- 2976 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Cehennem Pusuda!: Semum
-
Cehennem pusuda...
Yasak kapının ardında cehenneme ait bir sır var!
Bu öyle bir sır ki;
Cehennemin zifiri soğuk köşelerinde, yüz binlerce yıldır saklı tutulan,
Adı anılmaz varlıkların karanlık diyarlarda, fısıldamaya bile cesaret edemedikleri bir sır,
Ve o sırrın cehennemvari dehşetine maruz kalan İzmirli Canan Karaca’nın gerçek hikâyesi…
D@bbe’den Sonra
Mütevazi bütçesine rağmen, geçen sezonun en tartışma yaratan, en çok izlenen ve Türk Sinemasının korku kültürünü yeniden canlandıran D@bbe filminin senarist ve yönetmeni Hasan Karacadağ, yepyeni bir korku filmi ile karşımızda…Tabi ki gerçeklerle…
Semum Nedir?
Semum bir tür ateştir.
İslam inancına göre insanlar kuru bir çamurdan yaratıldı ve insanoğlu yaratılmadan önce dünya üzerinde yaşayan bir takım yaratıklar vardı. Bu yaratıklar cehennemdeki kızgın ateşin dumansız alevinden yaratılmış ve daha sonra korkunç bir zehirle birleştirilerek Semum halini almışlardır. Yaratıcı, insana kendi ruhundan üfleyip onları dünya üzerine gönderdikten sonra, başta Şeytan olmak üzere bazı Semum’lar insanları kıskanıp, onlara türlü kötülükler yapmaya başlamıştı. Hatta öyle ki bazı Semum’lar tüm hayatını insanlara saldırıp, onların beynine hükmederek ve dehşetli karabasanlarla ruhlarına işkenceler çektirerek geçirmişlerdir. Kainatın son nefesini alacağı kıyamet anına kadar, insanoğluna her türlü dehşeti yaşatmaya and içmiş şeytani Semum’lar ve onlara ait sırlar bu filmde gerçek bilgiler ve gerçek bir hikaye eşliğinde aydınlanıyor!
“Andolsun ki biz, insanı pişmemiş çamurdan, kokuşmuş cıvık balçıktan yarattık. Cân’nı da (insandan) daha önce semûm ateşinden yarattık.” (Hicr, 26-27) buyurur.
Ayetten anlaşıldığı gibi Cân (cinnilerin Ademi), insanoğlundan önce yaratılmıştır. İnsanın yaratılışının, kainattın yaratılışında son halka olduğu düşünülürse, Cân sondan bir önceki halka olarak yaratılmıştır.
Ayetteki “semûm ateşi” hususunda, bazıları, “Bu, ateşin alevidir.” demişler; bazıları da “O, öldürücü derecede sıcak olan sam rüzgarıdır.” demişlerdir. Önceki ayetin de yardımı ile, İbareden anlaşılan bunun bir çeşit ateş olduğudur. Fakat, bedenin gözeneklerine, yani derideki o küçücük deliklere nüfuz edip, içine işlediği için buna, “semûm” ismi verilmiştir. İnsanın içine işleyen rüzgara da bu yüzden “sam rüzgarı” denmiştir. Bir rivayette, “Semûm, dumansız ateştir. Yıldızlar da bu ateşten yaratılır.” denmiştirki, bu, “semum ateşi” ile geçen ayetteki “ateşin mârici”’nin aynı olduğunu gösterir. Buna göre aynı şeyi anlatan bu kelimelerden biri, o ateşin yalın, saf ve dumansız bir ateş olduğunu, diğeri de yakıcı ve kavurucu olduğunu anlatmış olur. Âlûsî “semum ateşi”ni, “fevkalade hararetli ateş” diye tefsir ederken buna işaret etmektedir.
Bazı hadislerde Cân’nın yaratıldığı ateşin, bildiğimiz ateşlerden çok daha sıcak olduğu bildirilmektedir. Ebu Davud et-Tayalisî’nin İbn Mes’ud(r.a.)’dan naklettiği bir hadise göre, “Bu (dünyada gördüğümüz) ateşler, Cân’nın yaratıldığı ateşten yetmiş kat daha hafiftir.”
