- 761 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Soğuk Algınlığı
Bir soğuk algınlığıydı saran şehri; sesinle gelen bir boğaz ağrısı…
Sıkılmış cesaret kemerleri, son noktasına getirilmişti sahipsiz bavulların. Reçetesi çoktan yazılmış günler ise, bir bıçak darbesi gibi acıtırdı canını korkakların. Bir rüyaydı saklı kalan, kendinle rövanşında. Ve sen sürekli anlatırdın, bir tutam keyif tadında. Mor bir halı dururdu ayak altında. Ve sen sürekli kaçınırdın, kirlenmesin diye bastığında.
Düştüğümde bir avuç kelime atardı kuşlar önüme. Kağıtlarda toplar, saklardım onları kimse görmesin diye. Bilen azdı, gören de, hisseden de. Kafiyeleri bitmezdi, istesen de istemesen de…
Bir şarkının sonu gelmişti, sardım kaseti en başa. Bir bisiklet tekerleğinin gıcırtısı gibi ilişti sesin uzaktan kulağıma. Bir kaşık bal yemiş gibi tatlandı ağzım; bir yudum çorba içmiş gibi ısındı boğazım.
Sonra bir de uykular vardı bitmek bilmeyen. Yüksek heykeller dikilirdi sabahların önüne… Gölgelerinden günün doğduğunu fark etmeyen yüzlerin sokaklarında kaybederdim adresimi. Şarkıcı bir çocuk, gülümseyip tutardı ellerimi…
Bir ses duyar, yürürsün bazen; cesur bir rüya kahramanı gibi. Sese karşılık verirsin, denemeden öğrenemeyeceğini anlayacak bir güven sarınca seni. İşte o zaman kolay kolay da kaybetmezsin adresini…
Kim bilir; belki o ses bizi de çağırmıştır da, sokakları karıştırmışızdır zamanında… Kim bilir; belki aynı rüya birkaç tur atmıştır, uykularımız arasında…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.