Alo Orda Mısın (7)
Murat ellerinde çiçeklerle Nazan’ın karşısındaydı. “Bunlar sana” dedi. Nazan papatyalarını aldı gülümsedi. Aşkı ona en sevdiği çiçekleri almıştı.
Nazan bu arada misafirleri içeri davet etti. Anne ve babası kapıda misafirleri karşıladı. Hep birlikte salona geçildi. Nazan’ da papatyalarını suya koymak için vazoyu alıp mutfağa gitti.
“Nasılsınız?” faslından sonra Nazan’ın babası söze başladı
“Size de emri vaki yapmış gibi olduk kusura bakmayın ama konuşmamız gerekiyordu. Son olanlardan haberiniz var mı?”
Murat’ın ailesi olanlardan habersizdi. Babası, “haberimiz yok” derken Murat’a baktı. Murat, “bilmeniz gereken birşey oldu” diyerek sözü Nazan’ın babasına bıraktı. Nazan’ın babası, “Nazan’ı annesi doktora götürdü, yapılan testlerde Nazan’ın hamile olmadığı anlaşıldı” dedi.
Murat’ın annesi, “bu nasıl olur, hani hamileydi?” diye olayı anlamaya çalışırken devreye Nazan’ın annesi girerek, “doktor, Nazan’ın yaptığı testin % 100 güvenli olmadığını, tıpkı bu olaydaki gibi yanıltabileceğini söyledi” dedi.
Murat’ın ailesi çok şaşırmıştı, bunu hiç beklemiyorlardı. Annesi, “eee ne olcak şimdi” diye sesli düşünürken Murat’ın babası söze karıştı, “evet şimdi ortalık gerçekten karıştı” dedi. Nazan’ın babasına dönerek, “sizin konuyla ilgili düşüncelerinizi öğrenmek isterim” dedi.
Nazan’ın babası, “bu durumda nişanı bozup düğünü ertelemeliyiz. Nazan liseyi bitirip üniversite tahsilini yapar. Daha sonra hâlâ birbirlerini isterlerse evlenirler” diye düşüncesini dile getirdi.
Murat ne diyeceğini bilememişti. Babası da, “aslında doğru düşünmüşsünüz, bence de en uygunu bu olur” diyerek karısının da fikrini almak istedi. “Sen ne diyorsun hanım?” diye sorunca karısı, “hiçbir şey düşünemez oldum, sen neye karar verirsen bence de uygundur” dedi. İçin için de seviniyordu bu evliliğin ertelenmesine...
Nazan salona girdiğinde herkes sustu. Nazan Murat’ın yanına oturdu ve “neler oluyor?” diye sordu. Murat, “nişanı bozup evliliğimizi ertelememizi istiyorlar” dedi. Ve büyüklere dönerek, “biz Nazan’la bebek olmasa da evlenmeye karar verdik ama bunun için onayınız gerekiyor” diyerek ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Nazan, “evet biz birbirimizi seviyoruz, lütfen evliliğimizi engellemeyin” diye sızlandı.
Annesi Nazan’a dönerek, “buna siz ikiniz karar veremezsiniz. Buna biz karar vereceğiz siz de uyacaksınız. Kızım önce tahsilin, evlilik daha sonra. Hem zaten biz evlenmeyin demiyoruz. Önce tahsilini bitir mesleğini eline al, ondan sonra yine evlenirsiniz. Tabii birbirinizin sevgisinden emin değilseniz o başka!” dedi.
Murat’ın babası da tıpkı Nazan’ın annesi gibi düşünüyordu. “Bizim amacımız sizi ayırmak değil, ama bu durumda evlenmeniz hiç uygun değil. Her iki aile de böyle düşündüğüne göre bu evlilik şimdilik rafa kaldırıldı. Sizler de bizi üzmeyin ve kimse daha fazla üzülmesin artık” dedi.
Murat Nazan’ın elini tuttu ve kısık bir ses tonuyla, “ seni seviyorum aşkım” dedi
Murat Nazan’ a ailelerin yanında aşkını ilan ederken, şartlar ne olursa olsun ondan vazgeçmeyeceğini de göstermiş oldu.