Kısacası Kuran-ı Kerimde geçen bir kelime olan Semum, insanın tüm gözeneklerine kadar girip onları zehirleyen çok tehlikeli bir yaratıktır. Her an herkese saldırabilecek, çok hızlı hareket eden, zehirleyici Semum’lar bazı durumlarda asla geri dönmez, içine girdiği insana cehennem gibi bir hayat yaşatırlar.
The Exorcist (Şeytan) Filmiyle Kurulan Alakalar
Sinema tarihinin en önemli korku filmi sayılan `The Exorcist’ veya bizdeki bilinen adıyla `Şeytan’ filmi, Hıristiyan dünyasının en çok gurur duyduğu ve en çok sahiplendiği film olmuştur. Hatta vizyona girdiği dönem dünyanın gündemi haline gelmiştir. Fakat Şeytan filmi bazı önemli soruları yanıtsız bırakıyor belki de, şeytana ait sırların kilisenin karanlık mahzenlerinde gömülü olduğunu savunuyordu. İşte Hasan Karacadağ’ın yazıp yönettiği film Semum bu önemli filmin cevaplayamadığı soruları, Türk ve İslam dünyasının derin kültüründeki hazineleri kullanarak yanıtlıyor!
Canan Karaca’ya Ne Oldu?
İzmir’de kendi halinde biri olarak hayatına devam eden ve paranormal olayların hiçbir türlüsüyle ilgisi olmayan Canan Karaca’nın aniden yaşamaya başladığı korkunç saatler, sonradan kendisinin anlattıklarıyla bu filme konu oldu.
Gördüklerini Cehennem günlüğü adıyla Hasan Karacadağ’a bir mektupla anlatan Canan Karaca’nın öyküsünden esinlenerek bu filmin senaryosunu yazan Hasan Karacadağ, Semum yaratığının görüntüsünün, gerçeğe yakın olması için tam üç ay sadece çizimlerle uğraştı.
Ve ortaya dünya sinemalarında şaşkınlık yaratacak ürkünç bir varlık çıktı! Tamamen 3D olarak Türk efektçiler tarafından tasarlanan bu varlık Hollywood tasarımcılarına bile parmak ısırtacak kadar başarılı oldu!
Hikaye
27 yaşındaki Canan Karaca ve kocası Volkan Karaca yeni aldıkları büyük bir eve taşınırlar. Her şey çok iyi giderken bir gün sebebini bilmediğimiz bir şekilde Canan’a garip şeyler olmaya başlar. Canan yavaş yavaş başka bir varlığa, kendisine hükmetmeye başlayan bir yaratığa dönüşmeye başlar. Kendisine adım adım görünen ve ona cehennem dakikaları yaşatan bu varlık, karabasanlarla başlayan işkencelerini, Canan’ın bedenini ele geçirerek devam ettirir. Şeytan’ın en sadık hizmetkarı Semum kendisine hedef olarak neden Canan’ı seçmiştir ve ona ne yapacaktır? Sıradan bir insan için cehennemin kapısı nasıl açılır? Semum filminde izlenecek müthiş bir görsellikle korkunun eşi benzeri görülmemiş bir türü aktarılacak.
2007’de çıkan filmimizde yine sanatıyla konuşulan Ayça İnci (Canan), Burak Hakkı (Volkan), Cem Kurtoğlu (Mikail Hoca), Sefa Zengin (Raci), Bahtiyar Engin (Macit), Yıldırım Öcek (Emlakçı), Levent Sülün (Ali), Nazlı Ceren Argon (Banu) ve Hakan Meriçliler (Prof. Dr. Oğuz) gibi isimler rol alıyor.
Yönetmen’in Gözünden Film
“Doğru olma ihtimalleri yüksek olduğu halde, kanıtlanması imkânsız olan matematiksel önermelerin bilimdeki karşılığı ne ise korku filmlerinin de, sinemadaki karşılığı odur.
Korku filmlerinde gerçeğin yerini hayal alır ama söz konusu inanç ve derin kültür birikimleri olunca bunu hayal kelimesiyle basite indirgemek bana göre hatadır. Ben peşinde koşup öğrenmeye gayret ettiğim sinemayı `Hayal’ yerine `Düş’ kelimesine daha yakın buluyorum. Kan akışımızın yavaşlayıp, kalp atışlarımızın dengesizleştiği ve genlerimizin yarı-ölüm moduna geçtiği uyku anlarında beynimize çöken zamansız ve boyutsuz düşlerimiz, bize aradığımız sırlar hakkında ipuçları verebilir diye düşünmekteyim.
