SEN HELE BİR GEL!
Gülüşlerine ömrümü böldüğüm... Ellerini uzat bana da dudak kıvrımlarından süzülen nazlarını avuçlarında toplayayım. Bir gülüş lûtfet bu câna, gamzeni gözlerinin ışığına gölge yapayım. Perçeminden bir düşüş de bana ayır ay ışığından ki; ırağına dökülüş bunca dokunmasın kâna.
Ellerinle sabahlamak devr-i âfat, avuçlarından suya kanmak aşkıma hayat oldu, umursamazsın. Umursamadıkça sen; elimi, ayağımı bağlarsın. Vazgeçilmez bir yanı var gözlerine uyanmanın, kirpikleri aralar aralamaz mavisiz bir ummana dalmanın... Yüreğin omzumda atarken ayrı bir telaş filizlenir bakışlarımda... Gülüşünün alından bir sükûn ver bitsin bu dinmeyiş, gözlerinde eriyiş, seni her görüşte titreyiş... Bitsin bu ezâ’nın alnında yaktığı derin haz.
Bitsin gülüşünden süzülen kıvrım kıvrım naz. Yüzüne naz kirpik, tane tane... Gözler kısık, bakış perde perde... Gülüş doğmuş dudaktan, dağılmış harelerle. Yanağımda kirpiğinin izi var. Yanak al, yol uzun, vakit dar. Bende bir şaşkın yüz, bende daha ilk pusuda teslim oluş, avuçlarım alev, avuçların su... Yangındayım, meramım yalnız bir avuç dolusu.
Bakışlarındaki yar derinleştikçe avuçlarımda boy atan telaş, kirpiğinden kirpiğime bulaşan ateş, yanağında parmağıma takılan bir damla yaş; yıkar ömrümü. Talan yeri olur gözlerim sen gelmedikçe, altüst kalır ne varsa bana ait, sen dokunmadıkça. Bir kıvrımlık su olur akarım denize, kaş çatışın ufkuma set olmadıkça.
Yeter ki sen gel, dirilsin cümle ölmüş çiçek, karışsın göğsünden içime akan buz gibi ırmağa. Sen hele bir gel; ayağına dolanam, boynunda uyanam, şefkatine sarınam, korkumdan arınam, sevdiğimle sarmaş dolaş olam, sen hele bir gel! Yalnız sen gül, kâfi derdinle uslanmış câna. Yoluna yoldaş, göğsüne gömük baş, öfkene çatık kaş, avuçlarına telaş olayım; gel! Akarsuların denize karıştığı gibi gürül gürül gel. Dilersen dolansın senin de yüreğine sevmek, ağlamaklı gel. Sineme ver başını, yatmaklı gel. Ufkuma ger kaş çatışını, öfkenle beni bana katmaya gel. Sen hele bir gel de...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.