü geçiriyorsun.
Eğer dersen ki; “Beni namazdan, ibadetten ve kulluktan alıkoyan, gevşekliğe sürükleyen gereksiz şeyler değil, geçim derdi gibi zorunlu işlerdir.”
Ey nefsim, o zaman ben de sana şöyle derim: “Yüz lira gündelikle çalışıyor olsan; biri gelse ve sana dese ki; “Gel on dakika şurayı kaz, yüzbin lira değerinde bir hazine bulacaksın.” Sen ona: “Hayır, gelmem; çünkü on lira gündeliğimden kesilir ve alacağım para azalır” desen. Bu ne kadar akılsızca bir bahane olur, değil mi? Tıpkı bunun gibi; eğer namazı bırakırsan, bütün çalışmanın meyvesi dünyevi, önemsiz ve bereketsiz olur.
Allah’a olan yakınlığımın ve teslimiyetimin kanıtıdır namaz ve Rabb’ime yakınlaşmak için önemli bir yoldur. Ancak dünyadayken Rabb’ime yakınlaşmaya yol aramaz ve O’na secde etmekten kaçınırsam, ‘o gün’ istesem de secdeye kapanmaya gücüm yetmeyecektir:
Ayağın üstünden (örtünün) açılacağı ve onların secdeye çağrılacakları gün, artık güç yetiremezler. Gözleri ’korkudan ve dehşetten düşük’, kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi. (Kalem Suresi, 42-43)
O halde, o günün azabından esirgesin Allah. Şeytanın vesveselerinden, nefsimin bencil tutkularından uzak kılıp, huzuruna yöneltsin.
"Rabbim, beni namazı(mda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur." (İbrahim Suresi, 40)
Yazıda Bediüzzaman’ın tefekkürlerinden yararlanılmıştır. Allah ondan razı olsun.
Fuat Türker, Haber Hilal
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.