- 1108 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Müslümanlar Zengin Olmamalı mı?
Toplumda gerçek İslami yaşamın "bir lokma bir hırka" anlayışıyla yaşanabileceği gibi yanlış bir inanış yerleşmiştir. Bu anlayışa göre Müslüman zengin değil, yoksul olmalı, elindekilerle yetinmeli hatta gerektiğinde aç kalmalıdır. Bu şekilde daha takva sahibi bir mümin olunacağı iddia edilir. Allah Kur’an’da, aktif bir mümin modeli önerirken, toplum pasif bir Müslüman modeli dayatır. Ve bunu Kur’an adına yaptığını iddia eder.
Var olan her güzellik onu yaratanın ürünüdür. Tüm güzellikler onları takdir edebilen müminler içindir ve bunlarla kıyaslanamayacak nicesi de "Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır..." (Araf Suresi, 32) ayeti gereği ahirette yalnız müminlere verilecektir.
Samimi inananlar tüm malın ve mülkün Allah’a ait olduğunun, O’ndan geldiğinin ve yine Allah’ın dilemesiyle gideceğinin bilincindedirler. Kendisine mal ve mülk verilen mümin, bundan dolayı gururlanmaz, büyüklenmez ya da şımarmaz. Ayrıca kaybetme duygusu da yaşamaz. Hepsi için Rabb’ine şükreder ve verilen her nimeti Allah’ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla kullanır.
Kur’an’a baktığımızda Hz. Süleyman kıssasında bu konuda çok güzel örnekler görürüz. Kıssa, müminlerin dünyevi servete, gaflette olan insanlardan ne kadar farklı bakacağına ve sahip olduğu malların Allah’ı zikretmesi için bir vesile olacağına işaret eder. Hz. Süleyman, "Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin." (Sad Suresi, 35) ayetindeki duasıyla bildirildiği gibi malı, Allah’ın rızası için sevmekte ve O’nun yolunda kullanmak için kimseye nasip olmayan büyük bir mülk istemektedir. O halde ayette de çok açıktır ki Müslüman, Allah yolunda harcamak için dünya hayatında zenginlik ve mülk isteyebilir.
Mümin bilir ki, Rabb’i mülkü ve ihtişamı birer nimet ve imtihan vesilesi olarak verir. Bu, onun Allah aşkını ve korkusunu daha da artırır. Örneğin Hz. Süleyman, muhteşem bir güç, servet ve iktidara sahip olmasına rağmen, her zaman Allah’a karşı içinde derin bir saygı taşımış ve tüm imkanlarını O’nun yolunda kullanmıştır.
"...Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim..." (Sad Suresi, 32) ayetiyle, Hz. Süleyman’ın mala olan sevgisinin kaynağının Allah’ı anmak ve yüceltmek olduğunu vurgulanır. Bazı Kur’an ayetlerinde, mal sevgisinin insanı saptırabileceği bildirilir. Örneğin "Gerçekten insan, Rabbine karşı nankördür. Ve gerçekten, kendisi buna şahiddir. Muhakkak o, mal sevgisinden dolayı çok katıdır." (Adiyat Suresi, 6-8) ayetinden, mal ve mülk sevgisinin insanların kalbini katılaştırıp onları dinden uzaklaştırabileceğini anlıyoruz. Sahip olduklarını kendilerinden zannetmeleri ve Allah’a muhtaç olduklarını unutmaları, insanların kulluk bilincini kaybetmelerine ve hep daha fazlasını kazanma hırsı taşımalarına sebep olur. Mal, mülk müminin şükrünü ve ecrini artırır; inkarcının ise azgınlığını ve azabını artırır.
Müminlerin servet sahibi olmalarının hikmetlerinden biri, insanların kalplerini İslam’a ısındırmada oynadığı roldür. İhtişamlı mülkler, güç ve iktidar, dinden uzak olan kimseleri başlangıçta etkiler, dine ve dini yaşayan insanlara ilgi duymalarını sağlar. Bu konuda Kur’an’ın verdiği örnek, Sebe Melikesi’nin Hz. Süleyman’ın sarayının ihtişamından etkilenerek İslam’ı kabul etmesidir.
Ayrıca Müslüman zengin olmalıdır ki zekat, infak gibi ibadetleri yerine getirirken çok fazla ihtiyaç sahibine, çok daha fazla verebilsin. İnsan, Allah katından bir imtihan olarak yoksul olabilir. Mallardan eksiltme ile imtihan olan mümin, zor zamanlarında da Rabb’ine tevekkül eder kararlılıkla sabreder. Ancak yoksulluğun tercih edilmesi ya da özendirilmesi çok farklıdır ve yanılgıdır. Allah, Kur’an’da Peygamberimiz’i(sav) de yoksul iken bulup zengin ettiğini bildirir. (Duha Suresi, 8)
Kur’an’daki, “Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur. (Tevbe Suresi, 92) ayetinde söz edilen müminlerden olmak yerine, Allah yolunda canı ve malıyla mücadele eden bir mümin olmanın, İslam için çok daha hayırlı olacağı açıktır. Alan el yerine veren el olmak daha iyi değil midir?..
... Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız? (Sebe Suresi, 17) buyurur Allah. Zenginlikle imtihan, yoksullukla imtihandan daha zordur. Ama mümin zora talip olur. Müminin duası Allah yolunda mücadele için kullanacağı ve şükretmesine vesile olacak bir zenginlik olmalıdır.
"... Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19)
Fuat Türker,Haber Vaktim
YORUMLAR
:))
Bu konuda yazamam...
Gördüklerim hayretimi başımın tavanından koparıp tavana çarptı...
Bu konuda düşünemem...
Aklıma kötü şeyler geliyor...
Araçlar amaç oldu...
Amaçlar ertelendi...
....Konuşmak istemiyorum da ...Müslüman önce İslam olmalı...
Allah nedir bilmeli...
Din ne?
Ölüm ne?
Yazmam dedim..tutamıyorum kendimi..Fuat bey öyle damardan girmiş ki...Ya dur tutacam kendimi..
Sadece parayı bulduktan sonra eşini ve çocuklarını terkedip..boşayıp sekreterlerini alan mümün sayısının duble otoyol kilometresinden fazla olduğunu söylesemm..
Ya da "artıık ellerimizi açtığımızda Allahtan dünyada ne isteyebiliriz ki?" diye soran müminler..
Ya da zengin olduktan sonra iki sevgilisine-ki onlar da onlardan- İstanbulda villa alan abimizden bahsetsem...Yok HAYIR!
Bahsetmeyecem işte..Kol kırılır yen içinde..Yen doldu..gerçi yaaa.
Fuat bey bu ince noktaya..bu kadar ince temas ettiğiniz için tebrik ve teşekkürlerimi arz ediyorum
Mal, mülk müminin şükrünü ve ecrini artırır; inkarcının ise azgınlığını ve azabını artırır.
Alan el yerine veren el olmak daha iyi değil midir?..
Evet elbette daha iyidir.
Bir hikaye vardi kisaca ( durumu oldukca iyi olan zengin sayilabilecek biri cok yoksul birini görür acir o perisan haline.
Evine girdiginde hazirlanmis harika sofraya oturunca yemegini yerken yolda gördügü o perisan haldeki kisiyi hatirlar.
Dua eder ve neredeyse isyan eder neden okadar perisanliga izin veriyorsun Yarabbim gibi sözler eder icinden
bir sesle irkilir gibi olur.Yoksula yardim etmen icin seni yarattim der duymus oldugu bu ses.
Hali vakti yerinde olan gercek bir inanan insan elbette ki elinden gelen yardimi yapar yapmali.
Hayir edenin isleri hep hayirdir.
Ama iste kiminde de mal hirsi vardir imani da zayiftir en yakinina dahi faydasi olamaz o mal basina bela olur.
Cok güzel faydali bir yaziydi
Yüreginize saglik
Sonsuz saygimla