uzaklara
Gerçekliğin dahi yok olduğu bir dönemde, zevklerin,heyecanın, arzuların, tatların hoş bir anı olarak kaldığı bu yaşamda, yinede birşeyler canlanabilirmiş gibi bir umut doğuyor insanın içine.
Sıcaktan bunaldığın bir anda yudumladığın buz gibi bir birayı sanki ilk kez içiyormuşcasına bir heyecan duymak...
Doğan güneşe yüzünü verip, tan kızıllığına karşı sabah cigarasından çekerken sanki ilk kez kafan dumanlanıyormuş gibi kendinden geçmek...
Kalabalık sokakların gürültüsünden seni çekip alan Rahmaninof’un bir piyano konçertosu ile alemlere dalmak...
Ve sarhoşlukların en keyiflisi; ilk kez bir kadını "tanıyormuşsun" hissine kapılıp, kalbinin çarpışını, nefesinin anormalleşmesini, yüzünün kızardığını hissetmek...
Yeniden aşık olmak...doğaya,yaşama,kadına,varlığa var olmaya!
En ilginci de bunu tüm bunlardan uzakta, bir kışlada yaşamak.
Bir daha yaşanmaz denilenleri yaşatanlara...
Çok uzaklara, sevgi dolu kucaklarla...
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.