- 1861 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
Göçebe Hayatımda Bir Bayram
Yirmi dokuz ekim cumhuriyet bayramının her geldiğinde bu anımı hatırlar, hüzünlenirim. İçim burkulur.
Benim çocukluğum, adeta göçebe hayatıyla geçmişti. Beş yıllık ilkokul hayatımda, dört öğretmen, üç okul değiştirmiştim. Sık sık okul değiştirmemin eksileri olduğu gibi, artıları da olmuştu. Her öğretmenin öğretme tekniği farklıydı. Ya arkadaşlarım? Onlar başlı başına olaydı zaten. Sınıfımızda, üçüncü sınıfa gelmemize rağmen okumayı sökemeyen çocuklar olduğu gibi, akılları fazla gelen hiperaktif çocuklar da vardı.
Ben, bütün bu iyi ve kötüyü harmanlayıp yararlanmasını bildim. Dördüncü sınıfı başarıyla bitirip, beşinci sınıfa geçtiğim yıl, yine şehir değiştirmiştik. Aksine bu defaki göç yerimiz bir şehir değil, köydü. Son değişiklik canıma yetmişti. Mutsuzdum. Geldiğim okulda, öğretmenin tüm çabalarına rağmen çocuklar çok tembeldi. Öğretmen de bu sınıfa yeni gelmişti, tıpkı benim gibi.
Öğretmen, derse başladığımızın ilk günü, tanışma faslından sonra, tatili nasıl geçirdiğimiz hakkında bir kompozisyon yazmamızı istemişti. Sanırım bu kompozisyonla bizleri daha yakından tanımaktı amacı. Defterimi açtım, bütün hıncımı sayfaya kustum adeta. Artık göçebe hayatımdan bıktığımı, hiç mutlu olmadığımı falan filan yazıp beş dakikada götürüp öğretmene verdim. Öğretmen şaşkınlıkla yüzüme bakıp ‘’yazdın mı?’’ dedi. Yazdım, dedim.
Öğretmen şaşırmakta haklıydı, diğer çocuklar yazının başlığını bile yazmamışlardı henüz. Defteri eline alan öğretmen, merakla yazdıklarımı okudu, sonra sınıfa bakıp ‘yazmayı bırakıp beni dinler misiniz çocuklar.’’ Diyerek, benim yazdığım kompozisyonu sınıfa okudu. Sonra ‘’bu kompozisyonu lise öğrencisi yazamaz, arkadaşınız bu konuda oldukça yetenekli. Konuya nasıl girmiş, nasıl çıkmış iyice dinlediniz mi?’’ deyince ben şaşırdım. Aslında yazdıklarım öyle ipe sapa gelecek bir şey değildi. Öfkemi kusmuştum sadece. ‘Vay be, ben neymişim de haberim yokmuş.’dedim içimden. Bir öğretmene bakıyorum bir çocuklara… Mademki ben bu kadar yetenekliydim de, onca okul gezdim, onca öğretmen gördüm, neden diğerleri fark etmedi? Okul biterken yeteneğim fark edildi. Diyelim ki yeteneğim daha önce fark edildi, peki neden yönlendirilmedim bu konuda? Bu benim şansım mı oldu şanssızlığım mı hâlâ çözmüş değilim. Biraz da kabardığımı söylersem yalan söylememiş olurum tabi. Öğretmenim defterimi karıştırmaya, daha önce yazdığım yazıları inceleme başladı. Bizler o zamanlar defter bitmeden ikinci deftere başlayamıyorduk. Sınıf geçmiş olsak da geçen yılkı defterim vardı elimde, yarım kalmıştı çünkü. Öğretmenim defterimi karıştırırken arasından geçen yıla ait karnem düştü, eğilip onu aldı. Karnemi inceleyince, tekrar sınıfa dönüp, karnemi sınıfa doğru tuttu:
‘’Arkadaşınızın karnesine bakın çocuklar, tek kırık notu yok, hepsi beş. Arkadaşınızı sınıf başkanı seçelim mi ?’’ diye sınıfa sordu öğretmenimiz. Çocuklar hep bir ağızdan ‘’seçelim öğretmenim!’’ diye bağırdılar. İlk derste sınıf başkanı olmuştum. Galiba öğretmen bana acımış biraz mutlu etmek istemişti. İlerleyen zamanlarda yavaş yavaş arkadaşlarıma ve öğretmenime alışmaya başlamıştım ki, Cumhuriyet bayramı yaklaşmış, sınıfta bayram hazırlığı başlamıştı.