Herkes aklındakileri söylediği için rahatlamıştı. Üstlerinden ağır bir yük kalkmış gibiydi. Vakit erkendi ve Nazan’ın babası Murat’ın babasına, “artık sorunlarımızı rafa kaldırdığımıza göre birlikte tavşan kanı çay içmeye ne dersiniz, çay olurken biz de tavla oynarız” dedi.
Murat’ın babası, “neden olmasın, hiç fena fikir değil. Uzun zamandır tavla oynamamıştım” diyerek daveti kabul etti.
Nazan’ın annesi mutfağa giderken Murat’ın annesi, “ben de izin verirseniz size yardım edeyim” diyerek ayaklandı. Birlikte mutfağa gittiler.
Nazan’ın babası Nazan’dan tavlayı getirmesini istedi ve Nazan tavlayı babasına verirken, “baba Murat’la balkona çıkabilir miyiz” diye sordu.
Babası başını kaldırmadan, “çıkabilirsiniz” dedi. Murat’la Nazan balkona çıkarak bir süre hiç konuşmadan elele oturdular. O dakikaya kadar kendini zor tutan Nazan ağlamaya başladı.
Murat, “şimdi ağlamamalısın, bunun hiç zamanı değil. Ağlarsan yenilgiyi kabul ettin demektir.” Diyerek onu teselli etmeye çalıştı. Nazan, hıçkırıklar arasında, “şimdi ne yapacağız, ailelerimize kalsa beş sene sonra evlenebileceğiz. Ben senden bir gün bile ayrı kalmak istemiyorum” dedi.
Murat, “sana aşığım biliyorsun, ben de senden bir dakika bile ayrı kalmak istemiyorum ama ailelerimizle ters düşmek yapacağımız en büyük hata olur. Olay daha çok yeni, izin ver aradan biraz zaman geçsin. Onlarla yeniden konuşup ikna etmeyi deneriz. Birgün mutlaka birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi anlayacaklar. Bu aşkın karşısında değil yanında olacaklar. Güven bana aşkım” dedi.
Nazan, “sana güveniyorum, seni sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim” diyerek ağlarken Murat Nazan’a sarılarak, “her şey düzelecek aşkım ne olur ağlama” diyerek sarıldı, öptü. Sonra elinden tutarak, “artık içeri geçelim, akılları bizde kalmasın, sen de yüzünü yıka” dedi. Nazan yüzünü yıkamaya giderken Murat babasının yanına geldi ve oyunu izlemeye başladı. Oyunu Murat’ın babası kazanıyordu. Nazan’ın babası da, “biz misafirlerimizi yenip göndermiyoruz, bize yakışmaz” diye latife yapıyordu.
Yüzünü yıkayan Nazan çayları doldurmak için mutfağa gittiğinde annesi, “sen masanın üzerindeki tabakları salona götür. Ben de çayı getiriyorum” dedi. Nazan, tabakları getirdi annesi de tepsiyle çayları getirdi.
Nazan’ın annesi, “biz diğer odada olacağız, merak etmeyin” diyerek Murat’ın annesiyle birlikte oturma odasına geçtiler. Giderken de Nazan’a, “çaylarla ilgilen” uyarısında bulundu.
Nazan’la Murat salonun diğer köşesine giderek TV açtılar. Çayları ve tabakları da yanlarındaydı. Rasgele bir kanalı açtılar ve izlemeye başladılar.
Ortam o kadar rahatlamıştı ki Nazan’ın ailesi misafirleri neden davet ettiklerini, Murat’ın ailesi de orada bulunma nedenlerini unutmuş gibiydi.
Bir süre sonra Nazan’ın babasının sesi duyuldu
“Nazan’cım çay alabilir miyiz?”
Nazan hemen yerinden kalkarak boş bardakları alıp mutfağın yolunu tuttu
Nazan çayları tazeledi ve Murat’ın yanına geldi. Hiç konuşmadan televizyon izliyor bir taraftan da annesinin yaptığı böreklerden yiyordu.
