- 6177 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MEHMET AKİF ERSOY’U ANLAMAK VE TEFRİKA TUZAĞINDAN UZAK DURMAK
MEHMET AKİF ERSOY’U ANLAMAK VE TEFRİKA TUZAĞINDAN UZAK DURMAK
Bir millet, bir ülke için en büyük tehlike ve tehdit elbette tefrikadır. Bu tehlike ve tehdit bırakın sağ bir insanı, mezarında yatan bir vatanseveri bile rahatsız edecek boyuttadır. Yavuz Sultan Selim Han, bu hususta, bakın ne güzel ifade etmiş,
”Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi,
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dayı def’e çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağdar eyler beni."
Ulu Hakan Yavuz Sultan Selim özetle şunu diyor: "Milletimde meydana gelebilecek birbirine düşme ve bölünme endişesi, beni kabrimde bile rahatsız eder. Düşmanları def etmek için tek çaremiz bir ve beraber olmak iken, milletimiz bunu yapmazsa gönlüm yara bere içinde olur."
Tefrika (bölünme, ayrılma) derdi, vatan âşıklarının en büyük derdidir. Yunus Emre “derdi olan iniler” demiştir. Yunus misali, işte dertli vatan âşıkları tefrika derdinden dolayı inim inim inlemiş ve dikkatleri bu tehdide ve tehlikeye çekmiştir. İşte bu âşıklarından Mehmet Akif Ersoy, bakın tefrikaya karşı nasıl Milleti uyarmıştır.
“Tefrika Girmedikçe bir millete düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez .”
Mehmet Akif Ersoy, “hakikat aşığıdır”. Derdi süslü-püslü sözler söylemek değildir. Onun derdi hep hakikat sözler söylerek Milleti uyarmaktır.
Mehmet Akif Ersoy’un hakikat dolu sözlerini anlamak, günümüzde geçmişe nazaran daha da önemlidir. Milli Şairimizin birlik ve beraberlik üzerine söylediği sözleri ve yaşadığı tecrübelerden dolayı, tüm Milletimizi uyardığı şiirleri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Bu uyarıları bilhassa Gençlerimizin dikkatine sunmalıyız.
Evet, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un tefrika tehlikesine dikkat çeken söz ve şiirleri şimdi daha fazla önem ve öncelik kazandı. Bundan 30-40 sene önce, dıştan güdümlü ve İngiltere, ABD ve İsrail destekli bölücülük planları bu ölçüde artmamıştı.
Derler ya, “tecrübe konuşuyor” diye. Mehmet Akif Ersoy, bölücülük tehlikesi noktasında yaşadığı tecrübeyi, içinde hissettiği derin bir sızı ve kaygı olarak gelecek kuşaklara şöyle aktarıyor:
”Türk Arapsız yaşamaz, kim ki ‘yaşar’ der delidir,
Arab’ın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir.
Veriniz baş başa; zira sonu hüsran-ı mübin,
Ne hükûmet kalıyor ortada, billahi ne din!
‘Medeniyyet’ size çoktan beridir diş biliyor;
Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Arnavutlar size ibret olacakken hâlâ,
Ne bu şûride (bulanık) siyaset, ne bu fasid (bozuk) dava?
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz,
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!
Bunu benden duyunuz, ben ki evet Arnavudum.
Başka bir şey diyemem... İşte perişan yurdum!”
Evet, tefrika ve ayrımcılık sonucu bir Milletin başına gelen felaketleri Milli Şairimiz böyle özlü bir biçimde ifade etmiş. Gelecekteki böyle bir tehlikeyi görmek için ne müneccim olmaya, ne de şair olmaya gerek yok. Aklı başında olan her İnsan şunu anlar. “Bölüneni yutarlar.” Bakın Şairimiz ne diyor: “Ben bir Arnavudum. Osmanlı’dan ayrıldık, bakın başımıza neler geldi neler?”
Esasında bu hususta çok söze de gerek yok. Peygamber Efendimiz (sav), “Birlikte rahmet, ayrılıkta azab vardır” buyurmamış mı! Başka söze gerek var mı?
Ahmet SANDAL
Şair Yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.