- 575 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞANMIŞ GÜNLERDEN
Hakkı Kaptan, doğup büyüdüğü, evlenip çoluk çocuğa karıştığı, İlişi Vadisine 1994 yılında tek başına geri döndü.
74 yaşındaydı.
30 yıl önce ayrıldığı baba evine gitti. Örümcek ağlarıyla sarılmış yaşlı ahşap kapıyı önce teredddüt ederek iteledi ve sonra sonuna kadar açtı. Gün ışığı yayıldı yerlerdeki mısır saplarının ve kışlık kırık dökük odunların üzerine.
Her basamağı hissederek, tadını ala ala çıktı merdivenleri..Duvarlardaki her tahtanın, çatıdaki her ağacın, yerlerdeki çatlamış döşemenin her çivisinde bir anısı vardı. Bu evde doğmuş, yürümeyi bu tahtaların üstünde öğrenmişti. Camın önündeki yarısı çökmüş peykenin üstüne oturdu. Küçük kare camları olan ve yukarı kaldırılarak açılan pencereden dışarı baktı. Evin boyunu aşan yaşlı hurma ağacı artık yerinde yoktu.
Üç kardeştiler. En büyükleri kendisiydi. Sabri ondan üç yaş küçüktü..1959 yılında denizde kaybolmuştu..Ahmet geldi aklına.
Ahmet doğduğunda o 9 yaşındaydı.
Abi idi Hakkı. Hem Sabri’nin hem Ahmet’in abisi. Bu nedenle Ahmet onun gözünde her zaman küçük bir çocuk olarak kalmıştı. Hayatları boyunca hiç yıldızları barışmamıştı. Yıllardır küstüler. Beylerbeyi sırtlarında kapıları yan yana aynı evde yaşıyorlardı ama araya bir duvar örmüşlerdi. Bu yüzden evlerine girip çıkarken bile bir birlerini görmüyorlardı.
"Ben bu mereti içiyorsam bir sebebi vardır.." diye düşündü.
Sonra 14 yaşında çırak olarak gemilerde çalıştığı günler geldi aklına. Bu eve ilk veda edişini hatırladı.
İlk aşık olduğu günleri hatırlayınca içi bir garip ezildi.Hatice’yi sevmişti.Üç evlat vermişti ona ve erken yaşta bırakmıştı onu tek başına. Yıllar varki boğaz rüzgarlarının estiği ağaçlardan birinin altında yatıyordu.
Sonra ilk kızının, Hamiyet’in doğumunu anımsadı..İkinci çocuğu Fahrettin’di.
Dayanılmaz bir özlemle Nimet geldi aklına.
Geçip gitmiş zamanlar değirmen taşı gibi yüreğini ezerken aşağıdaki kapının gıcırtıyla açıldığını duydu. Tahta merdivenlerden birisi çıktı ağır ağır.
Hamiyet’tir diye düşündü.
Gözlerini merdiven başından ayırmadan dikkatle bekledi.
Sonra şaşırdı birden.Gözlerine inanamadı.Hayal gördüğünü zannetti.
Eski zamanların içinden çıkıp gelmiş, şimdi karşısında,hafiften gülümseyerek bakıyordu.
"Ahmet..." diyebildi.
"Ahmet, sensin..karaoğlan hoş geldin..."
Sarıldılar birbirlerine...
.......................
Uzun yıllar sonra ilk defa iki kardeş bir süre, doğdukları bu yaşlı evde baş başa kaldılar.
Ne evin içinde gürültüyle koşuşan çocuklar, ne evin bir ucundan öteki ucuna seslenen hanımlar, dedeler, amcalar, yengeler nede ellerinde değnek, bükük bellerine doladıkları kuşaklarıyla ortalıkta dolaşan nineler.
Kimseler yoktu.
Dargın geçen uzun yıllardan sonra bir süre eski günleri anıp hasret giderdiler.
Aynı odada yattılar.
Eski harman yerine çıktılar.Patikalarda dolaştılar.
Çocukluklarından kalmış bir özlemle
Birlikte bir kaç mutlu güzel gün yaşadılar.
Geç kalmış güzel günler çabuk bitti.
Vedalaşıp ayrıldılar. Belki gözlerinde bir kaç damla yaş vardı. Belli etmediler.
Bir daha dargın kalmamaya, Fırsat buldukça birlikte olmaya söz verdiler.
Yazıkki birbirlerini bir daha hiç görmediler.
Bu buluşma iki kardeşin son beraberlikleri oldu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.