BİR GÜN BENİ ÖZLERSEN
Ayşe Kamuran’ı uğurladı ve hemen yattı, yorgundu. Uyandığın da saat epey olmuştu, hemen kalktı, giyindi, odasını toplayıp, “Kamuran kalktı mı ki?” dedi sesli. Dışarıya çıktı, havada güneş vardı ama yinede soğuktu. Melek’lere baktı hiç ses yoktu. Tekrar içeri girdi. “Aman, o arasın” diye annesine mektup yazdı. Olayları anlattı, “az kaldı annem, geliyorum,” diye bitirdi. “Aman, beklemek ne çok zormuş. “Saat on bir oldu, ne zaman gideceğiz?” diye söylendi, tekrar dışarı çıktı.
Kadir beyi gördü; “günaydın” diye seslendi.
”Günaydın Ayşe, nasılsın?”
”İyidir, siz nasılsınız, Melek nasıl?”
”İyi, temizlik yapıyor. Ee, akşam ne yaptınız?”
”O iş tamam. Pazar akşamı söz var, yüksük takacağız.”
”Kız senden korkulur, kimse o deden kız alamazdı.”
”Yok canım, o kadar da değil. Siz bu gün ne yapıyorsunuz?”
”Hiç, Melek işim var dedi temizlik yapacakmış. Beni de kahveye gönderdi. Gidiyordum.”
”Senden bir şey istesem?”
”İste”
”Arabayı verir misin? Biz Kamuran’la şehre inelim.”
”Olur, alın.”
”Kamuran nerede bilmiyorum, her halde kalkmadı.”
Kamuran sesleri duymuş, aşağıya iniyordu. “Kalktım, kalktım. Günaydın.”
”Geç kaldık, arabayı verdi Kadir.”
”O zaman haydi gidelim.”
Kadir; “Hanginiz kullanacaksınız?” dedi
Ayşe; “Ben düldülü iyi tanıyorum, Kamuran onu kullanamaz.”
”Nereden biliyorsun kullanamayacağımı?”
”Hiç, tahmin ettim.”
”Yok bilemedin, ben de kullanabilirim.”
”Haydi, sen ben diye vakit geçirmeyelim. Sizin istediğiniz bir şey var mı?”
Kadir; “ benim yok, ama Melek’in bilmem. Melek bak Ayşeler şehre gidiyor, istediğin var mı?”
Melek gelip; “hayırdır, ne iş şehre mi gidiyorsunuz?”
”Evet, yarın akşam nişan var.” deyip anahtarı aldı. Kamuran’a bakıp; “ kullanacaksan al” dedi.
”Yok, önce senin marifetini görelim.”
”İyi.”
Arabaya bindiler. Ayşe, kız evinin önünde durdu.
”Biz şehre iniyoruz, bir şey lazım mı yarın akşam için?”
”Bilmem, ama yok şimdilik. Yarın söz kesilecek” dendi.
”Evet de yüksük takılmayacak mı?”
”Orasını bilmem” dedi kadın.
”Anladım” dedi Ayşe
”Hoşça kalın” deyip, araba takırdayarak yola koyuldu. Ayşe Kamuran’a “araban var mı?” diye sordu.
”Olsa burada olurdu, yok. Ya senin?”
Ayşe muzipçe “çok” dedi. Başka bir şey demedi. Yalnız hafif gülümsemeyle; “olsa, burada olurdu” diye laf kapandı. Hava çok soğuktu. Şehre geldiler, arabayı bir park yerine koyup, Kamuran; “Evet şimdi ne yapıyoruz? Buraya gelmek senin fikrindi. Ne yapmayı düşünüyorsun?”
Ayşe; “hiç, sen ne yapmak isterdin? Gel şu çocukları sevindirelim.”
”Nasıl?”
”Sen damada kıyafet beğen, ben de kıza. Ne dersin? Ben kızın ölçülerini biliyorum. Sen de oğlanı düşün, kaç beden giyer?”
