ÇOK BİLİNMEYENLİ TARİH DENKLEMİ : KILIÇKAYA (Duman Kayası,Baltaşı,Karakaya)
Şebinkarahisar tarihini araştırmaya başladığım zaman gerek kitaplarda anlatılanların, gerekse internette yayımlanan makalelerin delillerden yoksun ve noksan olduğunu anlamıştım, fakat o yazı ve anlatımlarla ilgili somut delillere ulaşmam gerektiğine karar vermiştim. Tarihi kalıntiları araştırmayı amatörde olsa kendime bir borç bilmiştim bir Şebinkarahisar’lı olarak.
Kıymetli dostum ve arkadaşım Süreyya Aydın (kendisi duman köyündendir) internet üzerinden İstanbul‘dan memleket ziyaretine geldiğinde Kılıçkaya’ya çıkmayı teklif ettiğinde, çok zamandır gerçekleştirmeyi istediğim bu teklife hiç düşünmeden evet dedim, çünkü Şebinkarahisar tarihine ait kalıntıların insan eli pek az değen dağların zirvelerinde olacağını tahmin ediyordum.
2010 yılı 19 Mayıs etkinlikleri çerçevesinde istanbul dernekleri sılayı rahim yaptıklarında sevgili arkadaşım da gelmişti ve biz o günlerden bir günde öğlen saatlerinde Kılıçkaya’ya tırmanmaya başladık, önce Kılıçkaya’nın batı yakasında bulunan ayrı bir kaya kütlesi olan yörede gavurun küpü diye anılan kayaya tırmanmaya başladık, kayanın dibine ulaştığımızda yabani ağaçlarla kaplanmış kayaya oyulmuş taş merdiveni arkadaşım olmasa bulamazdım.
Tarihin hangi döneminde kayaya oyulduğu bilinmeyen dar merdivenlerden tırmandıktan sonra, kayanın bir zamanlar kale olarak kullanıldığını anlamaya başladım, çünkü çıktığımız yerde kayaya oyulmuş bir gözetleme ve savunma amaçlı kullanılan mevzi vardı . Mevzi okadar muntazam oyulmuştu ki nöbetçinin oturacağı yer ve silahını koyacağı yer dahi kayaya oyularak hazırlanmıştı,üzeri kapalı oyulan gözetleme yeri üç parçaya ayrılmış, bir parçası tarih katliamcısı defineciler tarafından aşağıya atılmıştı. Ayrıca mevzinin hemen yanında sıvı ihtiyaçları karşılamak için kayaya iki adet küp şeklinde insan boyundan büyük sarnıçlar kazılmıştı, sarnıçların içi kirtik sıva ile sıvanmıştı , çokaz bir kısmı hariç kirtik sıva nın tamamı yerinde duruyordu yüzyıllara meydan okurcasına.
tarihi kaya merdivenler
Biz oradan indikten birkaç gün sonra arkadaşım kayaya oyulmuş bir haç işareti olduğunu söylediğinde göremediğimiz için ikimizde üzülmüştük. Haç işareti bize buralarda erken dönem hristiyanların yaşadığını göstermekteydi, aynı Kayadibi Manastırı’nda olduğu gibi, çünkü hristiyanlığın erken dönemlerinde samimi hristiyanlar diyebileceğimiz insanlar Roma imparatorluğunun baskılarından korunmak için tenha ve ıssız yerlerde ibadet etmişlerdir.
Yolumuza devam edip Gavurun Küpleri’nden tırmandığımız merdivenlerden aşağı indik çünkü kayaya tek ulaşım bu merdivenler vasıtası ile sağlanmaktaydı.
Bir yapıdan kaldığı sanılan taş yığınları
Ana kayaya güney batı istikametinden tırmanmaya başladıktan sonra biraz dikkatlice bakıldığında yolumuz üzerinde küp kırıklarını bulmak çok kolaydı; Süreyya Aydın hemencecik birkaç tane buluvermişti. küp kırıklarının çokluğu(yiyecek ve içecek taşıma işinin küplerle yapıldığını hesaba katarsak) Kılıçkayanın uzun yıllar kale olarak kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca yolda Süreyya bey ihtiyarlardan dinlediğine göre eski tarihlerde Kılıçkayadan Duman köyü istikametinde bir sel geldiği (tahminen 1929 yılına ait), selin duman köyüne ağaçlarla birlikte varan(diğer adıyla komodo canavarı) ölüsü sürüklediğini, bunu kendisine anlatan kadının aynı hayvanı canlı darabul çayında bir yarın dibinde gördüğünü söylemiştir. Bu da bize tarihsel olarak Şebinkarahisar’ın daha vahşi bir doğaya sahip olduğunu göstermektedir.
