YOL
Uzaklardan bir ses sonsuzluğa ulaşılabilecek bir yolda olduğumu söylüyor. Bu yola girildiği zaman dönüşün olmadığını ve bu yol boyunca büyük zorluklarla karşı karşıya geleceğimi daha önce de defalarca başkalarından duymuştum.Bu günlerde kafamın içinde sonsuzluğa giden yol hakkında bir takıntı oluştu.Acaba böyle bir yol var mıydı?Ben bunları düşünürken kendimden geçmiş gecenin olduğunun farkına varamamışım.Bu duygu ve düşünceler içinde yatağa doğru ilerlerken insanoğlunun ana rahminden dünyaya ilk göz kırpışından itibaren sonsuzluğa giden yola adım attığına karar verdim.
Gözlerimi kapattığım zaman kendimi bir anda dağa doğru giden bir patikada buluverdim.Her yer karanlık bir o kadar da sessiz, korkuyorum.Etrafta tek görünen zirvedeki yanardağ, bir de her yeri kaplamış olan dikenler, arkama baktığım zaman dikenler yolu kapadığı için geri dönmem imkansız, dağa doğru ilerlemeliyim.Ağır adımlarla dağa doğru ilerlerken hayatım boyunca kendimi hiç bu kadar güçsüz hissetmemiştim.Uzun zamandır yürüyorum.Durdum ve şöyle geriye doğru bakmak geldi içimden belki geriye dönebilirim diye arkama baktığım zaman, dikenler artık yolu kaplamış ve karanlık daha da ürkütücü hale gelmişti.Bu yol ilerledikçe daha korkunç ve ürkütücü bir hal almaya başladı.Dikenlerin üzerinde ölü insan bedenleri görmeye başladım.Yanımdan da kıp kırmızı bir nehir akmakta o insanları görünce acaba benim de sonumda onların ki gibi mi olacak diye düşünmekten içimdeki korku şiddetini daha arttırmaya başladı.Karşımda bütün heybetiyle etrafa lavlar püskürtmekte olan dağa doğru baktığımda sanki zirvede ebedi sonsuzluğun beni beklemekte olduğunu hissettim.İlerledikçe dağa daha da yakınlaştığımın farkındayım.Ayaklarım dur dese de yüreğim durmamamı söylüyor.Ben bu düşüncelerle yürürken işte bu macera buraya kadarmış dedirten şey gerçekleşti.Yol ikiye ayrılıyordu.Önümde karar vermem gereken iki seçenek vardı.Tam yolun kesişme noktasına bağdaş kurup oturdum. Biraz sonra yanıma küçük bir kız çocuğu oturdu.Üzerinde kırmızı bir elbise vardı.Ayakkabıları da elbisesi gibi kıpkırmızıydı.Konuşmaya çalıştım fakat o hiçbir soruma cevap vermedi.O da benim gibi yola uzun uzun baktı.Bu şekilde on onbeş dakika öylece yanımda durdu.Sonra bana seslenerek ; Bu yollardan birini seçmende ben sana yardımcı olacağım.Şimdi dediklerimi iyi dinle yardımcı olacağım dediysem sana seçeceğin yolu göstereceğim demedim.Kararı sen vereceksin dedi.Ben de meraklı gözlerle dediklerini onayladım.O tekrar konuşmaya başladı.Sağdaki yolu seçersen orası bir köye çıkar.Orada ki insanlar sıradan bir hayat yaşarlar.Sadece yanardağa bakarak ona hayran kalan ama dağa gitmeye cesaretleri olmayan insanlardır.Hepsi aslında dışarıdan mutlu gibi görünürler fakat içlerinde kendilerine karşı büyük bir savaş vardır.Sadece kendilerine yaradan tarafından verilen süreyi tamamlamaya çalışırlar.Unutma bu yola girersen geri dönmen imkansız dikenler seni takip edecek.Soldaki yola girersen karanlık ve korku seni yalnız bırakmayacak fakat bu yolun sonu dağa çıkmakta karşına bir sürü engel çıkar eğer engelleri aşar dağa ulaşırsan sonsuzluk senin olur ama olurda vazgeçersen sonun o dikenlerin üstünde gördüğün insanların ki gibi olacak dedi.O anda gözlerimi kapadım.Açtığımda küçük kız yoktu.Etrafa bakındım.Her zaman ki gibi yalnızlığımla baş başa kalmıştım.Biraz önce oturduğum yere tekrar oturdum.Bir karar vermeliydim.Ben yine yüreğimi dinledim ve soldaki yolu seçtim.Ayağa kalktım ve bu yola çıkmamda bana destek olan yüreğimle beraber yoluma devam ettim.Ben karanlıklar içinde korkularım ve yüreğimle ilerlemekteyim.Aslında bana yakın gözüken dağ daha çok uzakta ama yinede yürümeye devam etmeliyim.
Çünkü hayat denilen bu sahnede seyirci olmaktansa en azından o sahneye çıkıp rolümü oynamalı.Tanrının bana hediye ettiği zamanı en iyi şekilde değerlendirmeliyim.Ben dünyaya alkışlamak için değil alkışlanmak için geldim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.