- 1756 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
TEPEÖREN'İ KİM SATTI ?
Ülkemin, siyaset çamurundan boğulmak üzere olduğu, özellikle yetmişli yılların, bu çamurun bulaşmaya gücünün yetmediği, ender köylerinden biriydi ,Tepeören.
Onüçünde,onbeşinde, belinde silah taşımaya kanmazdı Tepeören’in gençleri. Kimse gelip de, zorla kömür,erzak vermeye kalkışamazdı evlere. Hak etmediğini almak,yemek gibi bir alışkanlığı yoktu köy halkının.
Siyaset, bu ülkenin çamuruydu, yüz karasıydı, ayıbıydı. Böyle biliyor, böyle söylüyordu, Tepeören halkı.
Gençler, futbol oynardı, çalışmaktan arta kalan zamanlarında. Düğünlerde, içki de içseler, birlikte kol kola oynarlardı. Kimseye de ayrımcılık yapmazlardı asla.
Resmi olmayan bir futbol klübü vardı köyde. Köy kahvesi bile bu klüp için çalışırdı. Ocakçı, garson, çoğu kez köyün gençleriydi. Komşu köylerle de maçlar yapılırdı.
Velhasıl, çok güzeldi o günler...
Köye yeni taşınaN bir fabrika, okul yapmak için, muhtarlıktan arsa istediğinde, ilk akla gelen, tam da köy gençlerinin futbol sahası olmuştu. İtiraz etmedi gençler. Okul, güzel şeydi. Üstelik köyün okulu da epeyce eskimişti.
Kaymakamlık bu defa, köy gençlerine armağan olarak, köyün hemen dışında, Millî Emlâk’a ait bir arsayı, harfiyat yaptırıp, bir de klüp binası inşa ettirerek, futbol sahası yaptı.
Bu da çok güzel oldu.
Bir taraftan okul inşaatı devam ederken, diğer taraftan yeni sahada fUtbol turnuvası düzenlendi. Tüm komşu köylerin katlıdığı çok güzel bir turnuva oldu doğrusu.
Bakkallık yapıyordum köyde. İleriyi az biraz görebilme hastalığım vardır benim. Köyün biraz hali vakti yerinde olan, biraz futboldan anlayan, sözümün geçtiği kişilere, köyde mutlaka resmi bir futbol klübü kurulması gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Resmi kulüp kurulduğunda, yeni yapılan sahanın tapusunun kulübe verilebileceğini, hatta köy kahvesinin bile klübe gelir getirmesi için, hibe edilebileceğini söyledim. Yoksa sahanın da, kahvenin de bir gün elden gidebileceğini, spor faaliyetlerinin de kalıcı olamayacağını haykırdım durdum.
Kimisi dalga geçti, kimisi anlamadan anlar göründü, kimisi tembellik, sorumsuzluk etti.
Gün geldi, sahanın satıldığını duyduk. Muhtara koştuğumuzda,avukat tutulduğuna, sahanın satışının iptal edileceğine ikna edildik. Meğer oyalanmışık. Sahanın etrafı çitlerle örüldüğünde, tekrar koştuk muhtara. Bu defa, işin çoktan bittiğini, adamın tapuyu cebine koyduğunu, itiraz süresinin de geçtiğini öğrendik.
Bu işe benden daha fazla zaman ve gayret harcayan arkadaşların, sahayı satın alan adamdan duydukları söz, çok acıydı. Adam ,şöyle demişti:
- Gidin sorun muhtarınıza bakalım : Altındaki arabayı kim almış ?
Ne saha kaldı, ne de köy kahvesi. Gün geldi, tarihi köy kahvesini bile, sudan bahaneler yaratıp yıktılar.
Tepeören’de şimdi spor faaliyetleri yok. Siyaset var, alemcilik var. Köyümün, hiç de ihtiyacı olmayan insanlarına kömürler, erzaklar dağıtılıyor bir taraftan, köyün gençleri sokaklarda sarhoş dolaşıyor diğer taraftan.