Kayanın güney yakasına ulaştığımızda aşağı kısmında 300-400 küçükbaş hayvanı içine alacak kadar büyük bir mağaranın bulunduğunu arkadaşımdan öğrenmiştim ,daha sonra ermeni isyanlarında Sucak köyünden Bekir adlı şahsın mağarada 4-5 kadar ermeniyi sakladığını birkaç gün sonra haber verdiği, zaptiyelerle ermeniler arasında çıkan çatışmada el bombasının ermeni isyancının elinde patlaması sonuca öldüklerini, kanlarının yakın zamana kadar mağara duvarında görüldüğünü yaşlılarımızın anlattıklarından öğrenmiştim. Ayrıca mağara eşkiyalar tarafından da kullanılan bir sığınak olduğunuda öğrendim .
Ana kayanın güney zirvesine vardığımızda Kılıçkaya’nın anlamını daha iyi kavramaya başlamıştım gerçektende zirveleri kılıç gibi kayalarla kaplıydı,üzerlerinde yürümek oldukça zorlaşmıştı . Gerek kayalarda gerekse ağaçlarda düşen yıldırımların izleri görülmekteydi .
Kılıçkayanın orta zirvesine vardığımızda vaktimiz çok azalmıştı ,defineciler tarafından oldukça tahrip edilmişti ;adeta kazılmadık yer bırakılmamıştı. Defineci ve çobanların yaptığı bir evcüğü incelerken Süreyya bey bir taş çekip aldı evcüğün duvarından ve dikkatli baktığımızda üzerinde yazılar vardı KAYI[1] boyunun işaretini andırıyordu ve onu keşfettiğimiz için oldukça sevinmiştik , taşı incelediğimizde üzerinde horasan kalıntıları vardı ve muhtemelen bir mezarın kitabesi gibi duruyordu. Daha sonraları eski Suşehri-Şebinkarahisar yolundaki Asap köyü mevkiinin adının KAYI BOĞAZI[2] olduğunu öğrendiğimde daha bir anlamlanmıştı bu keşfimiz bizim için.
Dikkatimizi çeken başka bir kalıntıda Gavurun Küpleri kayasının yanındaki yamaçta bir yapıdan kalma şeklinde çağrışım yapan taş yığınlarıydı, kimbilir hangi dönemden kalmaydı .
Kılıçkaya’nın batı yakası çam ormanı ile kaplanmıştı,eğer o çam ağaçlarının yaşını belirleyebilseydik Kılıçkaya’nın insanlar tarafından en son ne zaman kullanıldığı hakkında fikir sahibi olabilirdik, insanlar terkettikten sonra büyümüş olmalı o ağaçlar.
Kılıçkaya hakkında nakledebileceğimiz diğer bir hatırada 1939 depreminden sonra kayanın uçurumlarından aşağı aylar boyunca büyük kayaların uçtuğuydu.
Kılıçkayanın günümüzde üç adet ismi vardır, Karakaya ismi bizim çocukluğumuzda kullanılan ismiydi benimde köyüm olan karacaören’den bakıldığında renginden dolayı o ismi almıştı, daha sonra Baltaşı ismini almıştır ki; güney istikametinde düz ve dikey bir kayanın üzerinde bulunan mağaraya günümüzdede halen arılar işlemektedir. Balı almak için bir osmanlı rum vatandaşının kayadaki çatlaklarda çakmış bulunduğu demir çiviler halen yerinde olduğu söylenmektedir ,rivayet odur ki mağaraya ulaşan şahıs balı sağdıktan sonra inişte düşerek hayatını kaybetmiştir.üçüncü ismi kılıçkayadır bu ismi baraj yapıldıktan sonra meşhur olmuştur ,ayrıca kayayı Duman köyü tarafından görenler Dumanın Kayası olarakta isimlendirmişlerdir.
Akşam namazı vaktinden sonra uçurumlarla kaplı kuzey batı istikametinden(bilenler için ortakayanın arkasından)uçurumlarda dolaşarak inişimizi tamamlamıştık, bütün yorgunluğumuza rağmen KILIÇKAYA’YI keşfettiğimiz için çok mutluyduk. Kayaya tırmanmak isteyenlere uyarı!!! Sakın yanınıza rehber almadan çıkmayın, çünkü kayanın her yeri tehlikelerle dolu ve ağaçlarla kaplı olduğu için yolları bilmeyenler uçurumlarda takılıp kalabilir. 06,08,2010 CUMA
Yücel BAŞARAN
KARACAÖREN KÖYÜ CAMİİ İMAM HATİBİ
ŞEBİNKARAHİSAR/GİRESUN
[1]Kayı boyu osmanlı imparatorluğunu kuran türk boyudur
[2]Kayı boğazına bakan Karacaören köyünde halen kayı boğazı olarak anılmaktadır.1642 tarihli mufassal avarız defterinde suşehri nahiyesine bağlı kayı köyü gözükmektedir.
YORUMLAR
Sayın hocam değerli gözlemleriniz ve bizimle paylaşımınız için teşekkür ederim.
Devamını bekliyorum
Saygılarımla.
erkam kul
http://www.facebook.com/?ref=home#!/pages/Sebinkarahisar-Turkey/sebinkarahisar-tarihi/376655552315
saygılarımla......