Nazan ve Murat’ın annesi salona gelerek oyundaki beylere şans dilediler ve Nazan’la Murat’ın yanına geldiler. Belli ki onlar da iki anne olarak son durumla ilgili fikir alışverişinde bulunmuşlardı. Annelerin keyfi yerine gelmişti. Havadan sudan konuşup kahkahalar atıyorlardı.
Bir ara Murat’la annesi bakıştılar ve Murat, “anne kalkalım mı artık?” diyerek bu gereksiz samimiyetten sıkıldığını anlatmaya çalıştı. Annesi, “babana söyle de oyunları bitsin kalkalım” dedi. Murat gitme isteğini babasına söylemek için yerinden kalktı.
Annesi Nazan’a, “hiç sesin çıkmıyor kızım?” dediğinde Nazan, “ne konuşayım anne, ne var ne yoksa söylemediniz mi?” diyerek sitem etti.
Murat’ın annesi, “Nazan, lütfen böyle düşünme. İlk verilen karar acele verilmiş bir karardı. Şu an sizin için en doğru kararı verdik, bunu daha sonra siz de anlayacaksınız” diyerek kararın doğruluğunu anlatmak istedi.
Nazan cevap vermedi...
Kısa bir süre sonra da beylerin oyunu bitmişti. Oyunu Murat’ın babası kazandı. Onların da keyfi yerindeydi. Murat’ın babası, “biz artık müsaadenizi isteyelim, geç oldu” diyerek ayaklandı.
Nazan’ın babası da geceden memnun kalmıştı. Aileler arasındaki buzlar erimiş aralarında dünür olarak değil de arkadaş havası yaratmışlardı.
Birlikte hanımların yanına geldiler. Murat’ın babası Nazan’ın annesine, “herşey için teşekkür ederiz. Umarım bundan böyle daha sık görüşürüz. Biz de bir akşam sizleri bekleriz” diyerek memnuniyetini dile getirdi. Nazan’ın annesi de, “geliriz tabi” diyerek karşılık verdi.
Misafirler gitmek üzere hazırlanıyorlardı. Murat Nazan’ın yanına gelerek, “sakın kendini bırakma, göreceksin bu günler geçecek. Seni seviyorum ve biz evleneceğiz. Bunu sakın unutma” diyerek Nazan’ın yanağına buse kondurdu.
Bir süre sonra misafirler gitmişti. Ev yine sessizliğe büründü. Nazan, “ben odama gidiyorum” diyerek odasına çıktı.
Onun gitmesiyle birlikte anne babası geceyi yorumlamaya başladılar. Babası, “kibar insanlar, bizimle polemik yapmadılar. Birlikte en doğru kararı verdik. Olması gereken de buydu zaten ama yine de ortak karara varmamız çok iyi oldu” dedi.
Nazan’ın anesi, “ben de senin gibi düşünüyorum ama Nazan’ın bu sessizliği beni korkutuyor. Çok kolay kabullenmiş görünüyor. Kızımız istemediği hiçbir durumu böyle kolay kabul etmezdi.” dedi.
Babası gülümseyerek, “artık küçük kızımız büyüyor” dedi.
Nazan ise odasında hıçkırıklara boğuldu. . Ağlamaktan yorgun düşerek uykuya daldı. Gecenin bir yarısı çalan telefonun sesiyle uyandı.
Murat arıyordu, “sesini duymak istedim” dedi. Nazan Murat’ın sesini duyunca birden bütün üzüntüsünü unuttu. Saatlerce konuştular. Nazan telefonda konuşurken telefon kulağında uykuya daldı.
Murat sabaha kadar uyuyamamıştı. Çıkış yolları arıyor bir türlü bulamıyordu.
Nazan, sabahın ilk ışıklarıyla uyandı. Kendini yorgun hissediyordu. Hazırlanıp okula gitmesi gerekiyordu. Bugün sınavı vardı ve hiç ders çalışmamıştı. Derslerinin kötü olması durumunda ailesiyle nasıl arasının açılacağını düşündü. Birden içi sıkıldı.
Ders notları bir süredir düşmüştü ve evdekiler onu başarılı bir öğrenci olarak tanıyordu. Kendini toplaması gerekiyordu. Önce duşa girdi sonrasında sağlam bir kahvaltı yaparak evden çıktı. Okula gittiğinde Murat’ın onu kapıda beklediğini gördü. Artık kendini çok daha iyi hissediyordu.