Gençlerin ne suçu var? Alemcilik onların gönlünde yatan değil. Siyaset hiç değil. İş bulabilmek, bir yerlerde bir şeyler kapabilmek adına siyaset yapanlara yaklaşıyorlar. Spor yapamayan gençliğin sağlıklı olması da mümkün olmadığı için, içki, sığınakları oluyor ancak.
Sahi, gençler ; hiç düşündünüz mü . Suçlu kim ?
Tepeören’i kim sattı ?
Fikret TEZAL
YORUMLAR
(:
kim? geçen bir arkadaş mesaj atmıştı bana ve gülüyordu...yazmışki mesajda ünüversite mezunu bir öğrenci (sui-zan ve hüsni-zan) ne demek bilmiyor inanabiliyormusun diye...
alın ilşte okumuş gençlik....bu ülkede Cumhuriyet tarini bilmeyen mezunlar var....
insan olmak lazım insan....adam gibi bir adam olmak lazım...
bu köye benimde gidesim geldi valla....Aynur hanım ile yola çıkabilriz örneğin....(:
ayrıca ihtiyacı omayana erzaklar geliyorsa bolca, işte işsiz olan yoksul alilerle paylaşılabilir güzel değilmi.
nede olsa adı yardımlaşmak...şekil ve usulün ne önmi var...
dua selam ile....
Fikret TEZEL
"Sahi, gençler ; hiç düşündünüz mü . Suçlu kim ?"
Gençler bir düşünmeye başlasalar, ülkedeki pek çok sorun ortadan kalkacak ama...Bu gençleri büyüten bizler olduğumuza göre onlara da fazla yüklenmemek gerek. Düşünmeyi, akıllarını kullanmayı bizler ve ezberci eğitim sistemimiz sayesinde öğrenemediler.
Geçtiğimiz bayram da doğduğum, büyüdüğüm sahil beldesine gitmiştim. Bir Cinayetin Öyküsü başlığı altında uğradığı katliamı anlatmıştım. Hatta aynı yazıyı Belediye başkanına da gönderdim. Yanıtlamışlar, eksik olmasınlar. Ama giden gitmiş...Ne çare...
Kaleminizi özlettiniz Fikret Bey. Saygılarımla.
Gidin sorun muhtarınıza bakalım : Altındaki arabayı kim almış ?
Cikarini gözeten ailesini de kendini de milletini de vatanini da bile satar.Ihtiyaci yokken bile ihtiyacim var der devletin kuyusunu da kazar.Hem kimse kimseye zorla bir sey vermez.Ama zorla almasini bilir bu millet isine geldimi türlü dalavere ile..
Yurtdisinda milletin kirasini bile ödüyor devlet calismadiklari zaman.Ama ne millet ne de devlet kuralsiz is yapmiyor.Yapamaz.
Bizim devletimizde yok böyle birsey ya da ben bilmiyorm.Yardim yapilsa bile halkin bir kismi ardinda baska birsey ariyor.
Bizim devletimizde herkes kafasina cikarina göre.Serbest istedigi gibi oynuyor herkes.Burun kiviriyor is begenmiyor.Yurtdisinda bile bulasikcilik yapan var.
Ve malesef kendi milletini garantiye almayi hicbir zaman basaramadi Türkiye bundan sonra da basaramaz.Zor.
Onun icin de her sey olur Ülkede kim kimi harcarsa.Bastan itibaren kurulamamis bir düzen demek ki 100 yil gecsede degismezmis.
Ve Siyeseti Ülkenin ayibi camuru yüzkarasi olarak görmek demek basa kim gecerse gecsin yaranamaz demektir bence.
Bastan itibaren kaybediyor Ülke yönetimini üstlenmis biri.
Hep böyle devam edecek gibi hep olumsuz yaklasilacak eski yerinde sayacak bu devlet böyle tutumlar önünde.
