- 714 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sabahın ilk gözyaşları....
SABAHIN İLK GÖZYAŞLARI
Bir sabah uyandım ve düşündüm ki; Sonsuz bir neşe ve enerji doluyum.
Şaşırmıştım niyeydi? Neden di? Bilmiyordum? Her zaman neşeliydim ama bugün bir başka, bambaşka ruh halim vardı.
Hazırlandım ve eşimle çocuklarımla kapıda vedalaştım. Kapıdan merdivenleri inmeye başladığım da dudaklarım da bir türkü vardı;
--Aşağıdan bir yel esti
--Yine kırdı dallarımı........
Mırıldanarak sokağa çıktım ve her zamanki gibi komşularım, bakkalımızla, tüpçümüzle selamlaşıp evimizin bulunduğu sokaktan caddeye çıktım.
Sabahın ilk ışıklarının pırıltılı harelerinde yine yaşamın keskin ve acimasız hızlı çarklarının çalıştığını görüyordum.
Koşturmacalar başlamış, hengame her zaman ki saatlerde hız kazanıyordu.
Caddenin kaldırımında yürürken tanıdığım bir kaç kişiyle selamlaştım. Yürürken düşünüyordum bu gün ne kadarda güzel bir gündü.
Çok neşeliydim sanki kabıma sığamıyordum.
Gözümün algıladığı her şey çok güzeldi ve ben bu durumu birazda garipsemiştim ama tadınıda çıkarmalıydım.
Caddeden bulunduğum şehrin çevre yoluna kadar geldim. Karşıya geçmem gerekiyordu. Trafik ışıklarının yanmasını bekleyenlerin arasına katıldım.
Elinde yatırması için makbuzlar olan yaşlı amca, sırtındaki kolinin altında nefes nefese bekleyen elli yaşlarındaki adam, minik ilkokul talebeleri, kravatları boğazların da adeta yular gibi duran liseli gençler, minicik eteğini araçların rüzgarından korumaya çalışan otuzlu yaşlardaki uzun boylu kadın, el ele tutuşmuş adeta tek bedenmiş gibi birbirilerine sarılmış sevgililer ve tekerlekli valizini taşıyan yirmili yaştaki piercinli sakallı üniversiteli tahmin ettiğim genç gibi bende ışıkların yanmasını bekliyordum.
Ve ışıkların yanmasıyla karşıya geçmek için hareketlenildi. Kalabalığın en arkasında olmamdan dolayı en son ben hareketlenirken küçük bir fren sesi ile gayri ihtiyari sağ tarafıma baktım. Fren sesi ve arkasından cırrrrrrt diyen el freninin sesini duydum.
Mercedes arabayı kullanan 50-55 yaşında ki geniş omuzlu düzgün giyimli kır saçları düzgün taranmış adamla bi anda yüz yüze geldim.
Adamın yanında oturan 35-40 yaşında ki uzun saçları olan hafif sarışın kadını da farkettim.
Çok güzel ve bakımlıydı.
Ama farkettiğim anda adamın koca okkalı tokadı kadının yüzüne inmeye başladığın da dondum kaldım. Kadın hiç karşı gelemiyordu ve adam bir sağ bir sol şeklinde durmadan ve acımasızca vuruyordu.
Kavşakta ki görevli polis dahil orada bulunanlar ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar hiç bir şey de yapamıyorduk. Kırk elli saniye de kaç tokat atılırsa, bu insana benzeyen adam kılıklı adam hepsini atmıştı.
Ama son tokadı yüzünün tam ortasına burnuna gelecek şekilde adeta kan çıkması için vurmuştu.
Bir kaç tokattan sonra kadının gözlerinden akan yaşlar güneş ışıklarının yansıması ile adeta yanıyordu. Yanarak akan bir pınara dönüşmüştü.
Manzara karşısında gözlerim bir anda karardı. Bütün neşem şevkim pozitif ruh halim kaybolmuştu. O kadar kalabalığın gözü önünde bu olayın cereyan etmesi beni çok derinden etkilemiş yüzüm asılmıştı.
Olanlara lanet okudum kahroldum.
Düşünemiyordum bile.
Sanki tokatları ben yemiş ben rezil olmuştum yada ağlayan bendim.
Boğazım düğümlendi yutkunmak istedim ama olmuyordu.
Bir iki dakikalık bu olay karşısında şaşkındım ve anormal neşemin neden olduğunu anlamaya çalıştım.
Böyle bir olay olmamalıy dı ama oldu.
Trafik ışıkları yanınca araçlar tekrar nehir gibi akmaya başlarken negatif ruh halimle hüzünlü, üzgün, bir o kadar da yılgın olarak yoluma devam ettim.
Negatiftim artık, tokatları ben yemiştim, ben ağlamıştım, sanki benim yüzüm acıyor, kalbim sızlıyor ve hala yutkunmakta zorluk çekiyordum.
Bu düşüncelerle işime doğru yolaldım. Aradan bir yıl geçti ama hala unutmadım.
Ve hala aklıma geldikçe tokatları ben yiyorum, ben ağlıyorum, sanki benim yüzüm acıyor, kalbim sızlıyor ve hala yutkunmakta zorluk çekiyorum.
Saygılarımla
Mehmet Kaya
YORUMLAR
Kadına karşı şiddetin, özellikle de aile içi şiddetin, kadın erkek ilişkilerinde eşitliğin sağlanması ve aradaki uçurumun kapatılması için çözümlenmesi gereken temel konu olduğunu düşünüyorum.
Böylesi içten bir anlatımla kalbin sızlamaması mümkün değil...
Tebriklerim sonsuz...
Bu konuya değindiğiniz için de duyarlı yüreğinize ayrıca teşekkürler.