11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1226
Okunma
..........................................................................................................................................................Altın yürekli Nermin kardeşime...
Cumbalı evinin penceresinden dışarıyı süzüyordu. Elini çenesine dayamış, derin derin düşündüğü halinden belli oluyordu. Kim bilir kafasında neler vardı, hangi düşünceler yumağına sarılmıştı gecenin bu vaktinde? Saat gecenin onikisini gösteriyordu. Odasının sessizliğinde geceye demlenmenin, geçmişin hatıralarını hayal gücü ile canlandırmanın vaktiydi bu saatler. Gündüzleri iş ve günlük yaşamın getirdiği sıkıntılarda geçmişe yolculuk yapmanın hemen hemen imkansızlığını O da iyi biliyordu.
Sigara paketine uzanıp, içinden bir sigara çekip dudaklarına götürdü. Türk bayrağı işlemeli çakmağını çaklatarak ince alevinde sigarasını yaktı. Derince çekti içine dumanını. Öylesine derindendi ki; geçirdiği yılları sanki biranda içine dolduruyordu.Kederleri, acıları, küskünlükleri ve mutluluklarını sigaranın dumanına yüklüyordu sanki!.. İçine doldurduğu dumanı, öfkelerine, pişmanlıklarına sarılmış hıncıyla ileriye fırlatırken;
’Ah be, göz uçlarıma ne çok hatıralar düştü bu gece’ diye mırıldandı Nermin.
Bakışları çok uzaklara dalıp gitti. Bolu dağları’nın kar ile kaplı görkemli sırtlarına. Henüz Ekim ay’ında olmamıza rağmen karlarla kucaklaşmıştı Bolu’nun ardıç, çam kokulu engin dağları.Baharları gelinlik kızlar gibi süslenip, eteklerinde renk renk çiçeklerle şenlenir, dünyanın dört bir yanından gelenler tertemiz oksijeninden depolayıp sağlıklarını rektife ettiriyorlardı bu dağlarda. Mükemmel bir havası vardı. Sonbahar’ına elveda demeden Kış’a ’selam’ diyen bereketli dağlar; Kış’ın, beyaz gelinliğine bürünerek bağrına basardı sevgiyi, aşkı, tüm güzellikleri... Bolu dağları kayak merkezinde de sporcularını ayrı bir şevkle kucaklardı, bağrına basardı.
Bu toprakların özbeöz kızıydı Nermin. Üniversite hariç; bütün okul hayatını burada geçirmişti. Çevresi, öğretmenleri, arkadaşları, akrabaları çok severdi onu. Ağırbaşlı, yardımsever, karıncayı bile incitmeyecek ruh ve yürek güzelliğine sahipti. Öğrencilik yıllarında onu üzseler de, o kimseye kırılmaz, mütevaziliği ve açık sözlülüğü, dürüstlüğü ile çevresine örnek dört dörtlük hanım bir kızdı. Okumayı, yazmayı, özellikle hikaye denemelerine bayılırdı. Bıkmadan, usanmadan yazmak... yazmak...
Üniversiteyi iyi derece bile bitirdiğinde babası, annesi sevincinden nasıl ağlamıştı! Kızlarının üstün başarısı ile gururlanıyorlardı. Başarısından çok mutlu olan biri daha vardı. Üniversite’de okurken tanıştıkları uzun boylu, siyah saçlı,etine dolgun yağız bir delikanlı Orhan’dı. Ölümüne sevdalıydı Orhan Nermin’e. Çok sevmişti onu. Üniversitenin ilk yılında keşfetmişti onu yüzlerce kız arasından... Orhan abayı yakmıştı günbegün. Onun gözünde Nermin; Altın Ordu Devleti’nin başında bulunan ve Rus çarlarına kök söktüren Süyüm Bike idi! Rus Emperyalizmi, Altın Ordu Türk Devletine karşı yaptığı akınlara yiğitçe baş kaldıran, devletini koruyan yürekli Asena görüyordu Nermin’i. Haksız da sayılmazdı O’nu öyle görmekte. Cesaretin, dürüstlüğün, sadakatin, güzelliğin herbiri vardı onda...
Üniversite bitinceye dek gönül birliktelikleri sevgileri her gün daha da pekişerek devam etti. Orhan onu asla kırmadı, üzmedi. İncinmesinden öylesine korkar, üzerine titrerdi. Bir gün, birlikte üniversiteli arkadaşları ile Aydınlar Ocağı’na seminer dinlemeye gittiler. Aydınlar ocağı öylesine doluydu ki; oturacak yer bulamadı Nermin’le Orhan. Orhan kendilerinden yaşça küçük bir gencin sandalyesinden kalkıp arkadaşı Nermin’e yer vermesini rica ettiğinde gencin oralı olmayışına kızan Nermin;
’Ya bu ne saygızılık Orhan?! Güya geleceğin aydını olacak birde şu genç! Kalk gidelim buradan’ diye Nermin kızınca,Orhan öfkelendi, gözleri yuvasından fırlamışcasına dışarı çıktı, gencin omuzundan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı;
’ Koçum sen nasıl bir delikanlısın? Bir bayana neden yer vermezsin? Sen nereden aldın bu terbiyeyi saygısız? Bak bana; seni dışarı atarım ama atmayacağım. Salonda kalda Zafer abimin seminerini dinle, kulağına bir şeyler girer belki’ dedi. Genç özür dileyerek arka sıralarda kendine bir yer buldu. Nasıl mahçup olmuştu? Bu milleti millet eden değerlerin darbe alışına üzülmüştü gül yürekli Nermin...
Hiç kimsenin Nermin’i üzmesine tahammülü yoktu Orhan’ın. Ona delice aşıktı. Üniversitenin Kerem ile Aslı’sı idi onlar... Aşklarını hep kıskanmışlardı baldırı çıplak soytarılar!..
DEVAM EDECEK...
Zafer Direniş
...
22 Ekim 2010 Cuma 01:15 İstanbul
Not: Ustalarımızın affına sığınarak ilk hikaye denemem. Aslında yazmayacaktım ama çok değerli Nermin kardeşime söz verdiğim için böyle bir hikaye denemesine girdim. Yanlışlarımdan, eksiklerimden dolayı ustalarımın affına sığınırım. Hikayeyi bir kaç seri devam ettirmeyi düşünüyorum. Umarım sonunu getiririm hikayemin?