Onun icin her degisimin önüne setler kurmaya devam edecek bu millet.
Cok seyler gecti beynimden bu yazinizda.
Yüreginize saglik
Saygilarimla
hicbitmez tarafından 10/28/2010 2:31:14 AM zamanında düzenlenmiştir.
Fikret TEZEL
hicbitmez
bir an önce is bitsinde nereye yigilirsa yigilsin der gibisinden
herseyin de bir usulü ve karari vardir.
Isini dogru düzgün yapan adam sayisi ortada Ülkede.
Demek ki yardim konusunda da degismiyormus bu.
O zaman bu akrabaniz gerekli yere sikayet etmeli bu olayi.
Yazik yani okadar muhtac varken ihtiyaci olmayanin evine yigip cekip gitmek.
Enteresan bir sey ama normal yani olmadik yok ne de olsa güzel Ülkede.
Zorla kömür ve erzak mı dağıtıyorlar...Yok ya ben bu işi bırakacağım... Sanırım başka bir dünyada yaşıyorum.
Belediyeler herkesin malumu olduğu üzere siyasi kurumlardır. Elbette ki bir kaç olumsuz örnek görülür. Hiç kimse peygamber değil. Ama bunu neden genele yayarak bütün yönetimleri töhmet altında bırakıyorsunuz. Yardımlar son derece elzem bir sosyal devlet görevidir. Tabiki en iyisi istihdam sağlayabilmek. Ama buna gücünüz yetmediği yerde yardım edeceksiniz. Araya adam koyup ihtiyacı olmadığı halde yardım alan da elbet var. İnkar edemem. Satılan arsalar için diyecek tek bir sözüm var: Bu millet ne yazık ki üç kuruşa babasının mezar yerini bile satacak ahlaka düştü.
Gençlerin en suçu var diyorsunuz? Bu kadar arabeskbakmayın olaya. Okumak isteyene okul mu kalmadı memlekette. Bizim Karadeniz'de şu batının tek imkanı yok. Ama sarhoş gezen alemciler de yok...Hatta kent çocuklarının tenezzül etmediği fabrikalarda köle gibi çalışıyorlar.
Demem o ki, bu ülkede herkes iş bulamayınca alemci olmuyor çok şükür...
aynur engindeniz tarafından 10/27/2010 8:44:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
Fikret TEZEL
Aynur Engindeniz
Burası Kocaelide bir köy mü? Vallahi üşenmem gider bakarım. Gerekeni de yaparım.
Önemli bir şey diyeceğim sizlere; Köyünüzü satın alan kişi ile üç kez konuşun. Biliyorum onu ikna edemiyeceğinizi ama ''Günah bizden gitti! Seninle konuşmadık demeyesin'' anlamında konuşmanız içindi üç kez konuşma teklif etmem.
Sonra; köyün yiğit,dürüst, haksızlığa boyun bükmeyenlerinden çekirdek kadro kurun. Sömürüye karşı duruşu öğretin onları ve birde yurt yani köylerinin sevgisini iyice belletin onlara.
Onları cesaret eğitiminden geçirin. Planlı, proğramlı olarak halkı içten içe aydınlatın. Eğitilen gençlerin yanına çekmeye uğraşın.
Sistemli olarak alınan arazinin geri dönüşümü için gençler Köyü sömürü çarkına döndüreni köyden uzaklaştırmak için Atatürk'ün Gençliğe Hitabını adama yollayın.
Muhtara hediye edilen sömürü aracını bir gece ateşle süsleyin! Ve diğer süslemeler gelsin.
Sömürü çarkının başını tutup getirin köyde kurulacak açık oturuma. (bazıları buna halk mahkemesi diyor)
Karar köy halkının!
Bu mücadele koca Türkiye'ye Kurtuluş Savaşı için iyi bir örnek olacaktır.
Acizane düşüncem bu.
Yazınızda Ülkemizin ahvalını gördüm üstadım.
Duyarlı yüreğimize saygılar derin...