- 840 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
SENİ YAKAR BU ŞEHİR
Saint Poul, Malthus, Neitzche, Comte, Hegel, Marx, Durckheim, Freud, Bacon, Millikan, Dalton, Newton, Batlamyus ve daha niceleri. Kim bunlar? Değişik alanlarda isim yapmış insanlar. Pek çoklarına göre çok büyük insanlar. Mesleklerinin zirvesi. Onlar kılavuz, bilge, âlim, deha.
Batının fos balonları. Kilisenin veya kralların ajanları. Pek çoğu bilim hırsızı ve sahtekâr bazıları da çok çok abartılı.
Mesela Hippiciliğin babası Yunan filozofu Epikür. Şüphecidir. Tanrıya inanmaz. İnsanlar için üç korku vardır der. Ölüm, Tanrı ve Cehennem korkusu.
“ Sonu yokluk olan hiçbir şeyden korkmak anlamsızdır” der ve bu üç olguya inanan meslektaşlarına kızar, küfürler eder. “Akıllı ve akılsız iki ruh var içimizde. Zorlu arzulardan vazgeçtiğimiz sürece mutlu oluruz. Evlenme, devlet işine karışma, elemden kaç, hazzı ara”
Epikür felsefesi, din ve ahlakla olan bütün bağlarını koparan, sorumluluktan kaçan, aile ve devlet gibi kurumları reddeden, kısaca hayvanlar gibi yaşamayı tercih eden insanların sığındığı bir felsefedir. Hippiciliğe “ Neo Epikürizm” adı verilmesinin temel nedeni de budur.
Ali Çankırılının “ Batı’da ilmi sıkandalar” adlı kitabında buna benzer çok sayıda çarpıcı örnek ele alınıp işlenmiştir. Hayretlere düşeceksiniz. Fiyatı da bir simit parası. Sergide incelediğim bir kitabın kapağında 23 milyon sattı yazıyor. Fiyatı da 25 TL. Bedava verseler okumayacağım bir kitap. Hani; “ Hep nasıl kazanırsınız?”, nasıl zengin olunur, uzun yaşamanın surları, Nasıl hiç ihtiyarlamazsınız?” türünden kitaplar. Nasıl akıllanacağımızı bile öğretiyorlar bize. Yalanlar ve balonlar. Ajanlar, oyunlar, para tuzakları, çıkar odakları. Kırk kollu ahtapot.
Epikür’ün akıllı ve akılsız ruh’u aslında iyi ve kötü niyetten başka bir şey değildir. Kötü niyet nefsimizin eseridir.
Evliyaların Sultanı Abdulkadir Geyleni Hazretleri:
“ İnsanlara güvenmeyin, onlar açılıp kapanan kapılar gibidir” diyor.
Bizler ise düşmana bile güvenecek kadar saflaşıyoruz bazen.
Epikür den farklı bir şüpheciyim. Seni uyarıyorum. İnsanların her şeyi sahte. Hepsi diye düşünürsen imkânsız sandığını yakalarsın suçüstünde. Hataların bana değil sana zarar verecek. Seni seviyor ve hata yapmanı bekliyorum.
Sabırla oku kitabımı. Beni görmeden tanıyacaksın. Karakterimi bile çözeceksin. Ne çok kötüyüm ne de iyi. Gıdıklarım, dürterim, izlerim, arzularım, kaçamak da yaparım, ipuçları dağıtırım, rahat bırakmam sizleri.
Hele seni, hele seni.
Her şeyin sahte olduğu ve hazların bile gelip geçiciliği ortadayken Dünya’yı çok sevmiyorum.