”Sen ciddi misin?”
”Evet.”
Vitrinlere baktılar, çok güzel kıyafetler vardı. Ayşe güzel bir elbise beğendi. Sade ve köyde giyilebilecekti. İçeri girdiler, yakından baktı, bedenini ayarladı ve aldı. Vitrinde spor ceket vardı, uygun pantolon koymuşlardı. Çok şıktı. Kamuran’a döndü; “ ben bunu beğendim, sen ne dersin?” yakından baktılar.
”Güzel” dedi “bedeni de bu olur, çocuğu tanıyorum.” Onu da aldılar.
“İçine kazak alalım, boğazlı güzel gider. Gömlekten daha iyi.”
”Evet, nasıl olsa söz nişanı.”
Kazak aldılar. Kıza güzel bir şal aldı, elbiseye uygun.
Kamuran; “Sen bunları başkalarına alıyorsun, kendine bir şey almıyorsun. Geldiğimden bu yana hep aynı şeyleri giymekten bıkmadın mı?”
”Hiç düşünmedim, kendime de alırım.”
”Haydi o zaman, şimdi sıra sende. Bak bunları ben çok beğendim. Sen ne diyeceksin?”
”Çok güzelmiş” kazak, pantolon ve gömlekler vardı.
”Dener misin?”
Satıcı kız şöyle bir baktı.
”Sadece pantolonu” dedi Ayşe.
Pantolonu alıp kabine girdi. Üzerinde çok güzel durmuştu. Dışarı çıkıp aynada baktı. Kamuran da çok beğenmişti. Soyunup “onları sarın” dedi. Satıcı kız;” bunları denemeyecek misin?”
”Yok sevmem soyun, giyin. Nasılsa uyarlar.” İki, üç kazak gömlek sardırdı.
”Sen bir şey almayacak mısın?”
”Bak ben de beğendim.” Güzel bir kazaktı.
”Evet, güzelmiş, sana da gider”
Paketler yapıldı. Kamuran Ayşe’ye aldırdıklarının parasını ödemeye kalkınca, Ayşe elindeki paketleri görevli kıza vererek çantasından paraları çıkardı.
Kamuran; “Ne yapıyorsun?” diye çıkıştı.
”Boş ver, benim hediyem olsun. Bu gün bana arkadaşlık ediyorsun.”
Ellerinde paketlerle mağazadan çıkıp, ayakkabı mağazasına doğru yürüdüler. “Ayakkabı da alalım.”
”Numarasını ne yapacaksın?”
”Üçer çift ayakkabı alırız, hangisi olursa onu giyerler. Kalanları da giyecek birileri bulunur.”
”Ah, artık sana şaşırmıyorum. Sadece bu kaynağı merak ediyorum, bir öğrensem.”
”Sakın sorma”
Ayakkabı paketlerini de aldılar. Elleri paketle dolmuştu. Geriye sadece nışan için takılacak yüzükler kalmıştı. Kuyumcuya girdiler. İki alyans aldı, bir de küpe yüksük takımı. Nihayet alınacaklar bitmişti. Alışveriş yaparken acıkan Ayşe;
”Gel bir pastaneye gidelim, ben acıktım. Kahvaltı yapmamıştım.”
Kamuran; “ Ne! Sen kahvaltı yapmadın mı? aptal mısın ya, daha önce neden demedin de aç gezdin?”
”Unuttum söylemeyi”
O saatte kahvaltı uygun olmayacağı için, Kamuran bir lokantaya götürdü. Yemeklerini yiyince çarşıda dolaştılar. Bir pastane görünce Ayşe; “girelim” dedi. Üç katlı büyükçe bir pasta siparişi ve meşrubat siparişi verdi. Köyün adresini bir kağıda yazıp, görevliye uzattı.
Kamuran için için gülüyordu; “Sanki senin kızın evleniyor, bu ne böyle?”
“Ne yapayım? Ben d e böyle mutlu oluyorum.”
“Seni anlamak çok zor.”
