- 839 Okunma
- 15 Yorum
- 0 Beğeni
HER ŞEYE RAĞMEN
- Bak ! Bak nasıl kımıldıyor, ver elini lütfen ! Bak şimdi de tekme atacak. Hah işte çok güçlü bir tekme attı.
- Evet ! Hissettim. Çok hareketli olacak maşallah. Erkek ya, futbolcu olacak kesinlikle. Öyle güçlü bir tekme ki, duymamak mümkün değil. Canım oğlum benim. Gelmeni dört gözle bekliyoruz.
Neredeyse, bütün sohbetleri doğacak bebeklerinin, anne karnındaki hareketleri ile ilgiliydi. İşten eve geldiklerinde, günlük sohbetlerinin ardından, onunla ilgili hayalleriyle, saatlerin ne çabuk geçtiğini anlayamıyorlardı. Odasını hazırlamışlar, çeşit çeşit oyuncaklar, kıyafetler, doğumundan sonra kullanılmak üzere hazır bekliyordu. İkisinin de yaşları epeyce bir ilerlemişti. Geç yaşta yaptıkları evlilik nedeniyle, son şanstı belki de onlar için. Feride neredeyse kırkına dayanmış yaşıyla, büyük bir cesaret ile bebeğini doğurma kararı almıştı. Kırk beşinde olan Hüsnü ise uzun yıllar süren kararsızlığı sonucunda, Feride’ yi tanıdıktan sonra evliliğe evet demişti.
Doktorunun yaşı nedeniyle Down sendromu adıyla tabir edilen rahatsızlığı işaret etmesine rağmen şanslarını denemek istemişlerdi. Yapılan tetkik sonucu da, onu doğrular nitelikteydi. Buna rağmen, doğurmakta kararlıydı. Her ne olursa olsun, doğuracaktı bebeği. Hüsnü, pek rıza göstermese de, Feride’ yi üzmemek için sessiz kalmıştı bu karara. Feride’ nin ön sezileri tam aksini söylüyordu. Sağlıklı bir bebek doğuracaktı. Aksi bile olsa, kaderine razı olacak ve onu son nefesine kadar sevecek, koruyacaktı.
Doğum zamanı yaklaştıkça, bu durum iyice beynini kemirmeye başlamıştı. Bunun yanında,anne olacağı günün heyecanı sarmaya başlamıştı.
Son zamanlarda, iyice halsizleşmişti. Karnı iyice büyüdüğü için hareket ederken çok yoruluyor, o zamanlarda da, dinlenmekle geçiriyordu zamanını.Yine öyle bir anda yattığı yerde, uyuyup kaldı…
Sokakta yürüyordu. Az ilerisinde, bir kalabalık vardı. Kalabalığın ortasında kalmış, kendini insanlardan korumaya çalışan bir çocuk, başını korumak ister gibi elleriyle kapatıyordu. İnsanlar, küçümseyen bakışlar ve alaycı konuşmalarıyla onu korkutmuşlardı. Yanına yaklaştı ve dondu kaldı. O, onun oğluydu. Yüzüne, yalvaran gözlerle bakıyor ve bir şeyler anlatmaya çalışıyor, fakat başaramıyordu. Ağzından çıkan kelimeler anlaşılmıyordu.
- Dokunmayın oğluma ! O rahatsız. Lütfen yapmayın. O size zarar veremez. Lütfen !
Sıçrayıp doğruldu yerinden. Sırıl sıklam terlemişti. Biraz o şekilde kaldı. Sonra yavaşça kalktı ve banyoya gitti. Yüzüne soğuk su çarptı. Rüyanın anlamını çözemiyordu. Bilinç altına yerleşen, onu tedirgin eden duyguların yansıması olmalıydı. Toplumun ön yargıları, her alanda olduğu gibi sağlık sorunlarında da çıkıyordu insanların karşısına. Oysa, rüyasında bir anlık yaşadığı olayı, Dünyadaki binlerce sayıdaki anne ve çocuğu yaşıyordu.