Sen de olmasan çeker giderim. Ama dikkat et. Bak ne diyor şair:
Kaygan zemin üzerinde burada hayatlar
Dostluklar, aşklar
Ve bıçak sırtında bütün yarınlar
Seni yakar bu şehir
Seni oyar
Sana da kıyar bu şehir
Sana da kıyar…
( A. Selçuk İlkan )
YORUMLAR
Dostluklar ve aşklar kaynağını Allah aşkından alıyorsa gerçek aşk ve dostluktur. Yarınlar bıçak sırtında ve yaşam pamuk ipliğine bağlı ancak çözüm Allah'ın ipine sarılmak. "Kopması olmayan tek kulp" o. Allah "kaygan zeminde" ayaklarımızı kaydırmasın; adımlarımızı sabit kılsın inşaALLAH. Teşekkürler...
Doğu-Batı etiketlemelerini çok doğru bulmuyorum. Bulanlara da mani olmuyorum. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu tarafa, her medeniyet kendi için gerekli teknoloji için çalışmış bu da ticaretin gelişmesiyle diğer toplumlara taşınmış. Sisam adasında zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Pisagor'un dünyayı dolaşma hevesiyle Çin ve Mısır gibi gelişmiş medeniyetlere giderek buradaki bilim adamlarından öğrendikleriyle Doğu'nun Batı'sına dönmesi ve öğrendiklerinin anlatırken bir de altına da imzasını koyması bildiği herşeyi bulduğu anlamına mı gelmeli gerçeken. Bulmak elbette son derece önemli, öğrenmekte bir o kadar mühim ama bilmeye gayret etmek onlar kadar önemli.
Yazınsal anlamda paragraflar arası bağlantı kopukluğu dikkat çekici gerçekten. Neo Epükürizm'den bahsederken araya giren sergi ve sonrasında yeniden Epükürizm ... Anlatmaya çalıştığınız şeyi hiç bilmediğimizi hatta konuyla ilgili uzak yakın bir fikrimizin bile olmadığını düşünerek anlatmanızı tercih ederim doğrusu.
Valide Sultanların "kaşımdan gözümden anlayın" tembihi gibi geldi bu bağlantısızlık...
Fırsattan istifade validenizin ellerinden öperim. Saygımla.
Engin Tatlıtürk
Değerli önerilerinizi dikkate alacağım.
Bazı insanların bir şeyleri bulması veya başarması da ajan olmayacakları ve yaptıklarının abartılmayacağı anlamına gelmez.
Batının ısrarla bilimsel sahtekarlıklar yaptığı gerçektir.Özellikle evrim Teorisinin kabulü yönünde.
Uzun yazıların sıkıcı olması nedeniyle herkesin az çok bildiği şeyleri yazmaya gerek görmedim.
Hata olabilir.
Annam için teşekkür ederim.
Birlikte oturuyoruz. İki gündür kardeşimde kalmak için gitti. Gelecek.
Defterler dolusu manileri vardı. Bir kısmını birleştirip toparladım.
Kaybolmaması için siteye girmesini sağladım.
Benimle birlikte şiir bölümüne giriyor.
Yavaş yavaş bilgisayarı da öğreniyor.
Göz kanserinden bu sene üç ameliyat geçirdi. Yine de hayat dolu.
Selamınızı gelince ileteceğim.
Çocuk gibi sevinecektir.
Saygılar ve selamlar.
Çöplükteki elmas gibi yazı. Elmas her yerde elmastır değerini yitirmez. Bazı insanlar da böyledir. Fikri ve cismi kirli olan kişi hangi katagoride olursa olsun bana göre kirlidir. Batının çok abarttığı alimleri gibi. Aslında bizim alimlerimiz de var ama nedense batı takıntısından kurtulamıyoruz. Şu çin malları gibi... Yazı bana bunları anımsattı. Her kişi başka başka düşünebilir, her fikre saygım var.
saygımla...
Engin Tatlıtürk
Sayfama hoş geldiniz.
Vakit yokluğu ziyaretleri kısıtlıyor. Bu evde bu bilgisayara giren tam beş kişi var.
Üstelik iş ve okul nedeniyle giriş saatleri çakışıyor.
Yani zor iş.
Saygılar, selamlar.