Murat Nazan’a güçlü olmasını ve asla ümidini kaybetmemesi gerektiğini söylüyordu. Defalarca onu ne kadar çok sevdiğini söyledi. Nazan bu sevgi karşısında çok daha güçlenmişti. Murat’a ve aşkına olan inancı da katlanarak artmıştı.
Zil çaldı ve Nazan, “gitmem gerek derse yetişmeliyim” dedi. Murat, “sınava çalışabildin mi?” diye sordu. Nazan, “bildiğim konular ama yine de gözden geçirsem fena olmazdı. Sınav son ders, teneffüslerde biraz çalışırım” diyerek Murat’ın yanağına bir öpücük kondurarak okula girdi.
Murat Nazan’ın gitmesiyle birlikte evlilikleri hakkında artık neler yapılması gerektiğini gözden geçirmenin zamanı geldiğine karar verdi.
Evet Nazan’ı çok seviyordu, Nazan’da onu çok seviyordu ama Nazan’ın yaşı evlilik için müsait değildi. Ailelerde evliliği şimdilik onaylamıyordu.
Evlilik için ailelerin karar verdiği gibi Nazan’ın üniversiteyi bitirmesini beklemekten, ne kendisi ne de Nazan hoşnut kalmayacaktı.
Nazan’ın yaşının onsekiz olmasını bekleyip aileler kabul etmese de gizlice nikah masasına oturacaklardı.
Nazan’ı kaçırabilirdi. Aile istemese de böyle bir durumda şikayetçi olmaz ve düğün için acele ederlerdi.
Çözüm için acele etmeyecekti, en azından Nazan’ın okulu bitirip üniversite sınavına girmesini bekleyecekti. En kötü ihtimal sınav sonrasında Nazan’ı kaçıracaktı. Yine de bu süre içinde her şeye rağmen olayı zamana yayarak halletmeye çalışacaktı
Ailelerle konuşarak onları ikna etmeye çalışabilirdi
Ya da Nazan gerçekten bebek bekleyecekti
Seçenekler bunlardı ama Murat daha önce olayı hiç böyle ciddiyetle düşünmemişti. Nazan’a, hamileyim masalını uydurdu diye başlarda çok kızmıştı ama bu güne gelindiğinde Nazan’ın hamile olmaması sorun yaratmış ve düğünlerinin suya düşmesine yol açmıştı.
Aklı karıştı ve “en doğru seçeneği belirlemeliyim asla hata yapmamalıyım” diye düşündü.
Sonra Nazan’ın hayatına birden girip hayatını nasıl karıştırdığını düşünerek gülümsedi.
“Seni seviyorum Nazan, iyi ki hayatımda varsın” diyerek gülümsedi.
Nazan Murat’ın yanından moral depolamış halde ayrılarak sınıfın yolunu tuttu. Derslerini dikkatle dinliyor ve derslere katılıyordu. Teneffüslerde son ders yapılacak sınav için kitap ve defterine göz gezdiriyordu.
Murat Nazan’ı teselli etmeye çalışıyor ama kendi içinde bilinmezlere sürükleniyordu. Konuyu nasıl halledeceğine bir türlü karar veremiyordu. “Bu akşam babamı annemi karşıma alıp yeniden konuşmalıyım” diye düşündü.
Onlara ne söyleyeceğini bilemiyordu. “Biz üniversite hayatını beklemeden evlenmek “ dese babası, “hayır, buna annen de Nazan’ın ailesi de şiddetle karşı çıkar. En doğrusu mezun olduktan sonra evlenmeniz” diyecekti.
Bu konuşmadan bir sonuç çıkmayacağını düşünüyordu, yine de bu konuşmayı yapması gerektiğine inanıyordu. Akşama kadar işini yaparken bir taraftan da evde konuşacaklarını düşündü. Konuşarak bu işin çözüleceğine hiç aklı yatmamıştı. Ama denemekten başka şansı yoktu.