Sonra, kendini sorguladı bir müddet. Acaba, çocuğu o şekilde doğarsa, ne yapabilirdi? Onu sevebilecek miydi ? Ona katlanabilecek miydi ? Onu dışlayan insanlara karşı koruyabilecek miydi ?
Bir müddet düşündü. Sonra;
- Evet, hepsine evet. Ben bir anneyim. Anneler, çocuğunu her an ve her şekilde severler. Ben de seni çok seveceğim yavrum. Söz veriyorum sana. Son nefesime kadar seveceğim seni ! Dedi.
Doğuma kadar da bu konuyu aklına getirmemeye çalıştı. Doğum sancıları başladığında,sancının yanında ilk kez doğum yapacak olmasından kaynaklanan bir korku sarmıştı içini. Ağrı geldiğinde, avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Doğum odasına alındığında, ağrının etkisiyle terlemiş ve sesi de kısılmıştı. Doktorun muayenesinin ardından, normal doğum yapamayacağı anlaşılmıştı. Son kontrolünde, her şeyin yolunda gittiği anlaşılmıştı. Hemen ameliyathane ayarlanmış ve sezaryen yapılmasına karar verilmişti. Narkozu aldığında, vücudunda, tatlı bir uyuşukluk hakim olmuş, yavaş yavaş göz kapaklarının ağırlaştığını hissetmişti.
Uyanmaya çalıştığında, zaman ve yer mevhumu kalmamış gibiydi. Nerede olduğu, kim olduğu hakkında bir fikri yokmuş gibi etrafına bakıyor, karnının altında hissettiği bir acı ile yüzünü ekşitiyordu.
Zaman ilerledikçe, her şeyi anımsamaya başlamıştı. Sanki uzun bir uykudan uyanmış, o süre içinde, neler olduğunu bilmiyordu.
- Bebeğim ! Bebeğim nerede ? Onu görmek istiyorum.
Başucunda bekleyen Annesi Melahat Hanım, heyecan ve korkunun etkisiyle, gerilmiş bir haldeydi. Şimdi ise torun sahibi olmanın mutluluğu yüzüne vurmuş gibiydi. Sevgi dolu gülümsemesiyle kızına ;
- Bebeğin burada kızım. Endişelenme. Şimdi getirecekler.
Tam o sırada kapıdan giren Hemşirenin kucağındaki bebeği fark etti.
- Hah işte geldi bebeğin. Sen de anne oldun artık. Allah, analı babalı büyütsün yavrum.
Onların yardımıyla, yerinde kımıldamaya çalıştı. Sonra bebeğini kucağına aldı ve yüzüne baktı. İnanamıyordu hâlâ anne olduğuna. Mucize gibi bir şeydi doğum olayı. Dokuz ay boyunca, özlemle beklemişti onun doğmasını. Kokusunu çekti ciğerlerine. Emzirme saati geldiğinde ise tamamen bütünleştiler.
Hastaneden çıktıklarında, evlerine üç kişi olarak dönüyorlardı. Taşıdığı korkuları, bir süreliğine bırakmıştı. Bir süre geçtikten sonra bu durum onu tekrar rahatsız etmeye başladı. Mutlaka, sonucu öğrenmeliydi. Hastaneye giderek, bu konuda bilgi aldı. Yeni doğanlarda, kromozom analizinin yapılmasıyla ortaya çıktığını söylemişti doktorlar.
Randevuları aldılar ve test uygulandı. Bir hafta sonra da, sonucu öğrenmek üzere hastanedeydiler. İkisi de, korkulu ve heyecanlı bir şekilde, içeriye çağrılmayı bekliyorlardı. Birbirlerinin yüzüne bakmıyor, hatta konuşmuyorlardı bile. Kapıya çıkan doktorun ;
-İçeriye buyurun lütfen “ Demesiyle, içeriye girdiler. Feride’ nin bacakları titriyor, ayakta zor duruyordu. Hüsnü de aynı durumda olmasına rağmen, belli etmemeye çalışıyor gibiydi.
