VİY(ANA) ELÇİMİZ NEREDE?
Gündem yine öyle dolu ki, önce kısaca görüşlerimi yazmak istiyorum. Sonrada Avusturya’da yaşayan bir arkadaşımızdan aldığım yazıyı aynen sizlerle paylaşacağım.
Önce, Dünya Adalet Projesi 2010 yılı “Hukukun Üstünlüğü” endeksinde neredeyiz? İçeride uzun süre yargılanmayı bekleyenler olduğu sürece sakın zirvede olacağımızı düşünmeyin. Bu araştırmada İsveç ve Hollanda yanı sıra birçok Avrupa ülkesi zirveyi kaptı. Biz mi? Sonlardaki Kenya ve Pakistan’dan biraz önlerde!.. “Yasaların Anlaşılabilirliği” nde 35 ülke arasında 32 nci, “Temel Haklar” da ise 33 ncüyüz.
Peki, “Kadın-Erkek Eşitliği”nde neredeyiz? Çalışan 4 kişiden biri kadın, 9 erkeğin yanında bir kadın milletvekili ve feodal yapı içindeki sıralamada 120. olduk.
Basın Özgürlüğü, keza yine öyle!
Pedegonya dediğimiz Şili, hem depremde, hem de Madencilerini kurtarmada gösterdiği başarı ile bize İdol bir ülke oldu. Maden Ocaklarımızda 1941 yılından bugüne kadar 3 bin 712 kişiyi kaybetmişiz ve 373 bin 484 kişiyi de yaralamışız. Ve Şili’de bulunan “Maden Ocakları Koruma Odaları”ndan 400 işyerimizde 4 tane var. En kısa sürede Şili’yle dirsek temasına geçsek hiç de fena olmaz, zira laf salatasından başka bir şey yaptığımız yok!...
Yukarıdaki önemli sorunlar dururken biz nelerle uğraşıyoruz? Hala Anayasa, Türban, Terör, Et, Domates, Ergenekon, Darbe ve Seçim Telaşı arasındaki siyasi çekişmeler… Bu kısır döngüleri öyle veya böyle sonuçlandırarak bırakalım da hayatın yukarıda bahsettiğim gerçeklerine dönelim. Adalette, Özgür Basında, Suç oranlarını düşürmede, Sosyal refahı tabana yaymada, Sağlıkta, Eğitimde, Kadın-Erkek eşitliğinde, İşsizliği önleme ve Kültür Toplumu yaratmada üst sıraları zorlamanın hesaplarını ve çalışmalarını yapalım. Millet iktidara gelenlerden bunları bekliyor… Yoksa ekonomideki göstergeleri şirketler lehine yükselterek, insanlarımızı kredi kartı borç batağına sürüklemekle halkın önemli talepleri göz ardı edilemez! Yukarıda bahsettiğimiz ölçülerde başarılı olduğumuzda zaten “Demokrasi”de kendiliğinden hak ettiği yeri alacaktır.
Bakınız Fransa’daki Demokrasi mücadelesine; Hükümetin “Emeklilik Reformu”na karşı toplumsal muhalefet giderek büyüyor. Eylül ayı başından bu güne kadar 4 kez milyonlar sokağa çıktı. Sendikalar 16 ve 19 Ekim’de ülke çapında genel greve gidiyor. Liseli gençler ise 900 okulda yaptıkları protestolarla “Biz koyun değiliz. Geleceğimizden endişeliyiz” diyorlar.
Buyurun Demokrasi’ye!... Aramızdaki farkı siz bulun!..
Bu arada “Poyrazköy Davası” sanığı Teğmen’in “Flash Bellek Benim Değil” sözünü TÜBİTAK’ın da doğrulamasıyla 15 aylık tutukluluk hali son bularak tahliye oldu. Bende merak ediyorum. Bu “Flash Bellek” kim veya kimlerin? Bunu kim veya kimlerin adına yaptı? İşte bunların yanıtını bulduğumuzda esas suçlular bulunduğu gibi hızlı adalette yerine getirilmiş olacaktır.