Girişte bahsi geçen isimler
Değer ve eder olarak dediğiniz gibi balon olsa da
Aynı zamanda bir çağ yangınını ateşleyen
Ve insanlığı çıkmaza sürükleyen ve dehşetli zararlar veren isimler.
Çok şükür ki, akıl ve bilim ilerledikçe balonlukları iyice gün yüzüne çıkıyor.
Güzel yazı ve değerli.
Kutlarım Engin bey, saygılarımla.
Can Murat tarafından 10/25/2010 7:43:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Engin Tatlıtürk
yazılarınız da oldukça güzel.
Yolunuz açık olsun.
Sevgi ve selamlar.
Engin Tatlıtürk
Balonlar çocuklar içindir. Balonlarla oyalanıyoruz vesselam.
Sayfama şeref verdiniz.
Her yazınıza okuyup yorum yapanmıyorsam eğer inanın vakit yokluğundandır.
Saygılar.
Engin Tatlıtürk
Öğnecek bir şeyler buldukça bu sitede inanın mutlu oluyorum.
Saygılar
Teşekkürler.
Kendine güvenen insan belki de düsmana inaniyor gibi bir görüntü verebilir ama o kendi inanci dogrultusundan ayrilmaz.
Düsman ile iletisime girebilen biri cesurdur.Cesaret hep güven isi ama baskalarina degil kendine olan güven.
Bu da tabi akil ile bilgi ile mümkün.Kisinin kendine olan öz güveni hep bilgi ile gelisiyor.
Kendine güvenmeyen kimseye güvenemez ve güvenilir bir karekteri yansitamaz.
Böyle de olunca tedirgin ve ürkek sekilde hayatin icinde yer alir.Ufalanir gidebilir yani harcanmasi neredeyse kacinilmaz.
Caresizlik hep yoksulluktan degil genelde cahillikten.Gözü kör herseye inanip kanmaktan.
Batinin bilginlerini de hafife almamak gerekir.
Degisik farkli bir yaziydi.
Yüreginize saglik degerli dost
Saygilarimla
Engin Tatlıtürk
Elbette batının bilimini yabana atamam.
Fakat onların abartılarını ve hırsızlıklarını da ifşa etmeliyiz.
En azından kendimize saygımızdan bunu yapmalıyız.
Biliyorum yularıdaki isimler çok tereddüte düşürüyor insanı. Ama gerçekler böyle mualesef.
Yere göğe sığdıramadıkları Leonardo Davinçi'nin karkter yoıksunu ve Türk düşmanı olduğunu artık herkes biliyor.
Biz hala bilmiyor ve saygı duruşu yapıyoruz neredeyse.
Tabloları beş para etmez delilerini dahi diye yutturdular yıllarca.
Onların kendine güveni var.
Bizim ise aşağılık komplekslerimiz.
Sayfama şeref verdiniz.
Engin Tatlıtürk
Aslında çok yalın.
Haytın sahteliği var yazıda. O kadar.
Sayfama şeref verdiniz.
Teşekkürler.
enteresan bir yazı...
zamansal kopukluklar var ama en azından meramı anlaşılıyor. mesela sergide inceledimdiyor yazar. ama o ana kadar sergi ile ilgili en ufak bir ipucu yok. bu ne sergisidir? işporta mı, ulusal sergi mi, herhangi bir kitabevinin tezgah sergisi mi?
selçuk ilkan şiirine bağlanarak finali oluşturan bölümün konuşmacısını da anlayamadım mesela... bu yazının yazarı mıdır yoksa bahsettiği kitabın yazarı mıdır?
içerik konusu da çook tartışılabilir.. esasen aynı fikirdeyim diyebilirim. ancak bir ekol, bir tarz, bir felsefe yaratmak çok da hafife alınmamal diye düşünüyorum. bir takım ürünler milyonlarca satıyorsa mutlaka bir boşluk yakalamışlardır değil mi?
yine de kısa olmasına rağmen okuma hissi uyandıran yazınızı tebrik ederim
saygımla
Engin Tatlıtürk
Yorumunuza teşekkür ederim.