- 1513 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
BİTENLERE DAİR
Her yeni ilişki sanki bir gün bitmek için başlıyor. Ne kadar uzun vadeli ve sağlıklı temellere oturtulmuş gibi görünse de ilk döneminde, mutlaka bir gün bu kaçınılmaz sona boyun eğiyor. Bitmeyenleri de zaten evlilik kurumu adı altında içsel olarak tükenmiş ama gereklilik anlamında sürenlerdir bana göre.
Bazen bir aşk oluyor başlangıç noktası ki en karmaşık ve en baş döndürücü olan türü bu, ikili ilişkiler içerisinde. Böyle durumlarda aşkı dolu dizgin yaşayan kişinin bedeninde akıl ile kalp sık sık yer değiştiriyor . Ne toplum ilgilendiriyor onu, ne aile ne de kurallar. Bütün yatay çizgileri, sevdiğinin doğrultusunda dikey hale gelerek, zaman kavramı yok olup, tutkular sürecini başlatıyor. Bu bağlamda aşktaki zaman akışı da, bilenen matematiksel kalıplarda işlemiyor, doğal olarak. Yani aşkın boyutunda ne yelkovan akrebe riayet ediyor ne de güneş, ay’a…Tutkular at başı öne geçip, zamanı bazen su gibi akıtırken, ayrılık ve özlem süreçlerinde, bir saatlik bir zaman dilimi bile asırlara dönüşebiliyor. Kısacası aşk’la başlayan ilişkilerde yaşanan süreç ne kadar kısa ya da uzun olsa da, mutlaka özel bir tesir bırakıyor aşığın üzerinde. Bir göktaşı gibi beklemeden düşüyor benliğe ve üzerinden ne kadar süre geçse de hatırlanınca yakmaya devam ediyor aynı hararette.. Buna aşk ilişkisi deniyor. Bense gönüllü hastalık diyorum adına…
Diğer bir ilişki türü sebepsiz flörttür. Anlamsal olarak bakıldığında ne yer ne zemin ne de kişinin fiziki yapısı beklentilere uymaz. Ama bir anda ilişkinin içinde bulur kişi kendisini. Bazen bir kokudur etkileyen sadece, bazen de bir giyim stili. Ya da bunlar da yoktur da sadece bir bakış bahane olur başlamasına. Karşı masadan atılan nedenini anlayamadığımız o bakış oku, birden dudaklara saplanır ve ‘evet’ der kişi. Çok uzun ömürlü olmaz. Neden nasıl diye sorgulanmaz, küçük anlar yaşanır ve bitişi de törensiz olur…
En beğenilen ve taraftarı çok olan ilişkilerde; mantık ilişkileridir. Genelde ya birileri tanıştırır ya da tesadüfen başlasa bile herkesin “dengi dengine çalan davulu” oluverir birden bire çiftler. Pek yakışırlar, kültürleri, tipleri , yetiştirilme biçimleri ve yaşam stilleri ile çaydanlık ve demlik gibi, geçiriverirler ’birbirlerini tanıma’ evresini. Genelde evlilik yolunda atılır her adım. Eğer biraz da duygu varsa mükemmele yaklaşır ilişki. Ama bana göre muhtemelen duygular, yanıltıcı olur. Yoğun beğenme ve benzeşme dürtüsü ile ortaya çıkan uyum, çevrenin yarattığı biçilmiş kaftan ikilemi ile zirve yapar ve evliliği zoraki kılar. Bu da ister istemez ilişkiyi kıskaç altına alır, duyguları köreltmeye mahkum eder….
Her nasıl olursa olsun, ne şekilde başlarsa başlasın başta da söylediğim şekilde mutlak bir ayrılık yaşanıyor. Hiç bir şeyin sonu olmadığı gibi. Ne kadar hızlı veya sert olsa da, hangi istikamete sürüklese de gönülleri, fark etmiyor ve gücü yetmiyor içinde tutmayı, fırtınanın önüne kattıklarını. O zaman üzülmek, dövünmekte öyle gereksizleşiyor ki ayrılıkların ardından.
Yediğimiz değişik bir yemek gibi bakmak lazım yaşananlara; acı ekşi tuzlu veya tatlı. Sonuçta yemek yenmiş sofra da kalkmış ortadan. Damaktaki tadı bize tecrübe olarak kalacak, mutlaka izlerinden fayda ya da zarar görmüş olacağız. Sokrates’e birisi için, seyahat onu hiç değiştirmedi, demişler. Oda: Çok doğal, çünkü kendisini de beraber götürmüştür, demiş.
Bir ilişki tek başına yaşanmadığı gibi her ilişkide de beden farklı bir kimliğe daha bürünür kendi iç resminde. Dolayısıyla da klonladığı o kişiliklere de saygı duymak gereği duyar, mutlu olma içgüdüsüyle. Bunu da yapmalıdır zaten. Önce kendine saygı sonra da gitmeyi seçen kişiye…Ve her şeye rağmen güzeldi diyebiliyorsa kalan, işte o zaman yaşanmışlıkların keyfi sürülür aşk yolculuğunda.
Hayatımıza giren karşı cinsi geldiği gibi yolcu edebilmenin gururu, yeni gelecek yolcuların uzun ömürlü olmasına fayda sağlamasa da, kendi iç hesaplaşmalarımızda ve huzur dünyamızda olağanüstü bir yaşam koçu olacaktır bizlere...
