Alo Orda Mısın (4)
Kapının çalmasıyla birlikte kapının önünde herkes yerini almıştı. Babası Nazan’a, “sen aç kapıyı” dedi ve Nazan kapıyı açtı.
Murat elinde çiçeklerle karşısında duruyordu. Anne ve babasıyla birlikte gelmişti. Hoş geldin faslı hemen oracıkta yapıldı. Misafirler içeri davet edilirken kayınvalide adayı elindeki bir kutuyu Nazan’ ın annesine uzattı. Annesi kutuyu Nazan’ a verdi ve Nazan elinde çiçekler ve kutuyla birlikte mutfağa geçti.
Nazan’ ın anne ve babası bu işten hiç hoşnut değillerdi. Kızlarının hamileliği, evlilik fikri onları derinden sarsmıştı. Karşılarına damat adayı diye kızlarından yaşça büyük birinin çıkmasıyla sinirler iyice gerildi.
Murat’ ın ailesi de gergindi. Onlarda eve, “gelin” diye isteyecekleri kızın çocuk yaşta olup, karşılarına mini etekle ayıcıklı terliklerle çıkmasına fena halde bozulmuşlardı.
Nazan mutfaktan salona gelemiyordu. Yaş olayı nasıl çözülecek düşünemiyordu ama ailesinin çok kızacağına da adı gibi emindi.
Sonunda Nazan’ ın babası, “Nasılsınız” faslını başlattı da evdeki gerginlik az da olsa azaldı.
“Nasılsınız?”
“Teşekkür ederim siz?”
“Teşekkür ederim ben de iyiyim”’
“Siz nasılsınız hanımefendi?”
“Teşekkürler iyiyim, siz?”
“Teşekkür ederim ben de iyiyim”
Böyle bir yalancı muhabbet sürüp gidiyordu. Kimse gerçek duygularını söylemiyordu.
Nazan’ ın babası Murat’ ın babasına, “nasılsınız?” diye sorduğunda babası, “oğlumun evlenmesini çoluğa çocuğa karışmasını hanım da ben de çok istiyorduk ama böyle evlenmeden önce hamile kalan küçücük bir kızı eve gelin diye almayı düşünmemiştik.
Hem kızınızın o kıyafeti ne öyle? İnsan üstüne doğru dürüst bir şeyler giyer. Madem evlenecek, kayınvalide kayınpeder karşısına çıkarken yarı çıplak şekilde çıkmamalıydı” demek isterdi.
Nazan’ ın babası da, “nasıl iyi olabilirim, benim küçücük kızımı oğlunuz kandırmış hamile bırakmış. Şimdi de evleneceğiz diye tutturuyorlar. Üstelik kızımın daha liseden sonra önünde üniversite hayatı var. Hem bebek hem okul nasıl olacak?
Herşey bir tarafa oğlunuz kızımdan çok büyük. İçimden oğlunuzu boğmak geliyor” demek isterdi.
Ama kızının durumunu düşünerek bunları söyleyemedi.
’Nasılsınız’ faslı biterken Nazan salona geldi ve babasının yanına oturdu. Derin bir sessizlik oldu. Murat’ ın babası konuya girmek istiyor ama nereden başlayacağını bilemiyordu.
“Çocuklar birbirini sevmiş, bize de onları birleştirmek düşüyor. Allah’ ın emriyle Peygamber’ in izniyle oğlumuz Murat’ a kızınız Nazan’ ı istiyoruz “ dedi.
Nazan’ın babası ilk çıkışını yaparak, “gençler birbirini sevmiş değil, senin oğlun benim küçücük kızımı hamile bırakmış! Üstelik de kızımdan kaç yaş büyük” dedi
Muratın babası , “beyefendi, durumdan en az sizin kadar rahatsızlık duyuyoruz ama olanlara rağmen çocuklar birbirini istiyor. Bize de onları evlendirmek düşüyor. Lütfen biraz anlayışlı olalım. Başka çaremiz varsa siz söyleyin biz de onu yapalım” dedi sitemle.
