- 516 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAŞÖRTÜSÜ İSTİSMAR EDİLEMEZ!
Başörtüsü üzerinden yürütülen tartışmalar ve istismar yıllar geçmesine rağmen devam ediyor. Ülkemizde ne başörtü takanlar potansiyel suçlu, ne de takmayanlar inançsız addedilemez. Yıllarca kanayan, kamu vicdanını rahatsız eden bu yaranın artık tedavi edilmesi, bu meselenin çözülmesi gerekir.
Başörtüsü meselenin halli başta meclisteki siyasi partilere düşer. Bu ayıp da onların ayıbıdır… Hangi partili, ya da partisiz olursak olalım artık Türkiye’de bu mesele halledilmelidir. Bu ülkede başı açıklarla kapalılar kol kola yaşıyorsa, arkadaşlık, komşuluk ediyor, dostluk kuruyorsa bu suni sorunun ilânihaye devam etmesi neyin nesi?
Başörtüsü ya da türban tartışmalarının kökleri 1967 yıllarına kadar gider. Bu konuda zaman zaman kısmi çözümler getirilmişse de kökünden mesele halledilememiş, birçok tartışma ve badirelerden sonra kanunlarda yapılan değişikliklerle bu günlere kadar gelinmiştir.
Halen gerçekleştirilemeyen birçok reformlar ve uzlaşı anayasasının oluşturulmaması sebebiyle ülkemiz ve milletimiz sıkıntılar yaşıyor.
Kılık-kıyafet tartışmaları, tamamen şekilcilik ve ön yargılarla tehlikeli bir mecraya çekilmek istenmektedir. Ülkemizde ne din ne dindarlar baskı altında tutulamaz. Herkesin inandığı gibi yaşama hürriyeti demokrasinin ve laikliğin bir gereğidir. Sanki Türkiye’de Laiklik, Cumhuriyet düşmanlığı varmış gibi durumlar oluşturmak, son derece sakıncalı olup, milletimizle ve inancımızla ters düşmek demektir.
Başörtüsü İnancın ve özgürlüğün bir gereğidir. Anayasa ve kanunlarınızda başörtüsünü yasaklayan herhangi bir madde yoktur. Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) kanununun ek 17. maddesinde “Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla; yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir.” Denmektedir.
Başörtüsü, insan hakları içinde yer alan;” din ve inanç özgürlüğü, giyim özgürlüğü” kapsamında olduğu bilinmektedir.
Eğitim kurumları, üniversite ve kamusal alanlar diye oluşturulan düşünceler, birileri tarafından sürdürülen keyfi, yasa dışı uygulamalarla bir yere varılamaz, çözüm getirilemez. Yapılan hatalardan dönülmesi, yanlışlığın düzeltilmesi de insan onuru ve barış için çok önemlidir. Toplumumuzu tahrik etmek, germek isteyen güç merkezleri vardır. Türkiye’nin refaha ve huzura ihtiyaç olduğu şu günlerde toplumu “ inanan- inanmayan, başı açık-kapalı” ayırımı yapmaya çalışanlar, millete ve ülkeye ihanet ediyorlar demektir. Çünkü bu, milleti ve ülkeyi bölmek demektir.
“Bildiğimizi zannetmemiz öğrenmemizin en büyük düşmanıdır.” Başörtüsü konusuyla ilgili herkesin bilen, bilmeyenin fetva vermesi doğru değildir. Bu bir inanç meselesidir, hassasiyet gösterilmelidir! Konu Diyanet İşleri Başkanlığının ilgi alanına girmektedir. Yıllardır tartışılan tesettür ve başörtüsü konusunda Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının 3.2.1993 tarih ve 6 nolu kararının açıklamasında şöyle denmekteydi; “Nur süresi’nin 31. ayetinde zikredilen kadınların örtünmesi ile ilgili olarak da, kendiliğinden görünenler müstesna ziynetlerini, ziynet yerlerini açmamaları ve başörtülerini yakalarının üzerine sarkmaları emredilmiştir.”
Atatürk’ünde şu sözleri manidardır: “Örtünme biçimi konusunda kolaylıkla, güvenle yürüyebilmek; dinin, ulusal geleneklerin, akıl ve mantığın, ahlak ve erdemin buyurduğu, doğal ve sade biçimi kabul etmektir. Şeriatın tanımladığı biçimden yararlanmak ve onu yaşamımıza uygulamak amaca ulaşmak için yeterlidir.” (21.3.1923 Konya)
“Başörtüsü kullananların kullanmayanlar kadar hür olmadığı bir ülkede demokrasi ve hürriyetten bahsedilemez!” (A.Edibali)
Gelişen, büyüyen, demokratikleşen bir Türkiye’nin başörtüsü meselesini halledememesi demokrasiye de inanç, insan hak ve hürriyetlerine, bu meclise de yakışmıyor. Türkiye’deki büyük çoğunluk ve siyasi partililer bu sorunu çözmelidirler.
Çözüm bekleyen meselelerin başında gelen bu konuya hiçbir kurum ve kimse duyarsız kalamaz.
Yıllarca yaşanan başörtü problemi artık çözülmelidir. Başörtü meselesinin halli bir samimiyet sınavıdır… Kişiler, kurumlar ve partiler bu konuyu istismarın, siyasetin bir malzemesi yapmamalıdırlar. İnşallah akli selimle, inanç ve özgürlükler penceresinden bakılarak mesele halledilir…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.