- 975 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Enes (3)
O gün merada inekleri otlatıyorlardı Enes’le Mahmut .Söğüt gölgesinde oturdular,Mahmut:
- Okuyup da ne olacağız…Anneden ayrılık,Sevdiklerimizden ayrılık okumak bizim için.Okumak şehirli çocuklarının işi …
Enes:
-Bu imtihanı da şehirli çocukları kazanmıştır.Onların imkanları çok… On çocuktan biri olsun kazanmaz mı.Kazanamadık işte…
Mahmut:
-Şehirli çocukları parasız yatılıyı beğenmez.
Enes:
-Onların da fakirleri var…
Mahmut’la Enes meradaki ineklerini söğüt gölgesine doğru sürdüler.Hava sıcaktı,İnekleri sıcak çarpabilirdi. Kendileri de söğüt gölgesine tekrar oturdular
Mahmut:
-Annemden duydum,Kur’an kursuna kaydettirmiş seni baban
Enes:
-Evet
Mahmut :
-Gitme Enes.
Enes:
-Annem öldürür beni…
Mahmut:
-Babalarımız okumuş mu…Toprak ana ne verdiyse yemişler…Birkaç inek…İdare ediyorlar…Aç değiliz.Açık değiliz…
Enes:
-Annemin elindeki nasırları gördün mü sen…Kolay mı köy işleri.Bana göre değil köy işleri…Sen daha gürbüzsün başarırsın köy işlerini ama ben başaramam…
Merayı boydan boya geçen köy deresi vardı .Oturdukları söğüt ağaçları bu derenin kıyısındaydı.İnekleri derede suladılar sonra tekrar söğüt gölgesine oturdular:
Enes:
-Bu kasap amca kim biliyor musun.Bana dini kitaplar gönderen oymuş. Sahabenin hayatını anlatan kitapları da o göndermiş…Cihangirde bir camide tanışmışlar babamla.Babam Cihangirde birkaç dükkana peynir ,yoğurt satıyor ya.Kasap dükkanı da o dükkanlara çok yakınmış…
Mahmut:-Dindar bir adam anlaşılan
Enes:
-Babalarımızın evimizin dış çatısında gizledikleri… yasak kitaplar vardı ya.Okuyup bir şey anlamadığımız… Onları da o vermiş babama.
Mahmut:
-Korkusuz bir adam…
Enes:
-Avukatın kim olduğunu biliyor musun.Bizim şu Haydar köyündenmiş.Kasabın da samimi arkadaşıymış.O da Cihangirdeymiş.Yazıhanesine sık sık uğrarmış babam. Gemide de zaman zaman karşılaşmışlar.Haydara sık sık gelip gidiyormuş…
Mahmut:
-Korkusuz bir adama benziyordu.Uzun boylu ,cüsseli de…Bakışları da sert.
Enes:
-Öyle görüldüğüne bakma.Babam onun çok merhametli bir adam olduğunu söylemişti bana …
Mahmut:
-İstanbul’a gitmeye kararlısın ,öyle mi Enes…
-Evet öyle…
-Ben karışmıyorum Enes,Ama söylemedi deme “ anneden ayrılık zordur .”Sen imtihanı kazanmayınca suçlanan ben oldum zaten.Annen hep beni suçladı ”Sen oğlumu dersinden alıkoydun.Hep oyun oynadınız…”
Enes:
-Annem aklımı çelersin diye seninle görüşmeyi bile yasakladı bana .
-Yasak mı görüşüyoruz şimdi
-Evet.Annem duymasın…
Mahmut yumurta hırsızıydı.Enes’e annesi “O yumurta hırsızından uzak dur “ demişti…
***
O gün Enes’e siyah bir takım elbise alınmıştı.İçine beyaz bir gömlek.Mahmut onu böyle görse nasıl kıskanırdı…Alaburus tıraş olmuştu .Enesin siyah gözlerinin içi gülüyordu.Valiz babasını elindeydi.Enes. 140 santim boyunda,45 kiloluk bir çocuktu o zamanlar.