Öğretmenimiz sınıfa okunacak şiirleri dağıttı. Açılış şiiri olarak istiklal marşımızı birimizin ezberlemesini istiyordu. Sınıfa ‘’kim okumak ister çocuklar?’’ diye sorunca kimseden ses çıkmadı. İki tarafıma bakındım, çıt yoktu. Parmağımı kaldırıp, ‘’ben okumak istiyorum.’’ ‘’bayrama az bir zaman kaldı, ezberleyebilir misin Emine?’’ dedi öğretmenimiz. ‘’Ben, üçüncü sınıftayken ezberlemiştim öğretmenim’’ dedim. Öğretmenimiz inanmamış gibi, ‘’kalk oku’’ dedi. Hemen tahtaya kalkıp marşımızı içimden gelen duygularla okudum. Okunması gerektiği gibi… Hele şu mısralar beni alıp götürmüştü, okurken kendimden geçmiştim.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘’Medeniyet!’’ dediğin tek dişi kalmış canavar?
Marşı okumayı bitirince öğretmenim ve arkadaşlarım ayakta alkışlamışlardı beni. Böylece bayram hazırlığımız tamam olmuştu. Şu aksi Pazar olmasaydı tabi… Biz pazar günleri yan gelip yatmaz, oyunlar oynamazdık. Her Pazar bir iş bulurdu babam. O pazar da bulmuştu. Bağdaki ayrıkları toplamaya gitmiştik. Gitmiştik gitmesine de, yağmur bir türlü izin vermiyordu ki bizim çalışmamıza; ama babamın aldırdığı yoktu. Ona göre bu yağmur ahmak
Islatandı. Yağmur ahmakıslatandı ama nedense bizi bir güzel ıslatmıştı. Bu durumda ahmak biz miydik acaba demeden de edemiyorduk çocuk aklı işte. O şekilde ıslak çamaşırlarla akşamı etmiştik.
Ertesi gün bayramdı, kardeşlerimle beraber hazırlanıp okula gittik. Bayram için sıraya girdik her şey hazırdı. Müdürümüz, açılış konuşmasını yapıp bayramın ilk şiiri olan marşımızı okumak için adımı anons etti. Ben heyecanla koşup mikrofonu elime aldım, ses yoktu. Öğretmenimiz ‘’oku’’ diye bağırıyor ama ses yoktu. Gelip mikrofonu kontrol ettiklerinde elektriklerin kesildiği anlaşılmıştı. Kör talih, orada da bulmuştu beni. Çaresiz öğretmen ‘’bağıra bağıra oku kızım, sınıfta bize okuduğun gibi’’ dedi; fakat ne mümkün, dünkü ahmakıslatan yağmuru sesimi alıp gitmişti benim. Marşımızı okumak için ağzımı açıyorum fakat sesim çıkmıyor. Öylece kalabalığa baktım. Çok utanmıştım. Karşımdaki insanlar benim sesimin çıkmadığını bilmiyordu. Belki unuttuğumu düşünmüşlerdi ama ben unutmamıştım. Sadece gözyaşlarım aktı sessizce, ahmakıslatan yağmura ve acımasız babama veryansın ettim içimden. Şimdi ne zaman istiklal marşını dinlesem, o anım aklıma gelir. Benim için çok kötü bir anıydı.
YORUMLAR
sevgili Emine arkadasim , anilarindan böyle anlatiyorsun ya , okurken öyle dalip gidiyorum. bunlari bir gün bir kitapta toparlayacaksin mutlaka .. bunu senden bekliyorum . bir cok insana ulasacak bu yazdiklarin.
o kücük kizin o an öyle orda aglarken o hali gözümde canlandi ... ne kadar üzülmüs oldugunu düsündüm..
o resmi adeta bize gösterdin..
cok sevdim yazini ..
tebrikler arkadasim... sevgilerimle .