Akşam eve geldiğinde yemekten sonra, “ sizinle konuşmak istiyorum” dedi. Babası, “seni dinliyoruz” diyerek Murat’ın konuya girmesini istedi. Murat, “dün gece Nazan’larda bizim fikrimizi sormaya bile gerek duymadan kalemi kırdınız. Kaç yaşına geldim, evlenmek için niye dört sene daha bekleyeyim? Sevdiğim kız nişanlım, onunla neden evlenemiyorum! Okul diyorsunuz, evlendikten sonra da okuyabilir. Dün orada size hayret ettim, benim tarafımda mısınız yoksa Nazan’ın ailesinin tarafında mı?” diye birden farkında olmadan bütün içindekileri ortaya döktü.
Annesi, “oğlum o kız sana göre değil ben sana başka kız bakarım” diyordu ki Murat, “anne yeter! Ben Nazan’ı seviyorum. Ben tercihimi yaptım Nazan’la evleneceğim. Sen istesen de istemesen de” diyerek sert bir şekilde tepkisini oratak koydu.
Babası, “tamam o halde, ben annen gibi başka gelin istemiyorum ama şu an ortam evlenmeniz için hiç uygun değil. Biz kabul etsek de Nazan’ın ailesi kabul etmez. Görmedin mi dün gece ne kadar kararlılardı” diyerek ortamı yatıştırmaya çalıştı.
Murat, “baba dün sesimi çıkarmadım, istedim ki orada benim de fikrim sorulsun. Benim ve Nazan’ın duygularını hiç düşünmediniz. Kendimizi evliliğe öyle inandırmıştı ki şu anda Nazan ne hissediyor dersiniz, ya ben ne hissediyorum!” diye çıkıştı.
Babası, “problem yaratma artık, ortak bir karara varıldı. Sizler de saygı gösterin ve bu karara uyun. Sen de annenle beni zor durumda bırakma” dedi.
Murat, “baba anlamıyorsun, ortak karar dediğin bizim kararımız değil sizin kararınızdı. Ben böyle bir kararı kabul etmiyorum. Siz böyle davranmaya devam ederseniz daha farklı çözümler üretmeye başlayacağım. İlk olarak da Nazan’ın babasıyla tekrar konuşmayı deneyeceğim, beni siz anlamıyorsunuz belki o anlar!” diye üstü kapalı tehdit etti.
Annesi hiddetle, “Murat bizi tehdit etme, bizi nasıl bir duruma soktuğunun farkında değil misin! Kızın ailesinin fikirlerini sen de duydun, neden şimdi huysuzluk yapıyorsun? Tam da buzlar erimeye başlamışken. Biraz bekleyin aileyle yakınlaşmaya başladık, zamanı geldiğinde biz de bakarız bir çaresine. Böyle sorumsuzca davranıp her şeyi karıştırma!” diye sert çıktı.
Murat bu şekilde bir yere varamayacağını anlamıştı. Ailesinin nabzını yoklamış ve bu konuşmadan bir sonuç çıkmayacağını çok net olarak görmüştü. Konuşma tam da düşündüğü gibi geçmişti.
Farklı yollar bulmalıydı...
Murat Nazan’ın babasıyla konuşmayı aklına koydu. Konuşma nereye varır, kendilerine ne getirir ne götürür, tahmin bile edemiyordu. Tek bildiği şey, bir şeyler yapması gerektiğiydi. Canı çok sıkılmıştı. Bu iş umduğundan da zor olacağa benziyordu.
Nazan’ı aradı, onun sesini duymak Murat’a yi gelmişti. Nazan her zaman olduğu gibi yine çok sıcak, yine çok samimi, yine sevgi doluydu. Murat bir anda bütün stresini unuttu. “Seni çok özledim, yarın okul çıkışı buluşalım mı?” diye sordu
Nazan, “bilmiyorum ki evdekileri sen de gördün. Eve geç kalırsam evde sorun olabilir” dedi
Murat, “onlar nişanı bozduğunu söylese de biz nişanlıyız unutma, bence ailelerimiz de bunu unutmasalar iyi ederler.” dedi.
