- 1633 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bizim evin halleri…
Ekim,06/07
Bizim evin halleri…
Her evin kokusu… Tadı… Duruşu farklıdır…
Herkesin oluşturduğu, ya da oluşturmak istediği bir doku vardır…
Düzen konusu pek içime sinmese de, ki genç köpek kızımız ve delikanlı oğlumuzdan kaynaklanmaktadır, yine de evimin dokusu ruhum ile paralel olabilmiştir son yıllarda…
Sevgili anneciğimin evi hep çok düzenlidir… Yemek saatleri düzenlidir, yüzündeki gülümsemesi düzenlidir, ki Allah eksik etmesin, misafir kabulü düzenlidir…
Gazeteleri… Bulmacaları… Her daim pozitif tarzı…
İçindeki fırtınaları hangi arada ütüler, hala çözebilmiş değilim…
Kız kardeşim, ki benden yalnızca 1 yıl ve yarım gün küçüktür, iş ve güçten dolayı saatler anneminkine göre geç olsa da, düzen hep mevcuttur…
Ehh… Ben de yıllarca olunması gerekeni uygulamaya çalıştım, e yani yaptım da… Hakkımı yemeyeyim! Ama… Ama… Hep bir şeyler bir yerlerde eksik kalmıştı.
Yok ısrar etmeyin, neden ya da nedenlerini burada anlatmayacağım, o bir başka konu!
Eksik kalan taraf, ruhumun doymamasıydı…
Ruhum sanatçı benim!... Kim ne derse desin! İlle bohemvari yaşayacak!
Ne kahkaham gülümseme altına saklanacak, ne gözyaşlarım…
Mumlarım yanacak… Tütsülerim tütecek… Dostlar etrafta dolanacak…
Misafir mi?
Yok bizim evde böyle bir kavram! Vakit öyle dar ki, iş,güç,koşuşturma- sokakta, beyinde ya da yürekte- kusura bakmayın, misafir kabul edemeyeceğim evimde.
Evime ancak dostlar girer… Onlar da çıplak girer! Çıplak dolaşırız biz zaten, yoktur ki maskelerimiz!...
Durum böyle olunca, insanın yakın bir, bilemediniz iki dostu varken, benim ve de oğlumun, ki kaçınılmaz, o da annesinden gördü elbet, beşer-onar dostlarımız vardır…
Her daim olurlar da, umarım!...
Eee… Dostlar da misafir değillerdir ki canım!...
Kapımızın zırtı, telefonumuzun pırtı durmaz…
İyi ki de durmaz!...
Kocasıyla/karısıyla tartışan, saatin önemi de yok, ya telefonun ya da kapının önünde…
Benim de istediğim bu işte!
Sırf “mor çatı” anlamında kullanılmaz tabi ki de evimiz, ayyy anlatamadım sanırım, evim değil, evimiz…
Biz hep birlikte kocaman bir aileyiz!
İşin ilginç taraflarından biri de şudur ki, evliler boşanmış, hatta yeniden evlenmiş, ama her biri ile dostluklar devam etmiştir, ki, hep birden bir araya gelişlerimiz muhteşemdir!...
Mumlar yanar, tütsüler tüterken, ve biz hafiften demlenmeye başlamışken… Benim davudi ama müzik kulağı açısından sıfırın altında eksi elli olan sesimden bir türkü fışkırabilir ve biz o geceyi ellerimizde ojeler ile geçirebiliriz…
Ojeler mi? Ay onlar bizim sanal mikrofonlarımız!...
Hoş, şimdi gerçek mikrofonumuz var ama, o tadı henüz bulamadık… Şöyle keyifle bir fasıl oluşturamadık.
Hadi deyince olmaz ki bu işler!
Neyse… Bizim evde ne olacağı belli olmaz… Ne kahkahalar tutulur ne gözyaşları ne de düşünceler…
Hepsi bir arada akıp gider ama güzel olan kimse kimseye ayıp olmasın diye, ya da yanlış anlaşılmasın diye o an içinden gelenin dışında söz etmez!
Birimizin problemi hepimizindir ve herkes kendi deneyimini ortaya döker… Sevinçlerimiz de kimseyi öykündürmez…
Bizim evin halleri, kişileri, ki onay almadım henüz, şu an öyle içimden geldi ve yazdım, onay alınca isimleri ile, onay almazsam takma isim ama gerçek kişilikleriyle, kahkahaları, endişeleri, hataları ve komik ya da trajikomik halleriyle bu başlık altında devam edecektir…
Gülgün Karaoğlu