Emine UYSAL (EMİNE45)
Saygı ve sevgimle arkadaşım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle..
bir bayram mektubunda öğrendik yeteneğin küçüklükten şekillendiğini
çok saygımla
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygımla...
Çocukluğunuzu okurken, bir sürü acı tatlı hatıralarla kuşanmış kendi çocukluğumu hayal ettim. Çok güzel bir yazıydı tebrik ederim. Bu arada ne zaman marşımızı dinlesem içimde hiç bitmeyen bir hüzün bir saygı uyanır. Aklıma hep şehitlerimiz gelir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
İstiklal marşımız beni ta çocukluğumdan beri etkilemiştir. Dinlerken kendimi özgür hissetmişimdir hep.
saygı ve sevgimle...
Memleketimden İnsan Manzaraları demişti Nazım HİKMET ŞİİRLERİYLE..
Adeta bunu anlatan bir anı yazısı..
Kırsal kesimler de ırgatlık yapan çocuklar, şehirde sanayi de köle çocuklar olarak sahnedeydi..
Bürokratlar, kodamanlar da balo salonlarında Cumhuriyeti kutluyordu...
Hepimizin yaşadığı sömürü yokluk günleri..
Bu yazınızı çok beğendim, Emine hanım..
Alkışlıyorum..
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygı ve sevgimle...
Emine'ciğim, diğer arkadaşlarım gibi ben de çocukluk günlerimi hatırladım.
Fatih Ali Kuşçu ilkokulunda okuyup, okul değiştirmeden öğretmen değiştirme rekoru olan bir sınıftı benimki.
Beş yılda dört öğretmen değiştirmiştik. O günler geldi gözümün önüne, biz öğrencilerin de yeni öğretmenimize alışma çabaları.
Nostalji yaşattı yazın bizlere canım, teşekkürler, sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Çocukluk ne gariptir. Bazen en olmadık şeye sevinirken, bazen en olmadık şeyde hayatın bizim için bitiş anı sanırız.
Aynı kaderi paylaşıyoruz desene. :) Ben de ilkokulu dört ayrı okulda ve sayısını tam hatırlamıyorum yedi veya sekiz öğretmen değiştirerek okumuştum. Üçüncü sınıfta bir kaç kez öğretmen değiştirmiştik :))
İstiklal Marşımızı ben de ilkokula başlamadan önce ezberlemiş ve anlamını o zamanlar tam kavrayamasam da sözlerini içime işlemiştim. :)) Her istiklal Marşı duyduğumda da belki de bu yüzden gözlerimden yaş süzülür ağlardım.
Çocukluk anılarını işte bu yüzden çok seviyorum. En olmadık zamanda bizi geçmişe götürüveriyor.
Yüreğine sağlık.
Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Evet çocukluktan gelen bir okuma alışkanlığı ve yazma yeteneğine sahipsin Emine ablacığım. Güzel bir anıydı. Üstelik de çok duygusaldı. Teşekkürler, sevgilerimle
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Çocukluğunuzda da farkediliyormuş yeteneğiniz. Çocukken yaşanılan aksilikler yüreği acıtıyor tabi. Teşekkürler anınızı paylaştığınız için. Sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygı ve selamlar...
Küçük bir kız çocuğu, kırgın gözlerle bakıyor, önüdeki kalabalığa. Derin bir hayal kırıklığı yerleşmiş gözleri, çaresizlikten çökmüş omuzları, daha bir küçülmüş bedeni. Siyah önlüğü, beyaz yakası ile mikrofonun önünde.
Gözümde bu sahne canlandı, canlandırdın. O küçük kız çocuğu adına üzüldüm. Anilar hatırlanası olmuyor, her zaman.
Sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle...
Emine kardeş,ne yaparsın ki bazen insan istediğini olamıyor.Senin yeteneğin taa o zamanlardan kök salmışmış. Şimdi yazdıklarından belli.
Şu İstiklal marşını törende söyleyememiş olman gerçekten üzücü.
İnsanın çocukluğunda unutmadığı bir sürü anısı oluyor de mi.
Tebrikler.
Selam ve saygılar.
ayhansarıkaya tarafından 10/27/2010 6:04:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygımla...