- 774 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ZALİM İÇİN DE YOLUN SONU VARDIR
KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
ZALİM İÇİN DE YOLUN SONU VARDIR
Eski zamanların bir döneminde yaşamış zalim bir hükümdar vardır.
Zevk ve safaya düşkünlüğü ile nam salmış olan bu hükümdar, bir gün
adamlarını huzuruna çağırıp;
"Yani bir kaftan aldım, bu kaftanıma altın yaldızlı düğmeler
yapılacak, yarın komşu ülkenin hükümdarını sarayımda bu altın yaldızlı
düğmeleri olan kaftanımla karşılayacağım. Yetiştiremezseniz hepinizin
kellesini vurdururum." Diyerek emrini verir.
Hükümdarın adamları huzurdan; bağ eğip diz vurarak ayrılırlar.
Verilen emri yerine getirmek için de; şehrin terzilerini dolaşmaya başlarlar.
Kime gitseler; "Verdiğiniz emrin bu kadar kısa sürede yerine gelmesi
imkânsız." Cevabını alırlar.
Adamlar en son fakir bir terzinin dükkânına girip, durumu söylerler ve
"Bu kaftanın yaldızlı düğmeleri sahaba yetişmez ise; ölümlerden ölüm
beğeneceksin." Diyerek dükkândan çıkarlar.
Terzi çaresiz kalmıştır. Dükkânı kapatır ve evine gelir. Yemeğini
yedikten sonra; ev halkını karşısına alıp; "Bugün dükkâna hükümdarın
adamları geldiler, hükümdarın yeni aldığı bir kaftan getirdiler. Bu
kaftana altın yaldızlı düğmeler yapılacak, sabaha bitmemiş olursa ise;
’ölümlerden ölüm beğen’ diyerek ayrıldılar. Benim bu düğmeleri yapmam
en az bir haftalık bir iş, onun için de yarın sabah hükümdarın
adamları gelip beni alıp ölüme götürecekler. Hakkınızı helal edin."
Diyerek helallik ister.
Bir süre sessizlik olur. Terzinin hanımı sessizliği bozar; "Gün
doğmadan neler doğar, sen sana verilen işi, görevi yerine getirmek
için çalışmalısın, gelin hepimiz dükkâna gidiyoruz, hepimiz çalışıp
sana yardımcı olacağız, haydi durmayın." Diyerek efendisi, beyi,
evinin direği, hayatının umuduna destek olur.
Terzi, hanımı ve çocukları dükkâna gelirler. Dükkânı açıp çalışmaya
başlarlar. Bir, iki, üç düğme yapılır. Yapılması gereken beş düğme
daha vardır. Gün ağarmıştır. Caddenin başından padişahın adamları
görünürler.
Terzi; "Hanım, evlatlarım ’hakkınızı helal edin’ ayrılık zamanı geldi." Der.
Terzinin hanımı; "Bey sen çalışmaya, işine devam et, daha henüz
gelmediler. Onlar gelene kadar dördüncü düğmeyi de tamamlarız, hem
bakarsın başka bir nedenle geliyorlardır." Diyerek terzinin çalışması
gerektiğini hatırlatır.
Hükümdarın adamları dükkâna girerler; "Hani nerede yaptığın altın
yaldızlı düğmeler." Diye sorarlar.
Terzi tirreyen sesiyle; "Beyim daha tamamlayamadım, dördüncüsünü
yapıyorum." Diye cevap verir.
Hükümdarın adamları; "Be adam ne kadar yaptıysan ver, alıp gidelim
’hükümdarımız öldü tabutuna çakılacak bu çiviler." Deyince...
Terzi derin bir nefes alır...
Hazırladığı düğmeleri hükümdarın adamlarına verirken hanımına bakar.
Hükümdarın adamları düğmeleri alıp dükkândan çıkarak koşar adım giderler.
Terzinin hanımı; "Bak bey gün doğmadan lere doğuyormuş, zalim de olsa,
cani de olsa; hayatın son bulduğu bir an vardır, sen sadece sağ iken
sana verilen görevi yerine getir, kalan tarafını Yaratan’a bırak.
Çünkü; Yaratan Allah (C.C) Çalışan kulunu zorda bırakmaz." Der.
Bu hikayeden bize bir ders çıkar mı, çıkmaz mı?
Onu da sizlerin takdirlerine arz ediyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.