Nazan’ın babası, “başka çaresi vardı aslında. Nazan bebeğini aldırıp bu yaşananlar hiç yaşanmamış sayılıp Nazan’ da Murat’ da kendi yoluna gidebilirdi. Hiç anlamasam da Nazan bu evliliği istiyor” diye söylendi.
Çocukların anneleri söyleyecek söz bulamıyorlardı. Nazan’ ın annesi, “bana biraz izin verir verir misiniz” diyerek mutfağa geçti.
Nazan kahve yapmayı bilmiyordu kahveleri annesi yaptı ve fincanlara koyup tepsiye hazırları. Kahvelerin yanına birer bardak su koymayı da ihmal etmedi. Herşey tamam olunca Nazan’ı mutfağa çağırdı.
“Ben içeri geçiyorum biraz sonra kahveleri getir dikkat et dökme” diye uyardı.
Nazan annesinin söylediği gibi mutfaktan tepsiyi alıp salona geldi. Eli ayağına dolaşmıştı. Dökmeden kahveleri ikram edince çok rahatladı.
Kahveler içilirken herkes birbirini süzüyordu. Salonda bir kızgınlık bir çaresizlik hakimdi.
Nazan’ın babasının ağzından çıkacak cevaba kilitlenmişti herkes. Babası Nazan’a dönerek, “tekrar soruyorum evlenmeyi istiyor musun, her ne olursa olsun biz senin yanındayız evlenmek zorunda değilsin” diye son kez uyardı..
Nazan’la Murat göz göze geldi. Nazan bu evliliği çok istediğini Murat’a bakınca bir kez daha anladı. “Baba biz birbirimizi seviyoruz izin verin evlenelim” dedi yalvarırcasına.
Babası yıkılmıştı. Murat’a dönerek, “bundan sonra ayağını denk al” dedi.
Daha sonra Murat’ ın babasına döndü, “kızım bu kadar istediği için evliliği onaylamaktan başka çarem yok. Hayırlı olsun diyorum mecburen” dedi
Murat’ ın babası da, “o halde hepimize hayırlı uğurlu olsun” diyerek onayladı.
Nazan’ ın annesi babası hariç herkes rahatlamıştı...
Murat’ın babası Nazan’ı babasından isteyip ondan, “onaylıyorum” cevabını aldıktan sonra, “hepimize hayırlı uğurlu olsun” dedi.
Murat’ ın annesi hemen çantasından iki küçük kutu çıkardı. Kutuda söz yüzükleri vardı. Murat’ın babası yüzükleri takma işini Nazan’ın babasına vermek istedi nezaketen ama Nazan’ın babası yüzükleri takma görevini kabul etmedi.
Yüzükleri Murat’ın babası taktı ve el öpme faslı böylece başladı. Büyüklerin elleri öpülüyor iyi dileklerde bulunuluyordu.
Her ne kadar iyi dileklerde bulunulsa da Nazan ve Murat dışında bu durumdan kimse hoşnut değildi.
Nazan’ın babası huysuzlanmaya başlayarak, “nişan ve düğün birlikte olsun” dedi.
Murat’ın babası hiç itiraz etmedi, “size katılıyorum, bu hoş olmayan durumu bir an evvel sonlandırmalıyız. Bir ay içinde nişanı ve düğünü birlikte yapalım. Ne biz ne de siz daha fazla rahatsız olmayın” diye karşılık verdi.
Nazan’ın babası acele ediyordu ama bir ay gibi kısa bir süreyi duyunca içinden bir şeyler koptu. Ağlamak istedi ama güçlü olmak zorundaydı. Küçük kızı bir ay sonra evden gidiyordu. Bunu düşünmesi bile ona büyük acı veriyordu.
Nazan olayın ciddiyetinin yeni yeni farkına varıyordu. Annesine baktı annesi kaya gibi sağlam duruyordu. Babası ise yıkılmış haldeydi.