Kur!an kursu üç katlı bir binaydı. 3.Katta eşya dolapları vardı. Valizini dolabına boşalttı Enes.”Ah güzel annem .Hiç bir şeyi unutmamış…” dedi. Annesi bahçelerinde yetişen meyvelerden bile koymuştu,Enes!in valizine.
Enes, gemide uyuyamamıştı.Çeşitli haşerat vardı gemide. 2. kattaki yatak hanede yatağına gitti uyuya kaldı. Öğle ezanı okurken uyanmıştı.Aynı katta kursun mescidi vardı. Cami ise hemen kurs binasının yanındaydı.Enes mescitte kıldı namazını…
Akşam ezanı ile birlikte namazlar kılınmış yemekler yenilmişti. Eli sopalı biri onları birinci kata indirdi.Mütalaa salonları ve sınıfları birinci kattaydı.Yatsı namazına kadar mütalaa salonuna alındılar.Kurs hocası da gelmişti.Onlara kursla ilgili bilgiler verilecekti.
Seyfullah oğlu Enes’i kendinden daha şanslı görüyordu.13 yaşındayken bir küçük çobandı o.Büyük bir sürünün çobanı…Kendinden başka üç büyük çobanla birlikteydi.Güzel yemek yaptığı için yemek işi ona aitti.Yemek işi bir lütuftu onun için.Soğuk kış günlerinde yemek pişirirken soğuktan kurtuluyordu.Yetim oluşu da bir lütuftu.Yetim olduğu için çok seviliyor ve korunuyordu…
Seyfullah 16 yaşından sonra çobanlığı bırakmış Pamuk toplamak için Aydın’a gitmeye başlamıştı…Bir seferinde çok hastalanmıştı.Amcası gelip onu Aydından almasa babasının hiç ilgilendiği yoktu…Seyfullah’ın üvey annesinden tam yedi kardeşi daha vardı,Babası onların nafakası için koşturuyordu ancak.
Seyfullah askerden geldikten sonra yine çoban olmuştu. Şimdiki kayın pederine çoban olmuştu.Eşine böylece yakınlaşmıştı.Nurhan hanım bu kısa boylu ,güler yüzlü ,yufka yürekli delikanlıyı sevmişti. Seyfullah’la evlenmişti sonunda.”Tam eş olacak birisi “ demişti onu biraz tanımaya başlayınca…Seyfullah da “Hiç zengin kızı “ demezsin demişti Nuran hanımı tanıyınca.
Nuran hanım,küçücük boyuyla ne büyük işler yapardı.O küçük cüsse sanki büyük işler içindi.Tarla işleri ,İneklerin,Koyunların sütünden peynir yapmak annesinin değil onun omuzlarındaydı.O köy işlerini severek yapardı. Köylü bir genç için ideal bir eşti…
Enes İstanbul’daydı artık.Enes için ikinci doğumdu bu…Nurhan hanım perdeyi araladı.Gecenin tam ortasıydı.Dışarda yağmur yağıyordu.Enes’im uyuyor mu ağlıyor mu diye düşündü.On üç yıl önce böyle bir gece de onu dünyaya getirmişti.Yine böyle yalnızdı.Komşu kadın kapıyı tıkladı:”Uyumadan bir bakayım dedim” “Seni Allah gönderdi. Sancım başladı”
Kadın o yağmura rağmen ebe teyzeye koşmuştu.(Ebe teyze doğum konusunda tecrübeli bir köylü kadındı…)
Enes İstanbul’daydı.Nuran hanımın duaları kabul olmuştu.Enes’i okuyacaktı.Dinin hadimi olacaktı.Çamlı köyde bu evde mutluluk vardı bu gece.Bu gece en aydınlık bir geceydi…Yağmurdan sonra ay çıkacaktı…Yaz gecelerinin yağmurları kısa sürerdi…
Mahmut’tan onu soğutmakla iyi ettiğini düşündü.Enes’i saftı hemen kanardı.Mahmut şeytan gibi aklına girerdi.Oğlunu Mahmut’tan daha da soğutmalıydı.Doğrusu buydu.Değilse şu an Enes İstanbul’da olabilir miydi…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.