Doktor yerine oturdu. Biraz bekledikten sonra, ne söyleyeceğini kafasında tasarlamaya çalışarak;
- Öncelikle, bu söyleyeceklerimden sonra sakin davranmanızı istemek zorundayım. Sonuç çıktı. Maalesef, oğlunuz Down sendromlu bir bebek. Bu konuda, bu durumu öncelikle sizin kabul etmeniz gerekiyor. Sayısını bilemediğimiz kadar aile bu tür çocuklara sahip. Bunun nedeni de, kromozom sayıları ile ilgili. Sizin sevginiz ve daha sonraki yıllarda da, özel eğitim kurumlarının yardımlarıyla, ayakta kalmayı öğrenecek bebeğiniz. Korkmayın, panik yapmayın. İsyan etmeyin. O sizin çocuğunuz. Bu durum, ona karşı olan sevginizi asla azaltmayacak. Geçmiş olsun efendim. Tedaviye başlayacağız. Başka problemlerin çıkmaması için gerekli tedaviler bunlar. Tamamen ortadan kalkması mümkün değil bu rahatsızlığın.
İkisi de, donup kalmışlardı yerlerinde. Doktor ise üzgün bir şekilde onlara bakıyor ve söyleyecek bir söz bulamıyordu. Feride, hıçkırarak ağlamak istiyor fakat yapamıyordu. Sonuçta ağlaması, bağırması, çağırması bir işe yarayamayacaktı. Sessizce, odadan çıktılar. Arabaya bindiler. Arabaya biner binmez, ikisi de hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Sonra, Feride, Hüsnü’ ye döndü ;
_ Hüsnü ! Bu son ağlayışımız. Bundan sonra asla ağlamayacağız. O bizim çocuğumuz. Onu her haliyle seveceğiz. Dünyada tek biz değiliz.
_ Sana söz veriyorum. Onu hep seveceğim. Son nefesime kadar…
YORUMLAR
yazınızı üye olmadan öncede okumuştum.Özürlü bir çocuk annesi olarak söylüyorum, yazınızdaki duygular gerçek ve çok güzel yansıtmışsınız.aAlah kimsenin başına vermesin.Çünkü özürlü doğacağını bilerek doğurmaya karar vermek yada aldırmak...karar verilmesi çok zor bir durum.ellerinize sağlık ve güzel duygularınıza teşekkürler.Güzel duygularınız olmasa bu şekilde yansıtamazdınız. sevgiler.
Başımıza gelmese de, her an gelebilecek, ve çevremizde örneklerini gördüğümüz bir hastalık türü. Ama onlar da bizim çocukalarımız, canlarımız, ciğer parelerimiz. Uzak durmaktansa onlar için elimizden geleni yapmalı, bakmak da zorluk çeken ailere gönülden yardımcı olmalı. İşte bu yazıda ayrıca anne sevgisinin yüceliğini de görmüş olduk. Çok duygulu bir yazıydı tebrik ederim.
Yakın geçmişe kadar, aileler, Dawn Sendromlı çocuklarını gizliyorlar, toplum içine çıkartmaktan çekiniyorlardı. Bu durum toplumsal kültür ve bilinçle ilgili olarak değişti. Artık bu çocuklarımız da arkadaşları ile oynuyorlar, okula gidiyorlar hatta kendi aralarında evleniyorlar. Yüreğine sağlık Nermin. Güzel bir içerik ve anlatım dı. Sevgilerimle.
Hüzünlü bir öyküydü.Duygulandım,bir baba olarak.Bir bebeğin sağlıklı dünyaya gelmesi;her anne ve babanın gönlünde olan bir arzudur.
Aksi durumda;anne ve baba yıkılsa da ne yapsın.Evlat, her zaman içimizde yaşattığımız bir aşk gibidir.Acılarıyla yoğrulursun artık bir ömür boyu...
Psikolojik yanı ağır basan harika bir yazı bence.
Tebrikler Nermin.
Sevgilerimle.