Bu durum Murat’ın babasının da gözünden kaçmadı. “Ayrıntıları önümüzdeki günlerde konuşuruz. Şimdi müsaadenizi isteyelim” diyerek ayaklandı. Nazan’ın babası da, “müsaade sizin” dedi. Soğuk ve resmi bir şekilde misafirleri uğurladılar.
Koltuğa yığılırcasına oturdu ve karısına, “bana içecek bir şeyler hazırlar mısın, uzun zamandır içmemiştim ama şimdi içmek istiyorum” dediğinde karısı, “ içmek için çok erken değil mi?” diyerek isteksizliğini dile getirse de, “biliyorum erken ama bu günlük böyle olsun” cevabını aldı.
Biraz sonra elinde iki kadeh beyaz şarapla birlikte kocasının yanına geldi. Birlikte şaraplarını yudumladılar.
Nazan kara kara düşünüyordu. Hamile olmadığı ortaya çıktığında ne yapacaktı? Bu evlilik bir kandırmacadan ibaretti. Hamileyim diye herkesi ne kadar oyalayabilecekti?
Nerden söylemişti sanki o yalanı. Biraz daha sabretse belki anne be babasını ikna edebilecekti. İstemeden olmuştu aslında. Birden ağzından öyle çıkıvermişti. Ama artık gerçeği söylemek için çok geç kalmıştı. Artık istese de istemese de bu oyunu sürdürmek zorundaydı.
Sonra nasıl olsa apar topar evlenecekti ve belki de ailesi o zaman bebek olmasa da Nazan’ı affedebilecekti. Düşünmekten beyni yorulmuştu. İzin istedi ve odasına gitti. Gider gitmez kendini yatağa attı.
Babası annesine, “yarın doktordan randevu al yarın Nazan’ı doktora götür. Yaptığı büyük hataya rağmen o bizim minik kızımız” dedi.
Annesi bunu duyduğuna çok sevinmişti. Babası Nazan’ı affetmez ona kötü davranır diye çok korkmuştu.
Nazan kendini yatağa attı. Artık hiçbir şey düşünemiyordu. Gözleri kapanıyordu. ‘ Üstümü değişmeliyim’ diye düşündü ama buna zaman bulamadan uykuya daldı. Ertesi gün başına geleceklerden habersizdi.
Gözünü açtığında odasına güneş vurmuştu. Annesinin sesi geliyordu. Nazan’ı kahvaltıya çağırıyordu. “Geliyorum siz başlayın ‘ diye seslendi ve doğruca banyoya gitti duşunu aldı ve kahvaltı masasında yerini aldı. Masada sessizlik hakimdi. Kahvaltı süresince babası Nazan’la göz göze gelmedi. Kahvaltısı bitince de annesine dönerek, “dün söylediğim şeyi unutma” diyerek masadan kalktı.
Nazan ve annesi bir süre daha kahvaltı masasında kaldılar. Annesi de konuşmuyordu. Gazete okuyordu ya da okur gibi yapıyordu. Nazan sessizce kalktı masayı toplamaya başladı. Daha sonra da odasına geri döndü.
Onun gitmesiyle annesi telefonu eline alarak doktor arkadaşını aradı. Nazan için randevu istedi. Doktor iki saat sonra randevu verdiği hastasının arayarak randevuyu iptal ettiğini onun yerine Nazan’ı alabileceğini söyledi.
Kızını doktora götürüp sağlığıyla ilgili bilgi alabileceğini bilmek annesini biraz da olsa rahatlatmıştı. Eşinin yanına giderek durumu bildirdi. Ve Nazan için en uygun olanın bu olduğuna karar verdiler.
Annesi daha sonra bu kararı bildirmek üzere Nazan’ın odasına giderek, iki saat sonrası için doktordan randevu aldığını ve hazır olmasını istedi.
Nazan bunu hiç hesaplamamıştı. Öyle şaşırdı ki panikle, “ ne doktoru ben çok iyiyim, bebek de iyi. Doktora gitmeye hiç gerek yok” gibi bir şeyler söyledi. Annesi, “ne kadar iyi olduğunuzu doktorun ağzından ben de duymak istiyorum. Senin sağlığın bizim için çok önemli. Bunu kendim duyarsam babanla ben o zaman rahat bir nefes alabileceğiz, hem baban böyle istiyor‘ diyerek kararlılığını ortaya koydu.
