- 828 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Çocuk Dünyamıza yolculuk etmeyi unutmadan
ÇOCUKSU DÜNYAMIZA YOLCULUK ETMEYİ UNUTMADAN
Çocukça yaşamın ince çizgisinde; yüreğin tınısının beslediği, doğanın hırçın savuran zamanıyla kahreden yelpazesi, bilinmezleri yönlendirir. Her gün olgunlaşan yaşamda, şekil alan bilinmezleri, yaşamın tortularını farkında olmadan zenginleştirir. Çocuksu dünyalarda hızla uzaklaşıp şekil alan bitip tükenmek bilmeyen yaşam yolculuklarımızda; iyi bir rehber olmalı ya da kader dediğimiz çizgi bizi tuşa getirmiş görüntüsünde olmamalı.
He fırsatta kaderciliği oynamak; sessiz kabul görüşlerimizle boyun eğmek, kişiliğimizde ki eksiklikleri beraberinde getirir. Oysa kapımızı çalan öyle güzel sürprizler bekler ki bizi; gün ışımadan, muştuları tınıları görebilsek…
Yoğun çevresel baskılar; kader çizgimizde izler bırakmaya, yontulmuş taş misali kopan fırtınalarla ufalamaya devam eder. Yüreklerimizde ki özlemle an be an içimizi ezer.
Zaman ve mekân içinde sonbahar rüzgârları gibi savurmaya, yıldırım yağdıran sızılarımız sevilerimiz, fersah/fersah uzaktan el sallayıp, yaşatan aşk ile yakar.
Kadın ruhunun çocukluğumuzda beslenmesi, sevdalarımızın bize gelmesi, yürek seslerimizi duyması, olgunluk dönemlerimize yolculuk etmesi öylesine kolay değil. Her zaman yalnızlıklarda yol alınıyor.
Yaşama ruhlarımızı tanımadan beslemeden merhaba diyoruz. Kadın ruhumuzu, erkek hâkim toplumumuzda; sosyal yapılaşmalarımızı yarınlara güçlü, kendinden emin adımlarla bilinçli güvenli, örselenmeden, kimliliğimizin oluşumunda kişiliğimizin etkin kılınması gerekmekte.
Çocuk doğamızda ki olgunluk, ergenlik sürecimizde; biçimsel anlamda cinsel olgularımız içgüdülerimiz, olgunluk dönemine ulaşıldığında evlilik yolunda bilinçsizce yol alıyor.
Evlilik; toplumsal yapımız gereği kusursuz, kutsanmış tapınılacak şekilde, kadını köle olarak, içine hapseden bir kurum gibi kabul görüyor. Aşk, sevgi muhabbetinde kısırdöngüye girip Kördüğüm oluyor. Yılların içine sıkışmış böylesi evlilikler, söylemleriyle; saygıyı, sevgiyi beslemiş olması gerekirken, gün be gün tükeniyor. Kadın bu yoğunluk içinde aşk-ı unutuyor. Yaşamsal mücadele, zaman içinde kadınlarımızı rehin alıyor.
Oysaki çocuksu ruhlarımızı bu serüvenin içine katmamız gerek. Geçmiş güzelliklerimizde ki kırıntılarımızla yaşamımızı yenilemek, saçlarımıza ak düşmeden ah vah demeden şımarıklıklarımızı çoğaltarak, evliliklerimizi çocuksu ruhlarımızla şenlendirebilmemiz en güzelidir. Erkekler kadında ki çocuksu ruhları çağırıyorlar, yüreklerine daima bir şans daha diyorlar. Arkalarına hiç bakmadan istedikleriyle yürüyorlar.
Soruların sorulmadığı zaman diliminde cevapları bulamayız. “ -Tanrım beni niye yarattın, annemle babamın meyvesiyim. Bu soruya cevap bulmak kolay mı? Zor! İnanın çok zor.
Yaratılmışlığın bağlamında eşitiz, peki neden hala kadın ezilen olarak kalıyor. Böylesi bir yaşam dipsiz kuyudur, zulüm cehennemdir.
Çocuk ruhlarımızı öksüz bırakıp hayallerimizi gömmeden; yaşatan aşk’ı rüzgârlarımızda umutla bekliyoruz. Aşkın güzelliğini bulan var mı? Bilinmezlerin yolculuğunda karşılaştığımız hüzünlerimiz acılarımız hep olacaktır.
Mutluluk avuçlarımız arasında, tüm baskılara baş kaldırarak ulaşılan o seviler; Ferhat’ın aşkı uğruna dağları delmesi gibi. Tanrım Yüceliğinle, kendimi evreni konuşturmasam ne anlamı kalır yaşamın, dünya âlem Aşk olsa da doyulur mu? Yaşamın güzelliğine İnsanoğlu doyar mı? Ölüm bu noktada kaybolur, bu kör düğüşler olur olmazlar, yapıp dökmek için değil mi? Yazgılarımızın yön değiştirmeleri için ne de büyük enerji gerekiyor.
Ruhların körelmemesi aşkın yok olmaması buna bağlı değil mi? İnatlaşmalarımız, çocukça inatlaşmalarımız…
Tanrım; bu sevilerde gel demeyle gelmiyor ki, sana yakarışlarımız bitmez ki. Yaratılmış güzelliklerine uzanan o çocuksu ruhlarımızı bizimle kalmasını istiyoruz. Sevdaları tüketme içimizde.
Tüm dualarımız yüreğimizde, akan o güzelliklere şımarıkça çare yok. Yakamoz yıldızlarını avuçlamak, Çocuksu düşlere koşar adım savaşımız, gönül seyri seferimiz onu hapsetmeden özgür kılmak.
ALAHAISMARLADIK.
Yüksel Akcum.
YAZIMDA SON DÜZELTMELERDE BANA DESTEK OLAN
EMEĞİ GEÇEN ŞAİİR DOSTUMA SONSUZ SAYGILARIMLA
YORUMLAR
"Evlilik; toplumsal yapımız gereği kusursuz, kutsanmış tapınılacak şekilde, kadını köle olarak, içine hapseden bir kurum gibi kabul görüyor. Aşk, sevgi muhabbetinde kısırdöngüye girip Kördüğüm oluyor."
Yüksel hanım yazınız baştan sona ders verir nitelikte ama ben bir kadın olarak buraya aldığım parağrafta söylediklerinizin bir gün değişmesini , kadının karşı cinsi erkek kadar özgür olup, kendisine mezar olacak bir evliliği sürdürmemesk için var gücü ile mücadele ederken, çevresinden de kendisine destek olacakların çığ gibi büyüyeceğini umut ediyorum her zamana. İnsanların yaşları büyüdükçe, çocuksu yanlarının çoğalması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü çocuksu duygular sevgi denen duyguların insan yüreğinde kök salmasına neden olacaktır.
Yazının her parağrafı ayrı ayrı yorumlanabilir düzeyde. Ben tek bir bölümünü aldım.
Güzel bir yazı idi Sevgiler yüreğinize
Okudum okudum okudum... inanın efendim tekrar tekrar okudum, konuyu o kadar güzel yazmışsın ki; yukardan aşağıya okudukça detaylı şekilde güncel ve gelecekle birlikte toplumumuzda ki sıkıntıları çok çok güzel işlemişsin. sen sağol efendim. Başka ders verici yazılarınıda beklerken deste deste güllerle saygılarımı iletirim.