”Boş ver, şimdi ne yapalım? Sinemaya gidelim mi? Bak güzel filmler var.”
”Tamam da geç kalmayalım, ellerimiz dolu.”
”Olsun” dedi Ayşe. Sinema salonuna girdiler film duygusaldı. Ayşe’yi ağlattı biraz. Sinemadan çıktıklarında hava karamıştı, çok geç olmuştu. Hava da epeyce soğuktu. Arabanın yanına gelinceye kadar epey yürüdüler. Hem üşümüş ve yorulmuştular. Ayşe anahtarı Kamuran’a verdi.
Kamuran; “Yok, yolları pek bilmiyorum. Fazla araba bilgim yok, sen götürüyorsun üstelik gece.”
”Peki” deyip, arabaya bindiler, yola çıktılar.
Ayşe arabayı iyi kullanıyordu. Kamuran;
”Artık araban olduğuna iyice eminim. Çok güzel kullanıyorsun.”
Ayşe gülümsedi, cevap vermedi. Kamuran Ayşe’yi iyi tanımıştı. Bir şey söylemeyecek oldu mu, konuşmuyordu. Dikkatini dağıtmamak için sustu. Ağır da olsa köye geldiler, saat on u geçmişti. Kadir bey arabanın sesini duyunca kapıya çıkmış, “geldiniz mi? Biraz geç kaldınız da, merak ettik.”
”Yok, sinemaya gittik. Onun için geciktik” dedi Ayşe. Arabadan poşetleri çıkardılar, ellerini dolu görünce Kadir; ”Ne o çarşıyı taşımışsınız!”
Kamuran Ayşe’ye bakıp; “aldıklarımızı göstersek mi?”
”Olur, niye olmasın.” dedi umursamaz
Melek de çıkmıştı kapıya; “kızım ne bunlar?”
”Yok, biraz alış veriş yaptık da.”
İçeri girdiler, elinde pastaneden alınmış paketi Melek’e verdi.
“Çayla yeriz diye aldık. Of yorulmuşum” diye hayıflandı Ayşe.
Melek; “paketleri aça bilir miyim?”
”Tabi, aç bak.”
Önce elbise çıktı paketten. “Bu ne? Sen böyle bir şey giymezsin.”
”İyi bildin, nişanlanacak kıza.”
Melek güldü; “bunu düşünmeliydim.”
Kamuran güldü; “sanki kendi kızı nişan olacak, öyle heyecanlı Ayşe.”
”Tabi aracıyım ben” dedi Ayşe.
Melek paketleri açmaya devam etti. Ayakkabıları bir bir dizdi, Kadir gülmeye başladı;
”Ayşe, bunların içinde sağdıca da var mı?”
”Niye?”
”Ben sağdıç olmaya karar verdim. Ne bunlar?”
”Ne bileyim, numaralarını bilmiyorum. Hangisi olursa onu giyer, beğendiysen al senin olsun.”
”Kız çok alemsin…”
Paketten ceket, pantolon çıkınca Kamuran’a baktılar.
”Yok ben almayayım. Onlar damada ama çok güzeller.”
”Tabi güzel olacak, insan bir kere damat oluyor.”
Kadir bir iç çekti “Damat şanslı” dedi.
Melek; “Aa, ben sana almadım mı ya?”
Hepsi güldüler. Melek çıkardıklarını askıya asıyor, düzgünce kaldırıyordu.
”Şalı çok beğendim. Çok zevklisin Ayşe’m” dedi. Ayşe cevap vermedi, aldıklarına bakıyordu…
(Devam edecek)
HACI AYŞE KARAN
YORUMLAR
Ablacığım yine çok güzeldi ve duygusaldı. Yardımseverliğin, insan sevgiinin hakim olduğu bir bölümdü. En bayıldığım şey ise dialoglarının çok başarılı olduğu. sevgilerimle canım ablam. Sevgilerimle :)))))))))
AYSE 09
çok teşekkür ediyorm
bende seni seviyorum