Nazan ne yapacağını ne söyleyeceğini şaşırdı. Çaresizlikle, “anne lütfen” diye sızlandı. Annesi Nazan’ın bu tavrına çok sinirlenmişti. “Saçmalamayı kes, bunu baştan düşünecektin. Doğuma kadar her ay kontrole gideceksin, buna alışsan iyi edersin!” diye azarladı.
Nazan, “ama anne anlamıyosunnn” diye sızlanmaya devam etti.
Annesinin olanca siniri bozuldu, “bebek fikrinden evlilikten vazgeçersen bil ki buna en çok babanla ben sevinirim. Seninle ilgili her şeyi bilmek istiyoruz. Sızlanmayı kes ve hazırlan!” diye son kez uyararak odadan çıktı.
Nazan, doktordan kurtuluşu olmadığını anladı. Ya annesine olanları anlatıp evlilik hayalinden vazgeçecekti ya da doktora gidip bütün foyası ortaya çıkacaktı, yine evliliği hayal olacaktı.
Ne yapacağını şaşırmıştı son bir umutla telefona sarıldı ve Murat’ı aradı olanları anlattı.
Murat, “bu büyük yalanı ortaya atan sensin. Ben ne yapabilirim, annene babana, yok Nazan’ı doktora götürmeyin, o zaten bebek beklemiyor mu diyeyim” diyerek sinirlendi.
“Bu yalan daha fazla uzamasın, doktora git ve hamile olmadığın anlaşıldığında yaptığın testin sonucunun yanlış çıktığını falan söyle. Sonrasına da sonra bakarız artık” diyerek çözüm üretmeye çalıştı.
Nazan bu öneriyle biraz rahatladı ve hazırlanmaya başladı.
YORUMLAR
Esma KAHRAMAN
Esma KAHRAMAN
Esma hanım baştan itibaren okudum, gerçekten bir yalanın nelere yol açacağını çok güzel işliyorsunuz.
Tebrikler, devamını takipteyim, selamlar.
Esma KAHRAMAN
Esma KAHRAMAN
Babası yıkılmıştı. Murat’a dönerek, “bundan sonra ayağını denk al” dedi.
Burda güldürdün beni cok.
Az önce keske bitmese demistim icten söyledigimden olsa gerek 4. bölümü de eklemissin.
Yine keske bitmeseydi deyip cikiyorum...
Cok güzel enteresan bir öykü bu.
Sevgilerimle
Esma KAHRAMAN
Genelde seri yazıları tercih ederim,okumak için.
Bu yazıyı baştan alacağım. Hepsini okuduktan sonra yorum atsam olmaz mı?
Selamlar...
1-2-3.bölümleri okudum.Kızın hamileyim yalanını attığı bölümde en azından biraz açıklamalar yapılsa iyi olacaktı.Ben de aramaya başlamıştım doğrusu,nasıl hamile kaldığını.
Sonuncu bölümden sonra devam edeceğe benziyor,anlaşılan.Son bölüm(4.bl.) bana biraz karışık geldi.Tiyatroda sergilen oyun gibi karşılıklı diyaloglar,okuyucuda bir şeyler hissettirmez bence.Bu bölüme bir bölüm daha yazılarak konu daha da serpiştirilebilirdi.
Kalem,öykü yazmaya oldukça müsait bence.Daha başarılı yazılara imza atacağına inanıyor,kolay gelsin diyorum.
Selamlar.
(Yazılarınızı yazdığınızda mesajla bilgi verirseniz sevinirim.Zira hepsini takip edemiyorum,özel işlerimden dolayı.?
ayhansarıkaya tarafından 10/26/2010 1:51:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
ayhansarıkaya tarafından 10/26/2010 1:57:56 PM zamanında düzenlenmiştir.