- 2405 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KÖSE İMAM ŞİİRİ IŞIĞINDA DÜNDEN BU GÜNE KADIN PROFİLİ
Babaerkil aile düzeninden gelen erkek günümüz kadınını anlamakta zorluk çekiyor. Farkında mısınız bilmem babaerkil aile düzeninden sonra çok sesli aile düzenine doğru kültürel bir değişim yaşanırken, bunun sancıları özellikle adliye koridorlarında yoğun bir şekilde hissediliyor..
Şimdi çok sesli aile düzeni nedir? diye soranlar olabilir, bu benim koyduğum bir isim hızla değişiyoruz ya ailelerde çocukların isteklerine göre kararlar alıyor, ya baba baskın karakter durumunda, ya da anne aile içinde alınan kararlarda daha çok etkin..Bunun bendeki karşılığı ise “çok sesli aile düzeni” Bu tabii benim gözlemlerim sonucu vardığım bir sonuç..fikirlerime katılıp katılmamak elbette ki yazıda kişilerin kendilerini ne kadar çok buldukları ile doğru orantılı olacaktır.. katılan, katılmayan ya da kısmen katılanlar olacaktır..Yorumlarla katkılarınız beni memnun edecektir..
Ülkemizdeki evliliklerin büyük bir çoğunluğu mutsuz bir şekilde devam ediyor. Gerek ekonomik koşullar, gerekse çocukların üstlenilmesi gereken sorumluluğu, birbirini anlamaktan çok uzak iki insanı bir arada kalmaya zorluyor. Gelip de kemiğe dayanınca dünya, insanlar soluğu adliye koridorlarında alıyorlar. Sonuçta parçalanan aileler en çokta bundan etkilenen analıyken anasız,babalıyken babasız kalan çocuklar..Mesleğim icabı öyle çok bu tip çocuklarla karşılaşıyor, onların sıkıntılarını öyle yakından hissediyorum ki, anlatılır gibi değil..bu çocuklar ; kendilerine, geleceğe, insanlara güvensiz olarak hayata bir sıfır mağlup başlıyorlar..Bazen öfkelerini yanlış hareketlerde bulunarak en yakın çevrelerine kusuyorlar..Sonuçta ise kayıpları çok büyük oluyor Akademik eğitimi başaramıyorlar.Ve toplumun sorunlu dediğimiz kesimini oluşturuyorlar..Biz eğitimciler, elimizden gelen desteği sağlamaya çalışsak bile bir noktaya kadar. Sonuçta bu çocuklar bir hayat karşısında başınalıkları ile kalıyorlar..
Yaa her şeye rağmen ekonomik tedirginlikler üzerine devam eden evliliklerde yaşananlar… O yaşamın içindeki çocuklar; birbirine öfke kusan anne ve babanın mutsuzlukları arasında sürüklenip gidiyorlar… Hangisi doğru derseniz “aşağı tükürsen sakal,yukarı tükürsen bıyık misali” ne yandan tutmaya çalışsanız eller ,yürekler yanıyor..sonuç sıfıra sıfır elde var yine sıfır.. ikisi de sağlıksız sonuçlarla karşımıza geliyor.…
Peki toplum olarak neden mutsuzuz.? Toplumun büyük bir kesimini esir alan mutsuzluk hastalığının sebebi nedir? Bu konuya mutlaka kafa yoranlarımız olmuştur, özellikle onların yorumları beni çok mutlu edecektir. Ve yazıya büyük oranda katkı sağlayacaktır..
Benim garip bir huyum var herhangi bir yazıyı yazarken bir olaydan etkilenmem lazım.bu defa da gelenek bozulmadı..bir yazımda üzeride görüş alış verişinde bulunduğum değerli bir arkadaşımızın (Ali CEYLAN) görüşleri üzerine bu yazıyı kaleme aldım…Özellikle bu yazıda kullandığı bir ibare “İçi boşaltılmış İslam Kültürü “tabiri al kalemi eline dedirtti…Arkadaşımın görüşleri;
“20.yüzyılın ilk üççeyreğine kadar kışkırtılmış erkekliğin maço baskısının filmini izledik. Aslında temelde erkek egemen bir dünyanın süsü olarak kadınlar hep yüceltilirken, aynı zamanda fark ettirilmeden sinsice aşağılandı. Bu durumun ilk sahnesi ise öncelikle 18,yy sonları ile19,yy başlarındaki Fransa oldu. "idam edilme hakkı olan kadının, idamı izleme izni de olmalıdır" temel çıkış noktalarından birisi buydu. Detayları üzerine fazla girmeyeceğim. Ancak kadına hareket izni veren yine erkek... Ve bu hareket sınırını kadın değil, yine erkek belirliyor.