Çiğdem Parlayüksel (2009)
YORUMLAR
:-))) aşk çarpmış,aşk yormuş,üzmüş,gülümsetmiş,kahretmiş,çok düşündürmüş,ağlatmış,kahkahaya boğmuş,bir çok kez gelmiş gitmiş etrafa bakarken gördüğü insanlara,yüreğine de uğramış sonra gitmiş.(ancak o zaman bu yazı vücut bulmuş)okurken keyifliydi.yaşayınca can acıtıyor.iyide başlasa,o güzel insan, zamanla tanımadığınız biri oluyor(kısa ya ya uzun zaman) zamanla miadı doluyor.akşam oldu güneş battı hesabı,sonuçta birşeyler oluyor.babası hep istemezdi de koyanlar var adını.bitiyor işte.sanki;bitmesi gerekiyor.evliliğe gelince;kutsal bir müessese,ama asla birileri istedi diye olmamalı.mantık evliliği(genelde akıllı bilinen insanlar yapar)(biz insanlar yüzünden, bakıma ve geçime muhtaç bir insan yapmıyorsa) zeka eksikliği tamamen.sevgilerimle.
Çiğdem P. Yüksel
Sonsuz Teşekkür ve Sevgilerimle..
KARASU005
tüfek : yazarsanız,kitabımı da inceleyebilirsiniz.posta adresi verirseniz,bir kitabımı göndermekten onur duyarım.sevgilerimle.
Her şey kişiye ve bakış açılarına göre değişir...
Aşk ,Sevgi, Birliktelik kavram ve tanımlarıda değişir bu doğrultuda....
Şems ölmeyi göze alarak Mevlan' ya gitmemişmidir..
Aşk kavuşamamaktır...Aşk tükenmektir.. Onun için neden gitti kalmadı demek aşkın kurallarını yıkmak demektir.Kavuşunca aşk olmaz... Aşık Veysel' in deyişiyle " sevmek, kavuşamayınca aşk"
Mantık ise bir yere kadardır çay ve çaydanlık gibi de olsa her demliğin çayı farklı dem tutar...Ve yürek bu demi hep arar bu arayış sonsuza karışır ve mantık solar...kişileri sevgi ve saygı ayakta tutar... Ve aşk tahir ve zühre olabilmektir....Gittiğinde bile sana yaşattıkları için mutlu kalabilmektir..Aşkı yaşayan kişi sonsuzluktuğu da yaşar.... ( aşk pişmanlık duymamaktır )
Çiğdem P. Yüksel
Biraz duygu az, şekil fazla olanları, daha acımasızca yorumlamaya çalıştım.
Umarım dilim dönmüştür..
Sevgiler Teşekkürler
Aşk sandığın şeyler için harcadığın her an, aşk için kaybettiğin zamandır...
Benim suskun Gözleri ıslak Elleri terli Titrek bakışlı sevgilim Aşkın yolu birdir Bak, seni ömrüme iliştirdim:)))
Nefes
Aşk, bir ana ömrü feda gibidir
Kurtuluş teslim olmakta
Sanırsın ki hayat zevkusefa gibidir
Vade onunla dolmakta ..
güzel bir yazı. genel olarak baktığınız da tam olarak ilişkilerin biçim ve sonuçları ne yazık ki doğru. aslında ben de hep böyle düşünüyordum ve kendim de olmayan ne varsa olan birisiyle birlikte olmak ve klişe olacak ama birbirini tamamlamak deyiminin gerçekten olmasını arzuladım. ama olmuyor gerçekten olmuyormuş. son neden ayrılık anlam veremiyorum da. evlilik de olsa bazen insanlar ayrılığı görmezden geliyor belki de. hayatı öylece kabullenmek sanırım. ya da insan olmak mı sorun ? belki de insan olmaya çalışmak.
gerçekten çok doğru ve güzel bir yazı. keşke bir cevap olsaydı ne hoş olurdu.
Çiğdem P. Yüksel
Tüm çelişkilere rağmen yaşam devam ediyor..Sevmekten usanmamamk işin özü. Kaybetmek ya da kazanmak diye birşey yok bu açıdan bakarsak değil mi ?
Çok değerliydi katılımınız..
Gönülden teşekkürler (geç kaldığım için çok özürdilerim bildirim gelmemiş bana sanki)
Sevgiler
Çiğdem P. Yüksel
Çiğdem P. Yüksel
meselci
bak söz verdin, yazmamazlık etme.
seve seve okurum her satırını, bilesin.
Evlilik yada ilişkiler üzerine pek çok durum tespit söz konusu olabilir. Bazen destek almakta yarar vardır ama bazende nafile çabalamalardır. Önemli olan iki benden biz olabilmeyi başarmak kendi özel alanlarımızla evlilik alanının nerde başlayıp başlamadığını yarımına varabilmek.
Çiftler çoğunlukla, evliliklerinin son kullanma tarhilerini geçirdiklerinin farkında olamıyor yada bunu kabullenebilme sorunu ile karşılaşıyorlar.
Şairin dediği gibi zamanı geldiğinde bilmelizyiz gideni sırtından öpmesini...
Çiğdem P. Yüksel
çok güzeldi canım ve doğru noktalarda gezinmişsin..
Öyle çok isterdimki eski zamanda yaşamayı ve o aşklarda yaşlanmayı ..saygımla.
Çiğdem P. Yüksel
Çiğdem P. Yüksel
Biraz duygusuz bir yazı gibi görünse de hayata dair ve felsefik bir bakış açısı ile bu yazıyı hazırlamıştım, anlayabilmeniz ve içine girebilmeniz beni mutlu etti.
Saygılar.