Haydi Adalet Göreve!...
Evet, merak ettiğiniz. Şimdi “Elçilik” konulu yazıya sıra geldi. ‘Elçiye zeval olmaz’ diyerek Viyana’dan Facebook sayfama düşen ve yazanından izin aldığım “Büyükelçi ve Viyana Üniversitesi’nde Bir Türk Kız Öğrenci” başlıklı yazıyı aynen yayımlıyorum;
“Her hafta olmasa da, bazen buradaki Avusturyalı dostlarımla hafta sonları buluşup yaşadığımız önemli olayları anlatıp muhabbet ederiz. Bu sene “Altıncı Dünya İnsanı Bayramı”nı kutladığımız için herkes her sene olduğu gibi beni kutlarken, bir Avusturyalı şakayla karışık yakında bütün dünyada “Dünya İnsanı Bayramı” kutlanır herhalde dedikten sonra, bana Türk Büyükelçisi’nin Dünya İnsanı Bayramı’na gelip gelmediğini sordu. Evet, genelde en zorda kaldığım sorulardan bir tanesi de Türk Büyükelçileri hakkında sorulan sorulardır zaten. “Hayır, gelmedi” dediğimde, Avusturyalı bana; “ Nasıl olur, başka ülkelerin büyükelçileri geldi neden senin ülkenin gelmedi, böyle olur mu? Belki de sen Kürt olduğun için gelmiyordur” deyince, kendisine teşekkür ettim ve “Galiba haklısın” dedim.
20 seneden beri burada ön yargıları daha doğrusu Türklere, Kürtlere karşı var olan ve hızla büyüyen kötü ön yargıları azaltmak için çalışmaktayım. Hangi ırktan, dinden olursa olsun insanlar arasında pozitif bir atmosfer yaratmak için “Dünya İnsanı Bayramı” kutlanmaktadır. Dünya İnsanı Birliği ve yanı zamanda Dünya barışına katkıda bulunan bir kadın v erkek ödül almaktadır. Bu seneki ödülü Kosovalı Profesör Dr. Mirie Roshani ve Avusturyalı Profesör Dr Ernst Florin Winter aldı. Bu ödülleri de Derneğin fikir babası ve Başkanı olduğum için ben vermekteyim. İnsanların hem ilgisini çekiyor hem de bu bayramda eğleniliyorlar. Birçok Belediye Başkanı geliyor, bir sürü ilim ve bilim adamı geliyor, fakat “Her Market açılışına giden her düğüne giden Büyükelçi bir türlü Dünya İnsanı Bayramı’na gelmiyor” dediğimde, karşımda oturan ve Viyana Tıp Fakültesi’nde ders veren bir Avusturyalı doktor da başladı başından geçen olayı anlatmaya. Bildiğiniz gibi Avusturya da insan hakları biraz daha fazla galiba. Bundan dolayı Türkiye’den öğrencilerle beraber ölen bir cesedin üzerinde çalışmaya başlamışlar. İçlerinde iki başörtülü Türk kız; “ Bu ceset bir erkek cesedi dinimizde bu cesede el sürmek yasak olduğu için biz bu ceset üzerinde çalışmayız” demişler. Doktor sinirinden konuşamıyordu, böyle bir şey olmaz Bay Zeki. Düşünebiliyor musun bu öğrenciler bir gün doktor olup Anadolu’nun bir kasabasına gidecekler ve orada görev yapacaklar, kendilerine gelen erkek hastalara; ‘ Biz seni muayene edemeyiz diyecekler, böyle şey olabilir mi? Kasabada başka doktor olmadığı için erkek hastalar ölecek, böyle bir şey olamaz, hangi çağda yaşıyoruz? Ben biraz düşündüm bende etkilendim tabi. Doktor Avusturya Devletine de kızmaya başladı. Doktoru biraz sakinleştirdikten sonra törene devam ettik.” ( M.Zeki M.)
Sürçü lisan ettiysek Affola…
Saygı ve Sevgilerimle…
Ertuğrul Erdoğan
17 Ekim 2010/Bursa
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.