Nazan biraz mahçup, “peki, yarın okuldan sonra buluşacağımızı anneme söylerim. Yoksa merak ederler. Eve gelince bir tatsızlık çıkmasın. Kimsenin üzülmesini istemiyorum” dedi.
Murat, “seni üzmek hayatımda yapacağım son şey olur. Sen kendini nasıl rahat hissediyorsan öyle davran. Yarın seni göreyim de ailene söyleyip söylememeye sen karar verirsin. Buna karışamam. O kadarına hakkım yok” dedi.
Nazan, “biliyor musun sınavım çok iyi geçti” diyerek konuyu değiştirdi. Bu aralar biraz derslerime ağırlık vermeliyim. Ders notlarım düşmemeli. Evde bunun için sorun yaşamamalıyım. Yeterince sorunumuz var zaten” dedi.
Murat alınganlık göstererek, “beni sorun olarak mı görüyorsun?” diyerek sitem etti.Nazan bu soruya çok üzüldü. “Seni nasıl sorun olarak görebilirim? Bizim tek sorunumuz evlenmemize izin vermemeleri. Seni ne kadar çok sevdiğimi bilmiyor musun?” diyerek sevgisini dile getirdi.
Murat, “yarını iple çekeceğim, madem buluşacağımızı annene söyleyeceksin, biraz gecikeceğini de söyle. Eve ben bırakırım” dedi.
Nazan, “tamam şimdi kapatmalıyım. Yemek yiyeceğiz sonra ders çalışacağım” deyince Mmurat, “ben seni sonra yine ararım“ diyerek telefonu kapattı.
Nazan yemek için masaya geldi. Annesi, “nerde kaldın kızım, çorban soğudu” dedi.
“Murat aradı anne, onunla konuştum. Yarın okuldan sonra buluşacağız” dedi.
Babası, “nerde buluşacaksınız?” diye sordu.
Nazan, “her zaman gittiğimiz biryer var, orada buluşacağız” dediğinde babası, “artık sokaklarda buluşmanızı istemiyorum. Senin bir evin var, adam gibi eve gelsin, evde görüşün” dedi.
Nazan şaşırmıştı, “hiç mi ev dışında görüşmeyeceğiz?” diye sordu.
Babası, “artık bazı kurallar koymamız gerekiyor. Hiç buluşmayacaksınız demiyorum ama her aklınıza geldiğinde de ikide bir sokaklarda buluşmanızı istemiyorum. Seni görmek isterse eve gelir görür. Bu defalık git ama bundan böyle dışarıda buluşmanızı istemiyorum” dedi.
Nazan sesini çıkarmadı...
Nazan odasına gittikten sonra annesi babasına, “çok sert davranmadın mı?“ diyerek biraz daha sakin olmasını önerdi.
YORUMLAR
Esma KAHRAMAN
Kafam gitti geldi;her iki ailenin arasına.
Tam evlillik kararı olacak derken,tekrar baştan başlıyor gibi geldi bana öykü.Mehter marşı gibi iki ileri bir geri.
Doğrusu merakta bıraktınız beni.8 i şimdiden merak etmeye başladım yani.
Selamlar.
Esma KAHRAMAN
Esma Hanım, işler iyice karıştı gibi görünüyo. Tipik bir Türk ailesi müdahalesiyle (ki gerekliydi gerçekten bir ara çok hızlı gelişti olaylar) balans ayarı verilen bir ilişki haline döndü. Beklentiler doğrultusunda evlenip bir yastıkta kocatmayı göze almış olma ihtimalini kabullenebilir miyim? Düşgücün sevgili Esma. Düşgücün... Sevgimle...
Esma KAHRAMAN
asran
Esma KAHRAMAN
Arada yas farki var aslinda erkek bu verilmis karari olgunlukla karsilayabilmeliydi.
Gerekli destegi de vermeliydi Nazana bu konuda önce egittimini tamamlamasi adina.
Sonucta evet ayrilin ve kesin olmaz demediler.
Evde görüsmelerine izin vermek de aslinda güzel ama disarda görüsmeye verilen tepki
biraz anlamsiz gibi bunca acikliktan sonra.
Okumaya devam sonucu merak ediyorum.
Yüregine saglik
Sevgilerimle