Batı dünyasının karanlığın lordu dediği ve benim de tüm eserlerini severek okuduğum usta korku edebiyatçısı `H. P Lovecraft’ elbette bir korku duayenidir ama ben şahsen bir Muhyiddin-i Arabi’nin kainatın gizemlerini, ruh ve kalp döngüsüne çökmüş karabasanlarla çözümlediği teorilerini daha çok seviyorum. Eğer yapmış olduğum bu film bizi, keşif kokulu sırlarla dolu düşler aleminin, sonsuz kaoslarla sarmalanan bilinmezlerine bir adım daha yaklaştırabilecek ve 2 saatlik bir film süresi içerisinde kainatta asla ama asla yalnız olmadığımızı hissettirebilecekse ne mutlu bana! En azından Semum’un böyle bir hedef ve gaye ile yapıldığının bilinmesi bile beni mutlu edecektir. İşte bu duygu yoğunluğu, birinci filmimden kazandığım tüm parayı, son kuruşuna kadar bir an bile tereddüt etmeden bu filme yatırdığımın esas sebebidir.”
Afişler Japonya’dan, Müzikler Hollywood’dan ve 3D Efektler Türkiye’den
Hasan Karacadağ özellikle 3D efektlerin tamamen Türkler tarafından yapılmasını istedi. Çünkü Türk ve İslam kültürüne ait bir yaratık ancak bu toprakların havasını soluyan insanların duygularıyla yoğrulabilir ve ancak o zaman doğuya özgün bir yaratık tasarlanabilirdi. Bu bağlamda Bdr Digital firması, Hasan Karacadağ’ın senaryoda verdiği bilgiler eşliğinde yaklaşık 4 ay süren bir ön çalışmadan sonra Semum’u 3D olarak ve yepyeni yöntemler kullanarak tasarladı. Dolayısıyla Türkiye’nin ilk 3D yaratığı, tamamen Türk bir ekip tarafından gerçekleştirildi.
- Filmin müziklerini Hollywood’da yıldızı hızla yükselen ve en son Star Trek serisinin müziklerini yapan Justin R. Durban yaptı.
- Afişler Japon K2 grubu ve Bdr Digital işbirliğiyle gerçekleştirildi.
- Cehennem sahneleri ve yaratık hareketleri için dünyada ilk defa kullanılan 3D metotları başarıyla uygulandı.
- Semum yaratığı tasarlanırken hemen hemen tüm İslam literatürü hassas bir şekilde gözden geçirildi ve Canan Karaca’nın anlattıklarıyla örtüşecek şekilde üç boyutlu bir modelleme yapıldı.
- Semum’un konuştuğu Kıptice dili, gramerine kadar özenle çevrildi ve müthiş bir ses tonu bilgisayarda oluşturarak başka boyuttan geliyormuş gibi hissedilmesi sağlandı.
- Uçma ve final sahnesi için dev bir platoya kurulan, en son teknoloji mekanizmalar sayesinde çok başarılı greenbox çekimleri yapıldı.
- Filmin ses efektleri için insan kulağının en az duyduğu ve bilinçaltına en çok ürperti veren sesler tespit edildi ve özel bir miksle kurgulandı.
Son olarak;
Çoğu zaman yıkıcı eleştiriler alan filmimizin aslında yapıcı eleştirilere de ihtiyacı bulunmaktadır. Çünkü efektleri, miskleri ve sahneleriyle kendi kulvarımızda çoğu filme taş çıkartacak yapıdadır. Ki artık Hollywood filmlerinin tasfiye edilip Türk yapımı filmlerin Türk sinemaseverlerin önüne konmasında büyük fayda vardır. Tabiî ki de bu varlıkların cismi ve sureti bilinmediği için 3D efektler çoğu sinemaseverimize saçma gelebilir bir yerde. Fakat asıl anlatılmak istenen yine gündelik yaşamımızdaki gerçek olgulardır. Bir korku filminden ziyade, korkulacak değil ibret alınacak bir film olabileceğini de umuyorum. Okurlarıma da şüphesiz bu filmi izlemelerini tavsiye edebilirim. Yine beğeninin izleyiciye kalmış bir bakış açısı olduğunu düşünerek yine de izlemekle bir şey kaybetmeyeceğinizi vurgulayabilirim.
Kâinatta yalnız değiliz!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.