Bizde durum ise; son dönem Osmanlı Anadolu’sunda tamamen erkeğe teslim olan bir kadın portresi var. Hatta günümüzde bile bunu -Kars Ani Harabelerinin olduğu köyde gördüm- yanından yaşı kaç olursa olsun bir erkek geçtiğinde, saygısızlık olacak korkusu ile ayağa fırlayan kadınlar gördüm.
Yani kadın erkeğe hizmette kusur edemez. Bizdeki bu durumda erkeğe tabi olmanın gerektirdiği içi boşaltılmış İslam kültürü olarak kabul edilebilir, belki.
Aslolan ise; İslam da kadın narin, nazik, hürmet edilmesi gereken, saygı duyulurken ona bu saygıyı erkeğin sünnet olduğu üzere ev işlerinde yardım ederek de göstermesi gereken bir konumdadır.
Kısaca açıklamaya çalıştığım bu durumun son görüntüsü ise ya da oynanan ama fark edilmeyen son küresel tezgâhı ise dünya genelinde kadının bireyselleşerek aile ve toplum değerlerinden bağımsızlığını ilan eden azınlıklar gibi kopartılarak arkasından kahramanlık türküleri ile hiç sönmeyen bir şer alevinin fitilini ateşlemektir.
Peki amaç ne; güney yemen ve Arap ülkeleri bölgesine İngilizler 18. yy sonlarında Ortadoğu adını verdi ve yemen ismi unutuldu. Bu gün ise BOP (Büyük Ortadoğu projesi) denmektedir. Başta Amerika olmak üzere bu gün batılılar bu topraklarda kadınlaşmış ülkeler görmeyi çok arzu ediyorlar. Sizce neden olabilir?
Özetleyecek olursak size medyatik olarak allanmış pullanmış kendi soy isminizi kullanma hakkını verme şenliğinin havai fişekleri patlatılırken, gelecek yılların şerefine kadeh tokuşturulduğundan hiç kuşkunuz olmasın.
Hanımların kendi soy isimlerinden önce soylarına asalet veren temel inanç sistemine sahip çıkıp feraset ile durum değerlendirmesi yapmalıdır.
"Mümin in ferasetinden sakının; çünkü o Allah’ın nuru ile bakar" Hadis i Şerifi sanırım şimdi yeniden tefekkür edilmelidir ki kadınımızın ve erkeğimizin içine düştüğü durum değerlendirmesi hakikat üzerine yeniden yapılabilsin.
Bir kere bu işi tezgâhlayan batıl güçler çok sabırlı. Ortadoğu’nun BOP olması için iki yüzyıl beklediler. Eğer biz şu an uyanık olursak onlar bu toprakların kadınlaşması için daha çok beklerler. Toprağın kadını ya da erkeği olmaz faziletli sahibi olur...
Ayrıca Mustafa Armağanın Osmanlıda İlk Beyaz Feministler ve Halide Edip gerçeği üzerine olan yazılarını araştıracak olursanız beni daha iyi anlayacaksınız.”” demiş değerli arkadaşımız…
Bu yorumu yaparak yazımın çıkış noktasını hazırlayan kıymetli yazı dostuma, bu değerli yorumu için binlerce teşekkür ediyorum..
Şimdi soruyorum topraklarımız gerçekten kadınlaşıyor mu yoksa erkeklerimiz artık gerçek İslam kültüründen uzaklaştıkları için ailelerde bir başı boşluk mu hüküm sürüyor?..Yoksa kadınlar erkeklerin beklentilerine cevap verirken, almaları gereken karşılığı görememenin hayal kırıklığı ile mi bir başkaldırış içerisindeler.? Bu toplumsal hazımsızlığın sebepleri nelerdir? Bunu anlamak için tarih içerisinde bir yolculuk yapmak gerekiyor.. Toplumumuzda kadının geldiği noktayı anlamak için, öncelikle İslam kültürünün kadına verdiği değere ve bunun zaman içerisinde nasıl yorumlandığına bakmamız lazım..
Ben bunu yıllardır severek okuduğum ve bu günkü çelişkiler yumağını açıkladığını düşündüğüm M.Akif’in bir şiiri ile açıklamak istedim sorunun cevabı bu şiirin içine serpiştirilmiş durumda…
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy ‘un Köse imam adlı şiirini bilenlerimiz elbette vardır.. Bu öyle bir şiir ki ,arkadaşımızın dediği gibi “içi boşaltılmış İslam kültürü” tabirinin tam karşılığının cevabı da burada mevcuttur.. Ve tam anlamı ile açıklamaktadır.Yazının gidişatına bakıyorum uzadıkça uzadı sizleri sıkmamak adına şiirin tamamını değil kısım kısım meramımı anlatmaya yetecek bölümlerini alacağım..Öncelikle Akif’in, Köse İmam karakterini inceleyecek olursak; Köse İmam, Akif’in gerçek yaşamında arkadaşı olan Ali Şevki Hocadan hareketle oluşturulmuştur. Köse
İmam; Akif’in sözünü emanet ettiği bir kişidir. İslâm’ın yanlış anlaşıldığını düşünen Köse İmam, kadının yeri ve fikir hürriyeti konularındaki düşüncelerini bu manzumenin içerisinde açıkça anlatmıştır…
Gelelim Köse İmam şiirine;
Akif, Köse İmamı ziyarete gider o sırada çaresizlik içerisinde mahalleden bir kadın gelir. Derdini anlatır ve Köse İmam’dan yardım ister..Kadının sorununu şiirden beraberce okuyalım..
“ “Girsene, hemşire hanım!
– Varmayın üstüme!
– Nen var a kuzum; anlıyalım?
– Ne kafam kaldı dayaktan, ne gözüm, hep şisti;
Karşı koysaydım eğer mutlak işim bitmişti.
Ağladım, merhamet et, yapma dedim... Kim dinler.
Boşamakmış beni dünden beri efkârı meğer.
Üç çocuk annesi, emzikli kadın tek başına,
Koca berhâneyi silsin de, süpürsün de sana,
Yine sen bilmeyerek zâlim onun kıymetini,
Dene bîçâre de kalkıp kolunun kuvvetini!
– Dûr kızım; ağlama sen, şimdi haber gönderirim;
Karı dövmek ne kolaymış, ona ben gösteririm!
Çağırın bekçiyi...
– İhsan Bey’i bildin yâ , Memiş?
Hadi git şimdi getir...
– Kahvede yok,
– Evde imiş;
Şimdi gelsin...
*
– Gelemem, kendisi gelsin, dedi.
– Yâ !
Ben gidersem iyi kaçmaz. Hadi git söyle ona:
Şimdi gelsin...
*
– Ne kibarlık bu beyim? Bir da’vet,
Yetmiyor, öyle mi?
– Yorgundum efendim de...
–Evet,
Haber aldık... O fakat sizce büyük bir şey mi?
On kadın dövse yorulmaz, benim İhsan Bey’imi
Bilirim ben ne tosundur!
– Hoca, bak, beri kızarım!
Size halletme düşer... Dövmüş isem, kendi karım.
Keyfim ister döverim, sen diyemezsin: «Dövme.»
Bu tecâvüz sayılır doğrusu haysiyyetime...
– Hangi haysiyyetin, oğlum? O da varmış desene!
Beyimin şimdiki haysiyyet-i mevhûmesine
Diyecek yok... Yalınız rahat ararlarsa eğer,
Böyle külfetli kuyûd altına hiç girmeseler!
– Sen imam, saçmalıyorsun... Yetişir artık dur
Beni ısrar ile da’vetteki maksad bu mudur? Burada şiirle aranıza gireceğim kadını dövmeyi mubah sayan bir zihniyetin arkasında “Kocasıdır döver de sever.” “Kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” diyen, ağızlarda nerede ise atalara mal edilmiş sözler vardır..Bu tip söylemlerin kaynağının İslam dini olduğuna inanan maalesef pek çok kişi vardır…Halbuki arkadaşımızın da anlattığı gibi İslamiyet’in kadına verdiği değeri bu günkü en medeni,en demokratik ülkeler bile hala yakalama şansına ulaşamamıştır.
Peygamber efendimizin (SAV)Veda hutbesindeki nasihatlerinden biri: “Kadınlarınıza eziyyet
etmeyiniz! Onlar, Allahü tealanın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak davranınız, iyilik ediniz.” olmuştur. Başka bir hadis-işeriflerinde de; “Cennet anaların ayakları altındadır.” buyurarak, kadını korumada eşsiz bir hassasiyet göstermiştir.Ayrıca bir hadisi şeriflerinde peygamberimiz(SAV) “karısını döven erkekten kıyamet günü davacı olacağım.” Der.
Günümüzde ise hayat arkadşını dövmeyi veya kaba kuvvetle davranmayı hak sayan pek çok erkek müsveddesi vardır.
Şiirle devam edelim yazımıza;
Haremin geldi demin ağlıyarak, sızlıyarak...
– Gözü çıksın domuzun, patlasın isterse, bırak!
– Döveceksin, ne boşarsın? Boşadın, dövmek ne’
Hem günâh, hem de ayıp...
– Bakma onun sen sözüne.
Ne domuzdur onu bilsen!
– Nesi var, hırsız mı?
Yoksa yüzsüz mü?
– Değil hiçbiri... Lâkin canımı
Sıktı akşam «Edemem, üstüme evlenme!» diye.
Ne demek! Dörde kadar evlenir erkek, demeye
Kalmadan başladı şirretliğe... Kızmaz mı kafam?
– Kustuğun herzeyi yutsun diye, hey sersem adam!
Dövüyorsun, boşuyorsun elin öksüz kızını...
Haklı bir kerre yâ ! İnsan boşamaz haksızını.
– Boşamaz? Amma da yaptın! Yâ şeriat ne için
Bize evlenmeyi tâ dörde kadar emr etsin?
İki alsam ne çıkar sâye-i hürriyette?
Boşamışsam canım ister boşarım elbette.
İşte meydanda Kitap! Hem alırız, hem boşarız! Evet, burada da gördüğümüz gibi kadını almak, boşamak dövmek caizdir düşüncesini şeri nizama mal eden Araplardan cahiliye dönemi kültürünü almış ve bunu dümdüz İslam’a yamamaya çalışan erkek zihniyetini görüyoruz ..Geçmiş yıllarda daha çok yaşanan bu haksız uygulamanın yerini maalesef günümüzde metres kimliği taşıyan kadınlar,evlilik dışı ilişkiler a aldı. Hangisi daha etik ,imam nikahlı 2. 3. 4. eş mi, yoksa iki üç yılda bir değişen metresler mi? Farkı bana göre yok ..Niye yok derseniz, dinleyelim Köse İmamı..
– Dara geldin mi, şerîat! Sus ulan iz’ansız!
Ne zaman cami’e girdin? Hani tek bir hayrın?
Bir kızılbaşla senin var mıdır ayrın, gayrın!
Ağzı meyhâneye rahmet okuturken, hele bak,
Bana gelmiş de şerîatçi kesilmiş... Avanak!
Hangi bir seyyie yok defter-i a’malinde?
Seni dünyâda gören var mı ayık halinde?
Müslümanlık’ta şerîat bunu emretmiş imiş:
Hem alır, hem de boşarmış; ne kadar sâde bir iş!
Karı tatlîki için bak ne diyor Peygamber:
«Bir, talak oldu mu dünyâda, semâlar titrer!»
İki evlense ne varmış... Bu yenir herze midir?
Vakıa ba’zen olur, dörde kadar evlenilir...
Bu kimin harcı, a sersem, hele bir kerre düşünl
Tek kadın çok sana emsal olan erkekler için.
Hani servet? Hani sıhhat? Ne ararsan mefkuud;
Tamtakır bir kese var ortada, bir sıska vücûd!
Sen duâ et ki «şerîat» demiyor evde karın!
Yoksa, boynunda bugün zorca gezerdin yuların! Erkeğin şeriat adı altında yapmayı caiz saydığı harekete karşılık kendisinin eşine vermesi gerekenleri İslamiyet’in Kadına verdiği hakları, Köse İmam, şiir oyunca anlatılmaya devam ediyor…
Karı iş görmiyecek; varsa piçin bakmıyacak;
Çamaşır, tahta, yemek nerde? Ateş yakmıyacak.
Bunların hepsini yapmak sana âid «şer’an!»
Çocuk emzirmeye hatta olacak bir süt anan!
Boşarım, evlenirim bahsini artık kapa da,
Hak ne verdiyse yiyip hoş geçinin bir arada.
Al götür haydi!..
Gördüğümüz gibi kadın evinde temizlik yapmakla da çocuk bakmakla da mükellef tutulmamış dinimizce.. Ancak bunları yapması sevap kabul edilmiştir ve bu sevaptan faydalanması teşvik edilmiştir...Sorarım size hangi din, hangi medeniyet bu denli sırça köşklere kadını oturtmuştur..
Gelelim günümüze İslamiyet ile modern dünya arasında bir noktada kalan aile düzeni bu gün temelinden sarsılmaktadır..Çalışan üreten ve kendini geliştiren kadın profili yanında, hala annesinden gördüğü kadın profili arasında gidip gelen erkek beyni sürekli çatışma içerisindedir..
Eskiden beri süre gelen dedelerimizin, belki de babalarımızın tutum ve davranışlarının İslam kaynaklı olduğunu hiç araştırmadan kabullenmiş ve bu hatalı yanlış davranışları İslamiyet kapısına oturtmuşuzdur..İster adına cehalet deyin ister Arap cahiliyesinden etkileşim deyin ama lütfen İslamiyet demeyin..öyle çok kaynak var ki biraz daha yazsam kitaba dönüşecek yazı ..amacım biraz da sizleri bu tip konuları araştırmaya teşvik etmekti..
Sonuç bu gün kadınlar daha çok kendilerini geliştirirken erkeklerimiz hala belli bir noktada kaldılar.Kadındaki gelişimi kendilerine sunulan düzene tepki gösterip isyan etmeleri; kimi zaman feministlik kimi zaman kocaya asilik olarak değerlendi..hiç olmadı; anlaşamıyoruz, konuşamıyoruz sevgi bitti diyerek çare dışarıda aranmaya çalışıldı..
Gidişata dur diyen kadınlar yanında çaresizce erkek hükümranlığına boyun eğen kadınları gördük..”gittiğin yer el kapısı oradan ancak ölün çıkar” diye kızlarını el evine gelin gönderen anne babalar tanıdık.
Ya da kızına kıyamayıp “sen gel ama, bir de o adamın p.. bakamam, bırakırsan dönersin sana bakarım..” diyen aileler tanıdık..Evladından vazgeçemeyen anneler gerisin geri işkence yerlerine geri dönmek zorunda kaldılar..hepimizin çevresinde maalesef bu görüntü zaman zaman yaşanmaktadır… Çalışan kadınların durumu ise zaman zaman ev hanımlarından çok daha vahim durumlara ulaşıyor..Kadının kazandığı parayı ailenin ortak kazancı diye kabul edip cebine atan erkek, iş ev içinde yardımlaşmaya, sorumluluk paylaşmaya gelince yan çiziyor.Hatta cebine attığı bu para ile zamparalık yapma hakkını kendinde buluyor, kumar oynuyor.Kadın çift vardiya iş ve ev işçiliği arasında hayatını sürdürmeye çalışıyor.Parayı cebine indirirken kazanca ortak ama sorumluluklara gelince hiçbir ortaklığı olmayan bu adama bir sıfat yüklemek gerekse ne demek lazım…ben demeyeyim artık..
Yoksa kadın şu şekilde davranmalı derken kadından beklentilerini dine ,örf ve adetlere dayandırmaya çalışan pek çok erkek ne dinin ne örfün ne adetin kıyısından geçmiyor..Kendinin dahil olmadığı bir yaptırım kaynağını, kadına vazifen burada yazılmış ,sınırların burada çizilmiş diyerek dayatmaya çalışıyor..İşte bu noktada olay traji komik bir hal alıyor..
Çare İslami ölçüler ışığında; karşılıklı huzur ve sevgi de yatıyor..İnanın gerisi boş..Ancak bu dedelerimizden kalan gördüğümüz duyduğumuz değil gerçek İslam’ın emrettiği yaşam tarzını öğrenmek ve uygulamaktan geçiyor…
Kadın gözüyle; bir bakıma erkekleri yargılar bir yazı oldu bu… Ancak burada tarifi yapılan erkek profilinin dışında ailesinde mutluluğun anahtarı konumunda olan beyleri tenzih ediyor, ayrıca onları tebrik ederek mutluluk dileklerimle yazımı bitiriyorum. Tüm yazı dostlarıma saygılarımla
Perihan TUNÇOK KILIÇ
ESMİZE
YORUMLAR
Öncelikle değerli paylaşımınız için teşekkür ederim,Bekar olmama rağmen ders çıkartıcı bir yazı okudum,yüreğinize sağlık.. Evli ve mutsuz çiftlerin öncelikle şu soruların cevabını bulması gerekir bence, Mutsuz evliliklerin temelinde yatan sebepler neler ve çiftler evliliklerini nasıl kurtarabilir? Monotonlaşan hayatlarını nasıl eğlenceli hale çevirebilirler düşünmeleri gerek..
Yazınızı yürekten kutlar,kaleminizin daim olmasını dilerim.. Saygılar.